Kader, ilk uçakla Ankara'ya gidip Doruk'a hesap sormaya karar vermişti. Doruk'un dengesiz tavırlarına anlam veremiyordu. Bu işte bir iş var diye düşündü... çünkü onu yolcu ederken herşey çok güzeldi.
Flashback
Doruk, Kader'e sarılmıştı. Aylardır özlediği kızın kokusunu içine çekip, defalarca saçlarından öptü...
Kader : gitme...
Doruk : gitmem lazım...
Kader : neden?
Doruk : eşyalarım... eşyalarımı toplamam lazım (gülerek)
Kader : döneceksin yani?
Doruk : en kısa zamanda
Kader : tamam... bekliyorum o zaman....
Doruk : bekle...
Flashback sonu
Kader, Güney'den evin adresini öğrenmiş, Ankara'ya adım atar atmaz taksiye binerek o adrese gitmişti. Gecenin bir yarısı olması umrunda değildi çünkü çok sinirlenmiş ve gözü dönmüştü. Sinirle kapıyı çalar, adeta yumrukluyordu.
Doruk uykulu halde kapıyı açıp karşısında Kader'i görünce şok oldu.
Doruk : Kader?
Kader : beklemiyodun dimi?
Doruk : ha-hayır...
Kader Doruk'u ittirip içeri girer. Ev talan olmuş haldeydi.
Kader : sen naaptığını zannediyosun?
Doruk : Kader bak ben...
Kader : bi öylesin, bir böyle. Hergün başka birşey söylüyorsun. Daha geçen gün beni bekle demedin mi sen?!
Kader bağırmaya başlayınca Doruk hemen onu susturmaya çalışmıştı...
Doruk : şişşt! Sessiz ol... sakin ol Kader
Kader : neden? Neden sessiz oluyorum? Evde başka biri mi var?
Doruk cevap vermez...
Kader hışımla içerideki odalara bakar, Doruk'un yatağında yatan bir kadın görünce şok olmuştu. O da seslere uyanmıştı...
Kadın : Doruk? Nooluyo?
Doruk : Kader bak...
Doruk sözünü tamamlayamadan Kader ona tokat atmıştı.
Kader : Allah belanı versin!
Kader kendini zorla dışarı atmıştı.
2 hafta sonra
Kader, Baran'ın teklifini kabul edip onunla çıkmaya başlamıştı. Doruk'un yüzünü bile görmek istemiyordu. Kızlar ise ne olduğunu anlayamamıştı. Kader çok sinirli göründüğü için kimse de sormamıştı.
Eylül, Ali'deki durgunluğun farkındaydı. İşten sonra dosyaları evine getirip kendini çalışmaya veriyordu. O gün de aynı şey olunca Eylül yanına gitti...
Eylül : Ali, sen iyi misin?
Ali : dosya kapanmak üzere ve ben hiçbirşey bulamıyorum...
Eylül : sen süper kahraman değilsin Ali. Herkese birden yetişmen mümkün değil...
Ali : boşuna mı uğraşıyorum diye düşünüyorum bazen... ama bu işte bir iş var ve benim aklımı kurcalıyo...
Ali Eylül'ün dizine yatar, Eylülse onun saçlarıyla oynuyordu. Bir süre sonra bıraktı...
Ali : devam etsene... iyi geliyo
Eylül : tamam... bak demek ki biraz dinlenip ailene vakit ayırman gerekiyormuş...
Ali : haklısın... bu aralar çok ihmal ettim seni dimi?
Eylül : eh yani biraz...
Ali, birden kalkıp Eylül'e baktı...
Ali : özür dilerim... gerçekten...
Eylül, Ali'nin elinden tuttu.
Eylül : şaka yapıyorum. Tabii ki ihmal falan etmedin...
Ali : peki o zaman...
Eylül : sen başarırsın. Eğer olmazsa da, yapabileceğin başka birşey yoktur Ali... en azından uğraştın...
Ali : Eylül... iyi ki varsın...
Ali, Eylül'ün elini öper...
Baran ve Kader bir kafeye, kahve içmeye gitmişlerdi...
Baran : sinemaya gitmek ister misin?
Kader : olur gidelim...
Baran : sen iyisin dimi Kader?
Kader : iyiyim... herşey yolunda...
Baran herşeyin yolunda olmadığının farkındaydı. Kader'in bir başkasını sevdiğini, aslında kendisini sevmediğini biliyordu. Ama şimdi bu yüzden onu bırakıp gitse, Kader'i toparlayabilecek başka kimsenin olmadığının farkındaydı. En azından bir süre daha idare edecekti...
Kader : Baran...
Baran : efendim?
Kader : evlilik hakkında ne düşünüyorsun?
Baran : evlilik mi?
Kader : evet..
Baran : yani... isterim. Sevdiğim kız da isterse..
Kader : ne zaman? Mesela şuan?
Baran : şuan mı?
Kader : evlenelim mi? Ya tamam bunu aslında senin sorman lazımdı ama... ve biliyorum, biliyorum daha birbirimizi çok tanımıyoruz... ama yine de... ben evlenmek istiyorum. Sen de istiyorsan, evlenelim mi?
Baran : ne?!
Kader : benimle evlenir misin Baran?
Kader için çok zor bir karardı ama Doruk'u ardında bırakmanın tek yolu buydu onun için. Günlerce düşündü... ve bu karara vardı. Baranla evlenip yeni bir başlangıç yapacaktı...
Cemre ve Serkanın ise farklı bir heyecanı vardı. Artık Serkan, Mehmet'e gerçek babası olduğunu söyleyecekti...
Mehmet : Serkan abi! Oyun oynayalım mı?
Serkan : oynarız, ama önce seninle birşey konuşalım. Anne de gelsin...
Mehmet : bana oyuncak mı aldınız?
Cemre : hayır Mehmet... hani sen bana babanı sormuştun ya...
Mehmet : evet. Gitti o! Beni bıraktı!
Cemre : hayır annecim. Seni bırakmadı. Bırakmak zorunda kaldı...
Mehmet : ama sen öyle dememiştin...
Cemre : sana öyle demem gerekiyordu..
Serkan : Mehmet... ben senin babanım... senin baban benim...