Uzun zaman sonra tekrar karşınızdayım.Sınav haftam bitti çok şükür.Yeni bölümün geç geldiği için çok özür dilerim,şimdi iyi okumalar.
Bölüm Parçası: Demi Lovato-Made In The USA (Lunapark sahnelerinde dinlemenizi tavsiye ederim.)
Multimedya: Derin ve Yiğit lunaparktan
Sabah gözlerimi açtığımda yerimden kıpırdamayarak gözlerimle odayı taradım. Kendi odam olmadığını anladıktan sonra akşam Yiğit'e geldiğimi hatırladım ve başıma elimle vurdum. Onun evinde geldiğim yetmezmiş gibi bir de onunla uyuduğumu hesaba katarsak başıma vurmak için bir el değil adeta bir balyoz gerekebilirdi.
Esneyerek yatakta her zaman ki gibi sabahları yaptığım ve annemin bunun çok faydalı olduğunu söylediği gerinme hareketini yaptıktan sonra ellerimden destek alarak ultra ortopedik olan yatakta doğruldum. Yiğit benden önce kalkmıştı. Bunun için tanrıya binlrce kez şükürler olsun. Eğer onun yüzünü görseydim muhtemlen utançtan kıpkırmızı olurdum. Yataktan kalkıp banyoya doğru ilerlediğimde aynadaki yansımamdan gözlerimin hala şiş olduğunu gördüm. Demek ki insanlar şiddetli bir şekilde çok aşırı ağlarlarsa sonucunda sanki oyuncu makyajı sonucu elde edilmiş bir şişme gözün ortaya çıktığı doğruymuş. Lavaboya doğru eğilip yüzümü yıkadım ve banyodan çıktım.
Banyodan çıktıktan sonra yatağı topladım. Sonuçta misafir olarak gelip kaldığım ve hatta yatıp uyuduğum bir yatağı dağınık bir şekilde bırakamazdım, değil mi? Ayıp sonuçta.
Merdivenleri inerken duvardaki eski zamana ait olan tablolar insanın ilgisini çeken tarzdaydı. Farklı bir hava katıyordu. Salona geldiğimde etrafın sessiz olması evde sadece benim olduğuma işaretti. Kontrol etmek için birkaç kez Yiğit'e seslendim ama cevap alamamıştım. Karnımın acıktığımı belli eden guruldaması üzerinde adımlarımı salondan çıkarıp mutfağa yönlerdirdim. Buzdolabını açıp içine baktığımda kendime uygun yiyecekler bulmaya çalışıyordum.
Duyduğum seslerden dolayı kafamı kaldırıp baktığımda üzerinde hiçbir şey olmayan altında eşofman altı bulunan ve bana arkası dönük olan Yiğit'i fark ettim. Bu çocuk neden üzerinde bir şey giyme gereği duymuyordu ki? Ah tanrım sırt kasları çok güzel görünüyordu. Belki de giymeme nedeni buydu. Yerinde hareket edince ona baktığımı anlamasın diye kafamı tekrar buzdolabına gömdüm yiyecek arayışıma devam ettim.
''Oo erkencisin.'' diye bir ses duyduğumda portakal suyunu elime alıp açtım ve buzdolabını kapattım. Yarım ağız gülümseyerek portakala suyunu içerken ona doğru dönmemle portakal suyunun ağzımdan fırlaması ve ufak bir çığlık ağzımdan kaçıverdi. Benim az önce Yiğit sandığım çocuk aslında Yiğit değilmiş başka birisiymiş. Tamamen bana yabancı biri. Elimin tersiyle ağzımı sildiğinde karşımdaki yabancı bana şaşkın gözlerle bakıyordu. İkimizde aynı anda ''Sen kimsin?'' diye sorduk. Ve yine aynı anda. ''Asıl sen kimsin?'' Portakal suyunu masanın üzerine bıraktıktan sonra ''Ben Yiğit'in okuldan arkadaşıyım.'' dediğimde kendi kendine bir şeyler mırıldandı.
''Peki sen kimsin?''
''Ben Yiğit'in ev arkadaşıyım. Adım Enes.'' dediğinde elini uzattı ve gülümsedi. Tipi bir piçi andırıyordu. Bunu söylediğim için beni affedin bende insanları görünüşlerine bakarak yargılamak istemem ama bazı insanları gözünüz tutmaz ve bir şey söylemek zorunda kalırsınız ya işte Enes de aynı böyle birni andırıyordu. 1.75 ya da 1.80 boylarındaydı. Yiğit'ten birkaç santim kısaydı ve Yiğit'in aksine kumraldı. Gözleri kahverengiydi. Yüzüme zorlama bir gülümseme yerleştirdikten sonra bende elimi uzattım.
''Yiğit bir ev arkadaşı olduğundan hiç bahsetmemişti.'' dedim elimi elinden çekerken. Sesim ve yüz ifadem son derece sert ve ciddiyet barındırıyordu. Yeni tanıştığım ve hoşlanmadığım bir kişiye karşı yakın olmam beklenemez.
''Çünkü çok fazla ona uğramıyorum. Kafama eserse geliyorum.Senin adın ne?'' dediğinde gülmeye devam ediyordu.
''Derin.'' dediğimde ''Hım. Güzel ismin varmış.'' dedi ve gülümsemesi iyice yüzüne yayıldı.
''Teşekkür ederim.'' dedim.
İçeriden gelen bir kız sesiyle Enes'in gülümsemesi son bulmuş ben ise kaşlarımı çatarak şaşkınlığımı belli etmiştim.
''Enees. Ben gidiyorum aşkım, yarın görüşürüz.'' diye yaygın yaygın konuşan bir kıza ait olan bu ses de en az Enes kadar hoşuma gitmemişti. Mutfaktan çıkıp salona girdiğimde mahalle kadınları gibi çok itici bir şekilde sakız çiğniyordu. Kız beni görünce ağzındaki sakızı çiğnemeyi bırakmış ve bana bakmakla meşguldü. 1.60 boylarında, etine dolgun ve kızıl saçlı biriydi. Kısa eteği üzerine beyaz gömlek ve onun üzerine de giydiği kot yelek ve uzun siyah parlak çizmeleri onu son derece rükuş göstermeye yetiyor hatta artıyordu. Kollarımı bağlayarak Enes'e doğru döndüğümde ''Yiğit sana eve kız atma hakkını veriyor mu yani?'' dediğimde Enes'in konuşacağı sıra kız lafa girdi.
''Sanane be. Sen niye karışıyon ki?'' dedi sakızını çiğnemeye devam ederek mahalle ağzıyla. Bunu söylerken aynı zamanda bir ayağıyla da ritim tutuyordu. Ona doğru dönüp sert ifademi yüzüme yerleştirdikten sonra kıza birkaç adım yaklaştım.
''Soru benim ağız benim asıl sanane .'' dedikten kız yerinde söndü ve sinirli bir şekilde soludu. Enes yanımıza gelip eliyle aramızı açarak ''Bence bu tanışma yeterli bayanlar.'' dediğinde kız sakızını çiğnemeye kaldığı yerden devam etti. Enes kıza ''Sende git artık Merve.'' dediğinde kız ona ''Tamam paramı ver.'' deyip elini açıp uzattığında duyduğum cümlenin bende yarattığı şaşkınlık etkisiyle o tarafa doğru döndüm ve gözlerimi büyüttüm. Enes denen çocuk evi resmen geneleve çevirmiş. Hadi kızı normal bir şekilde eve atsa neyse de kızın ondan para istemesi gerçekten de kötüydü. Kim bilir Yiğit'i nasıl etkiliyordu bu çocuk?
''Evi resmen geneleve çevirmişsin.'' dediğimde Merve denen kız ''Senin ben saçını başını yolarım ne demek isityorsun sen?'' deyip üzerime atıldığında ondan uzun olma avantajından yararlandım ve bende ona doğru yürüdüm. Gerçekten kavgacı tiplerdendi bu kız belli.
''Ben sana bir şey mi dedim niye üstüne alınıyorsun?'' dediğimde Enes aramıza girdi ve bizi ayırdı.
''Kızlar, kızlar sakin olun.'' dediğinde kapının açılma sesi duyulunca hepimiz o yöne doğru baktık. Yiğit elinde iki ekmek ile kapının önünde belirince yüzünün aldığı ifade tarif edilemezdi.
''Hayırdır? Ne oluyor?'' dedi içeri girerken. Başka yöne geçerken Enes lafa girdi.
''H-hiç n-ne olsun ya. Bizde işte Derin ile tanıştık falan fiilan öyle yani.'' sesine bakılırsa baya paniklemişti Yiğit'i görünce.
''Oğlum git üstüne bir tişört falan giysene. Bu ne hal lan? Plajda mı sandın kendini?'' dediğinde Enes bir koşu odaya gitti ve yaklaşık 5 dakika sonra giyinmiş bir şekilde odadan çıktı.
''Haydi Merve gidelim.'' dediğinde Merve'nin kolundan tutup onu çekiştirmeye başladı. Merve ise hala ''Paramı almadan gitmem.'' diyordu. Enes elini saçlarının arasından geçirirken ''Sıçıcam parana yürü kız.'' dedi kısık sesle ve Yiğit'e hoşçakal deyip evden çıktı. Arabanın motor sesi onların gittiğini söylüyordu.
Koltuğa geçip oturduğumda Yiğit ekmekleri salondaki masanın üzerine bırakıp yanıma geldi. ''Günaydın.'' deyip gülümsedi ve yanıma oturdu. Kaslarımı gevşetip gülümsemeye çalışırken bende ona karşılık vererek ''Günaydın.'' dedim.
''Bol hareketli bir sabah olmuş anlaşılan.'' dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı aşağı yukarı sallayarak ''Kesinlikle.'' dedim.
''Aç mısın?'' diye başka bir soru yönelttiğinde ''Kurt gibi hemde.'' dedim. Yiğit ayağa kalkıp masanın üzerinden ekmekleri aldıktan sonra ''Haydi o zaman kahvaltı hazırlamada bana yardım et.'' dedi ve mutfağa yöneldi. Bende onun peşinden tabi.

ESTÁS LEYENDO
Geceden Doğan Aşk
RomanceYaşadığı kapalı ortamdan çıkıp, adeta yeni bir yaşam olarak nitelendirdiği yeni hayatına adım atan bir kız. Öfkesini kontrol edemeyen, geçmişinden yara almış, sevgiye muhtaç bir erkek. Akıl hocası bir psikolog. Saf bir kadın. Ve sırlarla dolu bir...