"Umutsuzluğa düşmüş bir şeytandan daha tehlikeli bir şey yoktur." ( Goethe / Faust)
***
"Buradan döneceğiz."
Janet'ın parmağıyla işaret ettiği yöne bakan Stalker Lordu, "Emin misin?" diye sordu ve şüpheci bir tavırla, at üzerinde bağlı olan kızı süzerek ekledi, "Saatlerdir ormanda dönüp duruyoruz, yalan söylemen halinde başına neler geleceğini hatırlatmama gerek var mı?"
Genç kadın dümdüz bir sesle, "Hayır, daha önce pek güzel ifade etmiştiniz" dedi ve kendinden emin bir tavırla ekledi, "Cadı ve Balor'un daima buluştukları bir yer var, orada saklanıyor bundan eminim."
"Öyle olsan senin için iyi olur..." diye, homurdanan Stalker Lordu, yanındaki askere Janet'ın gösterdiği noktayı başıyla işaret ederek, kontrol etmesi istedi.
***
Sabaha karşı kapının diğer ucundan yaverinin sesini işiten Dune McDougall, yataktan fırlayarak kalkarken eli derhal yanı başındaki kılıcına gitmişti. Euna'nın ani ölümünden sonra epeyce sarsılan adam, Urquhart'ta can güvenliğinin olmadığına iyice ikna olmuştu. MacAllen'e güvenerek iyi organize olmamış isyancılarla işbirliği yaptığına pişmandı, her geçen gün biraz daha fazla başına dolanan belanın farkına varıyor ve can korkusuyla tetikte bekliyordu. Duncan McKenna'nın öldüğü söylense de cesedi hala bulunmuş değildi, Phelean'ın ise Euna'yı öldürerek ortadan kaybolması tam bir şoktu, Geordi denilen adamın bile henüz nerede olduğunu tespit edilememişti ve kahrolası Grivy'nin bir baykuş gibi devam eden sessizlik nöbeti, savaşçının sinirlerinin gerilmesine neden oluyordu. Andreas denilen çocuk, isyancıları kontrol etmekte başarısızdı ve kaleyi ele geçirmekten çok cadıya odaklanmış görünüyordu. İşin aslı MacAllen ve Drunemeton'da dahil olmak üzere kimsenin kaleyle ilgilendiği yok gibiydi, Dune McDougall bir şeyleri atladığını düşünmeye başlamıştı. Kalenin neredeyse her yeri Stalker savaşçıları tarafından kontrol ediliyordu sadece istemesi halinde Urquhart'ı bir gecede ele geçirebilirdi, Andreas'ı öldürdüğü anda isyancılar dört bir yana dağılacak ve kale kendisinin olacaktı. Fakat ne kadar süreliğine? Urquhart Kalesi, McKenzie Lordlarına ait ateşten bir gömlekti, Duncan ölmüş olsa dahi Kara Aslan'ın intikam için geleceği muhakkaktı.
Stalker Lordu, doğru zamanın gelmesini bekliyordu. Eğer MacAllen veya Drunemeton vaktinde gelirse işbirliği yaparak Andreas'ı ortadan kaldırıp, kaleyi tamamen mülkiyetine geçirecekti fakat, ilk gelen Malcolm olursa Andreas'ı ona teslim ederek bu işten sıyrılabileceğini umuyordu. Sonuçta buraya kardeşini almak ve Bahar Şenliklerine katılmak üzere gelmişti, kimse isyanı başlatmak istediğini iddia edemezdi ve kendi savaşı olmadığı için karışmak istemediğini söyleyebilir, kaleyi ele geçirme şansı varken geride durarak iyi niyeti gösterdiğini iddia edebilirdi. Kaçık kardeşinin hangi sebeple Phelean'ın yanına gittiğini bilmiyordu ancak ölümünün zamanlaması mükemmeldi. Yaşamı boyunca kimseye faydası olmayan Euna, en azından ölümüyle bu durumu telafi edecekti. Kardeşini buraya almak için geldiğinde çoktan isyanın başladığını ve Euna'nın, Duncan olmadan gitmeyi reddetmesi üzerine gemilerle limanda beklediğini söyleyecekti. Nihayetinde kızın Phelean isimli hain tarafından öldürülmesi, Dune'a intikam hakkı da verirdi ki bu da burada bulunmasını sağlayabilecek başka geçerli bir bahaneydi. Yine de Stalker Lordu'nun içi rahat değildi...
Nitekim o gece sabaha karşı yaverinin getirdiği haberle işlerin biraz olsun yoluna girebileceğini ummuştu. Andreas'ın gözetim altında tuttuğu ve bahsi geçen cadının yerini bildiğini düşündüğü tutsak, kendisi ile görüşmek istemişti. Bu bir tuzak olabileceği gibi bir şansta olabilirdi... Dune cadının neden bu kadar önemli olduğunu bilmiyordu ancak birçok klan, isyancı ve Druid'in kadının peşinde oluşu, onun ne kadar değerli olduğunu kanıtlıyordu.

YOU ARE READING
Lanetli Çırak (Büyücü Serisi-2)
Fantasy3.YY, Bilge Druidler zamanı, İskoçya... Rosenwyn'i Beyaz Orman'a bağlayan zincir, Duncan Mckenna tarafından koparıldığında, Druid Mannis'e ulaşmak genç kadının tek hedefi haline gelmişti... "Beni bir hapis hayatına mahkum eden şey o zinc...