1. kitap son...
Alışmak ne kadar sinsi bir duyguydu. Her şey olup biterken bir şeyler eskisi kadar yormuyordur insanı. Birileri artık canını sıkmıyordur. Yeniden gülmeye, yemek yemeye, eğlenmeye başladığında aslında acın olduğu yerdeyken bir şeyler önüne geçmiştir artık. Bir mücadele içinde olmaya alışınca artık gecelerdir acını yaşadığın yer. Gündüzler senin yerin, geceler evindir.
Derin'le yaşamaya alışalı oldu bir hayli zaman ama o kadar tatlı ki mütemadiyen benimle uğraşıyordu. Eve geldiğimden bu yana salonun ortasında yere yatmış boğuşuyorduk. Isırma çabaları beni kahkahalara boğuyor, başarısız olunca sinirlenip bir daha saldırıyordu.
"Seni" deyip kollarımın arasına sızmayı başardı. "Bir ısırırsam sen göreceksin." Ağzını yanağımda sabit tutabilirse mutlaka ısıracaktı ama hem gülmekten çatlayacak kadar yorulmuş, hem ona direnecek kadar enerji dolmuştum.
"Evet kim kazandı?" Fırat geldi geleli savaşımızın sonucunu bekliyordu, sıkılıp mutfağa gidip çay demlemiş, hazır kurabiyeleri tabağa koyup geri gelmişti.
"Şimdi ısıracağım" dedi Derin, artık direnmeyi bırakıp ısırmasına izin verdim. Yanağımı ısırdığında sırf hırslandığı için biraz acıtmıştı ama sızısı iki dakikaya kaybolacaktı. Saçı başı dağılmış bir şekilde üzerime serildi. Saçları yüzümü kapladığında nefes nefese kalmış biraz sakinleşmeyi bekliyordum.
"Bravo kıvırcığım" diyerek Derin'i alkışladı Fırat ama Derin başını kaldırmadığına göre uyuyacaktı.
"Çok mu yoruldun papatyam."
"Evet ama çok eğlenceliydi."
"Çık koltuğa yat."
"Hayır, burda yatacağım."
"Peki."
Saçlarını geriye atıp uyumasına izin verdim. Kızıma sarılıp saçını kokladım uzun uzun. Bizi bize bıraktıklarından bu yana çocuk sorumluluğu konusunda kendime bir güç gelmiş, öz güven kazanmıştım. Derin'in bütün bakımı bana aitti ve biz gerçekten çok eğleniyorduk. Sadece bir kere esneyip dalıverdi uykuya. Nefesleri düzenli bir hal alınca Fırat gelip üzerimize eğildi. Derin'i dikkatli bir şekilde kucağına aldığında ayağa kalkıp odasına çıktık. Onu yatağına yatırıp üzerini örttüm. Gece lambasını açıp onu uykusuyla baş başa bıraktım. Saat daha dokuza geliyordu ama bütün gece uyuyacağını bildiğim için hiç dokunmadım. Nasılsa benim erkenci kuşum saat altıda kalkıp yanıma gelecek, biraz da yanımda uyuyacaktı.
Salona inip çay içmeye koyulduk Fırat'la. Geçen zaman artık senenin sonuna tekamül ediyordu. Finaller bana göre çok yorucuydu, üstelik çok ağırdı da ama her daim 'uyuma, kalk daha çok işimiz var' diyen Fırat hep yanımdaydı. Birlikte hazırlandık hatta finallere. Bazen patlayacak kadar sıkılsa da bırakmadım onu, çünkü yalnız kalırsam bu kadar sağlam kalkamazdım altından.
"Bak cınım, bugün yanında bir erkek sinek gördüm, iki elimle ona şak diye şiddet uygulamadan önce onun arkadaşın olduğunu söyler misin?"
Bak ya! Lafa bak.
"Değildi, hoca o! Sohbet ettik biraz."
"Hoca mı? Sohbet mi ettiniz? Niye?"
"İlahi Fırat, uzaktan evlenme teklifi edemezdi değil mi?"
"NEH?!"
Şimdi o şaşkın suratının ortasına terlikle vuracaktım. Neh dedi ya neh.
"Fırat, Allah aşkına ne konuşacağım, ders, sınav, program."
