69.BÖLÜM - Bekleyiş ( Yarı Final)

2.4K 323 208
                                    

"Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak...

Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek"

(Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf)

***

Drumnadrochit'te heyecanlı kalabalık komşu klanlardan gelenlerle her geçen dakika artıyor, sabahtan bu yana susmayan davul sesleri, insanların neşeli haykırışlarına karışıyordu. Meydana büyük bir çadır kurulmuş Lord Duncan'ın onuruna bedava yiyecek ve içki dağıtılıyor, insanlar savaştan sonra özgürlüğün tadını çıkarırcasına dans edip, şarkı söylüyorlardı. Güvenliğin sağlanması ile tacirler yeniden Drumnadrochit'e gelmeye başlamış, Lord'un onuruna verilecek şölen için meyhanelerde oturacak yer kalmamıştı. Gökyüzünde tek bir bulut dahi yoktu, hava güneşli ve sıcaktı, kale adeta yeniden hayatla dolup taşmaya başlamıştı.

Bugün Urquhart Vekilharcı Duncan McKenna'nın Taç Giyme Töreni'nin yapılacağı gündü.

Ahali bu törene öylesine hazırdı ki adeta her evde bir bayram havası esiyordu. Kapılarına Lordları'nın onuruna çiçekler asmışlar, ellerinde tercih edeceğini umdukları flamalarla boy gösteriyor ve cesaretinden dolayı açıkça Lordları ile övünüyorlardı.

Herkes mutluluk ve taşkın bir neşe içerisindeydi!

Tahtın sahibi hariç...

Duncan, çalışma odasının perdesini aralayarak umutsuz bakışlarını, durgun göl sularında gezdirdi. Rosenwyn'i gölün içine ilerlerken gördüğü o geceyi bir kez daha anımsayarak, gözlerini kapattı. Genç kadın bembeyaz duru güzelliği ile suların içinde süzülürken, gözlerine binlerce yıldızın indiği o gece, vurulmuştu Duncan Rosenwyn'e...

Ona tutulmanın kendi sonunu getireceğini bildiği için; duygularını uzun süre inkâr etse de Rosenwyn öyle içten ve masum bir biçimde ruhuna işlemişti ki, savaşçının varlığından dahi haberi olmadığı kalbini, bir çırpıda ele geçirmişti.

Duncan gözlerini açarak, bir kez daha göl sularında bakışlarını gezdirdi sanki yeterince izlerse karısı geri gelebilirmiş gibi hissediyordu. Fakat Rosenwyn nasıl ansızın hayatına dâhil olduysa yine aynı şekilde çıkıp gitmişti...

"Geri dön Nessie..." diye, fısıldadı savaşçı avucundaki mektubu sıkarken, "sensiz nefes alamıyorum..."

Duncan, günlerce beklemiş ve aramış olmasına rağmen Rosenwyn'e dair tek bir ize rastlayamamıştı. Genç adam kabullenmek istemiyor olsa da, göl suları lanet gemiyle birlikte karısını da yutmuş görünüyordu. Bunu düşünmek bile savaşçıyı çıldırtmaya yetiyordu...

Çılgınca arayışlar ve umutsuz bekleyişlerle geçen günlerden sonra Kildraen'den gelen bir mektup, Duncan'a ufakta olsa ümit vermişti. Kylianne, kendi mührü ile imzaladığı kâğıtta, Rosenwyn'in hayatta olduğunu söylüyor ve sabırlı olmasını tembihliyordu.

Sabır asla Duncan'ın uzmanlık alanı olmamıştı ancak Rosenwyn için her şeyi yapmaya hazırdı dahası Kylianne'e inanıyordu. Rosenwyn'e kendisine gönderen Druides'ti, zor olsa da Duncan onu dinleyecekti. Sadece ufacık bir şüphe genç adamın kalbini kemiriyordu...

Karısı onu koruyamadığı için geri dönmüyor olabilir miydi?

Güçlükle yutkunan savaşçı başını usulca önüne eğerek, dişlerini sıktı. Eğer karısı bunun için kendisine kırgınsa Rosenwyn'i suçlayamazdı fakat yine de dönmeliydi, dönmek zorundaydı, değil mi?

Gürültüyle açılan kapı Duncan'ı daldığı düşüncelerden uyandırdı.

Tören giysilerinin içinde her zaman olduğundan daha heybetli görünen Malcolm McKenzie, maiyeti ile kapıda belirerek:

Lanetli Çırak (Büyücü Serisi-2)Where stories live. Discover now