41.bölüm
~
Emir'in yokluğuna bir tek Derin'le dayanabilmiştim.
~5.Yıl sonra...
Her şeyin anlam kazandığı yerde gururluydum. Karşımda kocasının onu aldattığını ve boşanmak isteğini anlatan kadına bakarken aslında ne çok şeyin kıymetini bilmediğini görüyordum. Elbette ihanet çok kötü ama keşke kocasına zaman ayırsaymış. Sürekli dışarıda, ya arkadaşlarıyla, ya alışverişte, ya yurt dışında, ya da annesinin evinde vakit öldürürken aslında kocasını parasını yemekle birlikte aralarında ki sadakati de öldürmüş.
"Kusura bakmayın hanım efendi, tek derdiniz tazminat mı?"
"Ah tabiki öyle şekerim, sonuçta ona on yılımı verdim."
"Keşke zamanınızı da verseymişsiniz, özür diliyorum ama ben sizi savunmam, iyi günler." Hızla çantamı toparlayıp çıktım. İşte böyle. Ben avukat olarak boşanmak isteyenleri değil, boşanmak istemeyenleri boşamıyorum. Şöyle ki, evliliklerin önemini anlatarak, aralardaki boşlukları dolduruyoruz ve o zaten vazgeçmiş oluyor. Stajyerken patronum eşinin her gelişinde toplantıyı bahane ederek kadını saatlerce bekletiyordu, kadının başka yere gitmesi gerekince kalkıp gidiyordu. Bir gün kadın tekrar geldi ve ona neden bu kadar asık suratlı olduğunu sordum. Eşinin toplantıda olmadığını, sadece onu görmek istemediğini söyledim. Açıkça bu işi çözemeseydim boşanabilirlerdi. Neyse kadının eline bir çiçek tutuşturup gülmesini istedim. Eşine olabilecek en samimi haliyle yaklaşmasını istedim. Kadın denemek amaçlı kabul etti çünkü ona bunun bir tez olduğunu söyledim. Kadın odaya girdi, ne zaman çıktıklarını göremedim. Ertesi sabah patronun yüzünde güller açmış, ıslık çala çala geliyordu. Bana dedi ki 'eşim gelirse hemen odama yolla' işte bu olmuştu.
Şimdi arabada eve giderken bugün o kadını Fırat'a anlatmam ona soluksuz kahkahalar attırıyordu. Arabayı kullanıyor hâlâ gülüyordu, katılıyor resmen.
"Fırat yeter ne güldün ya."
"Hahaha çok komik ama. Ayrıca sen böyle her boşanma davasını geri çevirirsen nasıl para kazanacaksın ya."
"Ben sadece boşanma avukatı değilim, e birilerini boşamak yerine ne yaptıklarının farkına varmalarını sağlıyorum."
"He he."
"Elif'e götür beni, sonra da gülmen geçene kadar görüşmeyelim." Anında yüzünü düzeltti.
"Tamam ya, şey yapma." Bu kadar sonra tekrar gülmeye başladı. Uyuz karı resmen Fırat'a malzeme oldu. Elif'in evine geldiğimizde ikimizde eve çıktık. Fırat beş yıldır yanımda bana destek oluyordu, bu vesileyle yakın arkadaş olmuştuk.
"Naz, ya yüzünü göremez oldum." Oysa onlar karı koca bizim şirkette çalışıyordu. Aydan hanım ki kendisi annem olur, ikisini de bizim şirkete almış, sonra işleri bize bırakıp gezmek için Derin'i de alıp Paris'e gitmişlerdi. Kızımı çok özlemiştim. Burnumda tütüyordu resmen.
" Artık bebek yapın sizde." Elif bana uzaylıymışım gibi bakarken güldüm.
"Ne bebeği ya, daha erken." Yaşı olmuş otuz hala erken diyor. Salona geçip oturduğumuz anda telefonum çalmaya başladı. Derin zannedip bir hevesle elime aldım ki değildi. Murat Çakır arıyordu. Bu adam benden ne istiyordu ya. Aylardır teklifini reddediyordum. Benimle yemek yemek istiyordu, birbirimizi tanırsak onu sever mişim öyle diyordu ama ben kesinlikle reddediyordum. Yine de telefony açtım, yoksa sabaha kadar arardı.
