"Bebek?"

44.8K 2.4K 75
                                    

Umut gemisinde yolcuyduk

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Umut gemisinde yolcuyduk. Rotası belirsiz, hayalleri mutluluk olan bir kervansaray.

Evleneli bir hafta olmuştu. Yavuzla bir gün iyi, bir gün kötüydük. Bunda zıtlaşmamızın yanı sıra dengesiz tavırları da eklenince, nasıl bir tepki vereceği konusunda istemeden kendimi geri çekmekte buluyordum. El mecbur, bir şekilde bu hallerine alışmaya çalışıyorum . Tabi bazen bu halleri sinirden çıldırtma evresine çıkartıyordu. Bir şekilde idare edecektim. Kimi zaman sağır ve dilsiz, kimi zamanda sabra sarılacaktım, sarılacaktık.

Geçen bir haftanın sonunda bizi yalnız bırakmak isteyen Yavuz'un ailesi, bu akşam eve geleceklerinin haberini Fatma babaannem arayarak dile getirmişlerdi. 1 hafta birbirimizi tanımamız için yalnız bırakmaları düşünceli bir hareket olsa da, bence bu davranışın faydasından ziyade aramız daha beter olduğu bir gerçekti. Birbirine zıt iki bireyin aynı çatı altında kalması felaketten başka ne getire bilirdi ki. Öyle olmuştu, ısınmak yerine daha çok kendin den soğutmuştu. Bir insan nasıl bu kadar dengesiz olunurun karşılığıydı Yavuz Semerciğolu.

Buna rağmen bir şekilde geçip gitmişti, 1 hafta. Akşam hazırlıkları için günün erken saatlerinde kalkarak kendimi mutfağa atmıştım. Yavuz beyimiz de iki gün önce kendi şirketlerinde çalışmaya başlamıştı. Bu yüzden erkenden işe uğurlamış, bütün hazırlıklar ise başıma kalmıştı. Gerçi evde olsa da bir faydası ya da yardımının dokunacağını da sanmıyordum.

Salçalı sosu kürdan kebabının üstünde gezdirdim. Daha önce 170 ° C ısıttığım ocağa yerleştirip kapağını kapattım. Pek yemek bildiğim söylenemezdi. Lakin annemden iki üç yemek çeşit öğrenmiştim. Tabi o da zorla "Erkeğin kalbine giden yoldan " dolayı .Ah ! birde "yarın bir gün el evine gidersen, anası oturmuş, kızı büyümüş" atıfları.

Başımı yemişti bu, ve buna benzer nasihat. Hayır yani çok mu önemli benim el evinde yemek yapıp yapmamam. Annelere akıl sır ermez. Ah şuan yanımda olsa ," anne ol anlarsın" diye sitem ederdi.
Gözlerimin nemlenmesiyle kafamı havaya kaldırarak, elimle gözyaşlarımı geri gitmesi için yelpaze yaptım. Özlemiştim. Özlenmez miydi? El mecbur buna da alışmalıydım

Kendimi toparlayıp, telefonumun ekranındaki saate baktığım da pilavı yapmak için erkendi. Daha gelmelerine 2 saat filan vardı.Yemeklerim hazırdı. Çorba olarak ezogelin yapmıştım. Oda kısık ateşte pişiyordu. Tezgahın üstünü el çabukluyla temizleyip mutfak önlüğünü çıkarıp, masanın üstüne attım. Kendime hazır kahve yapıp , masa üstündeki telefonumu alarak, oturma odasına geçtim. Ayak ucumdaki rondo orta sehpaya ayaklarımı uzattı. Bütün gün ayakta durmanın verdiği acısıyla koltuğa yayıldım. Boynumu sağa sola kıtlatıp saf saf etrafa boş gözlerle bakmak yerine televizyonu açmak istedim. Kumandayı arama yarışına girdiğimde ayak ucumdaki rondo sehpanın üstündeki kumandayı gördüm. Yerimden kalmamak için ayak ucuyla almaya çalıştım, eğilip almaya ne yalan söyleyeyim üşendim. Üşengeçlik milli bir sorundur. Kumandayı ilk sefer alamayınca sinirle soluyup biraz daha aşağı doğru yayıldım. Tam alacakken sehpa kenarından düşmüştü. Sinirle solup ayaklarımı masadan indirirken üşengeçliğimin bedelini bacağıma dökülen kahveyle misliyle ödedim. Can havliyle ağzımdan inilti firar ederken gözlerimi yumdum. Hayli sıcaktı ve tenimle buluşmasıyla acı bedenime kasırga misali yayılmıştı.

OLMAZSA OLMAZIMSIN "Hicran-ı Layezali"Where stories live. Discover now