Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız...
Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bir anda hiç bilmediği bir yerde bulursa...
Ve bu bilmediği yerden, evine dönecek hiçbir yolu olmasa...
Öncelikle zor birkaç gün geçirdim, durumu biliyorsunuz tekrar dillendirmek istemiyorum. Bölüm zaten baştan sona hazırdı ama paylaşacak halim yoktu. Ama şimdi aklımın dolu olması beni daha iyi hissettiriyor bu yüzden bugün bölümü yayınlamak sizinle yorumlarda buluşup biraz olsun mutlu olmak istedim. Bana çok iyi geliyorsunuz çünkü. Gerçekten.🖤
Uzun bir aradan sonra burada olmak benim için inanılmaz mutluluk verici bir hadise. Size uzun bir bölümle geldim. Tüm paragraflarımızı yorumlarla doldurursunuz umarım, çok özleştik çünkü. <3
Oy verip yorum yapmayı ihmal etmeyin. Sizi seviyorum. <3
Gelişmelerden haberdar olabilmeniz için Instagram ve Twitter hesaplarım aşağıdaki gibidir.
Instagram: suleavlamaz
Twitter: elusav1
Twitter'da #KaranlığınŞehri tagiyle tweetler atıp bölüm hakkındaki görüşlerinizi ya da teorilerinizi yazabilirsiniz. Hepsini okuyorum.
Bölümü de Twitter'daki melekaryeli kullanıcısına ithaf ediyorum, 10. takipçim olmuştu çünkü... :))
Keyifli okumalar.
¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
Bölüm Altmış Üç - Tanıdık Bir Yabancı
Dışarıda güçlü bir fırtına vardı. Normal zamanda böyle bir havada yatla seyahat etmek akıl kârı değildi ancak bizim başka yolumuz yoktu. Üstelik Alaz'ın söylediğine göre içinde bulunduğumuz yat yıldırımlara, fırtınaya karşı oldukça dayanıklıydı. Öte yandan güçlü bir kalkan sayesinde korunuyordu. Yine de bu, coşkun dalgalara sahip denizin üzerinde ilerleyen yatın ara ara bir o yana bir bu yana sallanmasına engel olamıyordu. Yat sallantısı, bünyemi rahatsız edecek şeyler arasında son sırada bile değildi. Genelde büyü gücü olmayan insanların sıradan dertlerinden biriydi bu. Fakat benim için mide bulantısından kat kat etkileyici olan tonlarca olay vardı.
Neredeyse boğuluyordum.
Tüm kaslarım ağrıyordu. Vücudumu keselemek için lifi kaldırdığım çoğu kez kemiklerimin sızısıyla tıslayarak elimi geri indirmek zorunda kaldım. En sonunda o şekilde temizlenmeye çalışmayı bir kenara bıraktım ve yatın banyosundaki küçük küvete doldurduğum kaynar suyun içinde derim yumuşayıp kaslarım rahatlayana dek beklemeyi tercih ettim. Başımı küvetin mermer başlığına yaslayıp beyaz tavanı izledim, yukarıdan yata çarpan yağmur damlalarının patırtıları duyuluyor, rüzgâr, zorda kalan bir kız çocuğu gibi çığlık atıyordu. Sanırım, eski ben böyle bir ortamda korkudan tir tir titrerdim. Ancak şimdi hiçbir şey hissetmiyordum.