Rosenwyn korku ve şaşkınlık içindeki bakışlarını Lord Duncan'dan ayıramazken, Komutan Phelean şimşek gibi yanlarından geçerek "Rhona" diye inledi "İyi misin?" Onun sözleriyle kendine gelen Rosenwyn, genç kızı hatırlayarak hızla ondan tarafa döndü fakat Duncan'ın bir mengene gibi dirseğini tutan eli ona engel oldu. Rosenwyn soru dolu bakışlarını Vekilharca çevirirken, Duncan onu umursamayarak "Kızın durumu nasıl Phelean?" diye sordu. Rhona'ya adeta kırılgan bir vazo muamelesi yapan komutan, kızı bileğini hızla yokladıktan sonra "incinme gibi görünüyor" dedi ve itirazına aldırmadan Rhona'yı kucağına alırken ekledi "biraz merhem ve bir iki günlük dinlenmeyle eskisi gibi olacaktır." Llofrud'u başıyla onaylayan Klan Lideri "O halde kızı ailesine götür, bir ihtiyacı olursa haberim olsun" dedi ve bir kez daha zehir gibi parlayan bakışlarını Rosenwyn'den yana çevirerek "Bu haddini bilmezle ben ilgileneceğim, klanımdan birine zarar vermenin bedelini ödeyecek!"
Onun son sözleriyle bir an neye uğradığını şaşıran Rosenwyn, adamın kendini ne ile suçladığını fark edince "be...ben hayır! Hayır! Ona hiçbir şey yapmadım!" diye haykırdı "Bi...biz kaybolduk sonra... O ayı... Peşimize düştü! Ben yapmadım!" Duncan'ı gördüğünden bu yana adeta dut yemiş bülbüle dönen Rhona'da, Lordun suçlamalarını işitince "Hayır Rosenne'in suçu değil!" diye bağırdı, bir yandan da Phelean'ın kucağından inmek için debeleniyordu "O yanlış bir şey yapmadı! Tanrım ona zarar verecek! Phelean, bir şeyler yapmayacak mısın?" Bakışlarını bir an olsun Rosenwyn'den ayırmayan Duncan, iki parmağını ileri eğri sallayarak Phelean'a, Rhona'yı götürmesini emretti. Lordundan aldığı emri ikiletmeyen komutan, kucağında çırpınan kadını bir un çuvalını taşır gibi atına yükledikten sonra arkasına bir kez bile bakmadan uzaklaştı. Duncan, Rhona'nın ormanı inleten itirazları ve haykırışı duyulmaz bir hal alana kadar bekledi, neden sonra Rosenwyn'e doğru tehditkâr bir adım atarak, kış kadar soğuk bir sesle "Demek Rosenne öyle mi?" diye sordu "yeni adın bu mu?"
Onun ne demek istediğini anlayamayan genç kadın, ayıdan kurtulmuşken bir anda Duncan McKenna'nın avucuna düşmenin tedirginliğiyle geriye doğru bir adım atarak "be... Ben değilim" diye kekeledi "Ko... Komutan Phelean, o söyledi, o bana bu şekilde seslenmelerini sö... Söyledi... Beni... ko... Korumak için... O" Bir anda yeşil gözlerinden şimşek gibi bir parıltı geçen Duncan, Rosenwyn daha ne olduğunu bile anlamadan onu dirseğinden yakalayıp kendine çekti "Burada ne haltlar dönüyor ha!" diye tısladı "Neyin peşindesin sen? O Kıza ne yapmayı planlıyordun? Neden buraya getirdin onu? Konuş!" Büyük bir dehşete kapılan Rosenwyn, adamın gözlerindeki öfkeyi adeta derisinin içinde hissediyordu. Onu ilk gördüğünde kurtulduklarını düşünerek müthiş bir rahatlama yaşayan genç kadın, bir an için rüya gördüğünü bile sanmıştı ancak Duncan McKenna şu an öfkesinin tüm gerçekliği ile karşısındaydı. Rosenwyn, savaşçının yeşil gözlerinde parıldayan intikam ateşini izledi... Bu adam hayatını kurtarmıştı hemde iki kez! Başkalarının fazlalık olarak gördüğü varlığına tahammül göstererek, kendisine bir yer vermişti. Rosenwyn'in tüm yaşamı boyunca bu adama minnettar kalacağı muhakkaktı. Savaşçıya değer veriyor ve saygı duyuyordu, peki nasıl oluyordu da her defasında kendini, onun tarafından ölümle tehdit edilirken buluyordu? Rosenwyn'in cevap veremediği yegâne soru buydu... Bir süre sessizce adamın yüzünü izleyen genç kadın, sağ gözünden sızan yaşı titreyen eliyle silerek "ben yapmadım" diye fısıldadı "Biz sadece odun toplamak için ormana girdik ve bir şekilde yolumuzu kaybettik. Akşam karanlığı çökünce bir mağaraya sığındık fakat... Fakat içinden o... akıl almaz yaratık fırladı..." Sinirleri boşalan genç kadının omuzları artık hıçkırıklarla sarsılıyordu.
Bu görüntüden zerre kadar etkilenmediği belli olan Kale Lordu "Yani bu hikâyeye inanacağımı sanıyorsun öyle mi?" diyerek alay etti "Bir erkek kadar iyi ok atan o kızın, çocukluğunu geçirdiği ormanda kaybolacağına inanmamı bekleme, cadı" Adamın yüzünü daha net görebilmek için ıslanan gözlerini kırpıştıran Rosenwyn "Üzgünüm, sözlerimden başka kanıtım yok" diye mırıldandı "Ama gerçek bu... Bana inanman gerek, gerçekten yanlış bir şey yapmadım."

YOU ARE READING
Lanetli Çırak (Büyücü Serisi-2)
Fantasy3.YY, Bilge Druidler zamanı, İskoçya... Rosenwyn'i Beyaz Orman'a bağlayan zincir, Duncan Mckenna tarafından koparıldığında, Druid Mannis'e ulaşmak genç kadının tek hedefi haline gelmişti... "Beni bir hapis hayatına mahkum eden şey o zinc...