Yazardan...
Zaman çok hızlı geçmişti. Ne kadar garip bir olgu bu zaman. İnsan hep aynı yaşlarda kalacağını düşünürken, zaman öyle olmadığını bir tokat gibi vuruyordu yüzüne.
Tıpkı bu hikayenin karakterlerine yaptıkları gibi. Hiçbiri bu kadar yaşlanacaklarını düşünmeseler de yaşlanmıştılar.
Şimdi çocukları kocaman olmuş, ailelerinin izinden ilerliyordular. Seneler geçmiş ve çocukların hepsi kocaman insanlar olmuştu.
Ailenin en son üyesi Irmak bile 20 yaşındaydı.
Çocukların bu yaşlara gelmesi elbette ki kolay olmamıştı. Yaptıkları yaramazlıklar, okulları, meslek seçimleri derken çiftlerimiz zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı bile.
Onların peşlerinde koştururken hepsi yaşlarını almıştı. Elbette ki bu kadar çocuğun bir arada olduğu bir yerde kafalarını kaşıyacak zamanları olmamıştı.
Özellikle Akasya ve Baran çok fazla uğraşmıştı. Yağız ve Yiğit büyüdükçe beraber olup kavga etmeye başlamıştılar.
Genel kavga sebepleri ise ya kuzenleri Asya ya da kız kardeşleri Masal oluyordu. Kıskançlık krizlerine girip yapmadıklarını bırakmıyordular. Tabi Esat amcalarının kızı Irmak'ı da unutmamak lazım.
Özellikle Atlas'a çok çektirmiştiler. Çünkü Atlas, Asya'sından hiç vazgeçmemişti. Asya'yı bebekken gördüğü ilk an kalbine düşen yangın onunla birlikte büyümüştü. Azalacağını, unutacağını düşünen herkesi yanıltmıştı.
Gün be gün Asya için daha fazla yanmaya, çaresizlik içinde kavrulmaya başlamıştı.
Asya'da da durum farklı değildi. Atlas için atan masum kalbi, babasının itirazları yüzünden devamlı korkuyordu.
Atlas'ı çok sevse de babası yüzünden işleri hiç kolay olmamıştı. Her anlarının beraber geçmesine rağmen bir türlü birbirlerini özgürce yaşayamadılar. Ta ki büyüyene kadar. Atlas belli bir yaşa geldikten sonra daha fazla dayanamamıştı.
Kağan'ın karşısına geçmiş ve Asya'yı ne kadar çok sevdiğini anlatmıştı. Kağan ilk başlarda köpürmüştü. Babasının geçmişinden kaynaklı Atlas'a ön yargıyla yaklaşmıştı.
Kağan'ın atladığı tek şey ise ne Atlas'ın ne de Çakıl'ın babasına benzer bir yanı yoktu. Yakışıklılıklarını babalarından almaktan başka bir benzerlikleri yoktu. İki delikanlı da annelerinin onlara aşıladığı kadına saygı duyma hissini benimsemiştiler.
Sonunda Atlas kendini Kağan'a kanıtladığında görüşmelerine izin çıkmıştı. Tabi bunda Asil'in de payı vardı.
Babasının aksine Asil oldukça sakin ve anlayışlı genç bir adam olmuştu. En büyükleri olmanın da verdiği sorumlulukla hepsine yardımcı olmuştu. özellikle kardeşi ve Atlas için babasını ikna etmişti.
Sonunda birbirlerine kavuşan ikili hala daha evlenememiş olsalar da mutluydular. En azından artık rahatlıkla görüşebiliyor, birbirlerini sahiplenebiliyordular. Şimdi ise düğünlerine gün sayıyordular.
3 ay sonra düğünleri olacaktı ve yılların özlemi bir son bulacaktı.
Ailenin ilk torunu Asil ise sonunda sevdiğini almış ve evlenmişti. Üniversitenin son yılında gördüğü kıza ilk anda aşık olmuştu. Günlerce ondan başka bir şey düşünmediği mavi gözlü kıza açılmaya karar verdi.

YOU ARE READING
Kalbimin Avukatı
ChickLitBazı adamlar, incitmeden sevemezdi. Kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırdı arkalarında. Bazı adamlarsa, tüm geçmişi unutturur, parmak uçlarından öperdi. ...