Bölüm 97

12 5 0
                                    

               Kayıp 97.Bölüm

   Büyük sessizliklerin içinde kulak batıran çığlıklar gizlidir aslında. Bazı insanlar sakin görünseler bile içlerinde yaşanan her anı yıkıp geçen isyanlar vardır. Etrafımız kırık dökük hayatlarla, içinde bağırıp çağıran sessiz insanlarla dolu ve sessizliğe hayat veren her insan son nefesine kadar sessizlikle yaşamaya mahkumdur...

   Sabah saat 07:30-da telefonun zır zır öten alarm sesiyle uykuya dalmış prof.Hambert ve Rudolf aniden uyandılar. Gece yaşanan olaylara hâlâ bir anlam verememişlerdi. Sahi, dün gece Rudolf ve profesör yan odadan gelen garip sesleri dinliyorlardı. Tatlı bir uyku havası onların ruhunu qıdıklamış olmalı ki, işlerini yarım bırakıp oturdukları yerde derin bir uykuya dalmışlar.

   "Rudolf, kalk! Saat yedi buçuk olmuş. Dünkü adamı bulmalıyız çabuk!"

   "Tamam, profesör."

  Onlar dışarı çıkmak için hazırlanırken kapı çaldı. Gelen oda servisiydi. Rudolf hiçbir isteklerinin olmadığını söylese de, oda servisi ısrarlı bir şekilde kapıda bekliyordu. Sonunda Rudolf oda servisini göndermek için kapıyı açtı.

   "Buyurun!"

   "Efendim, mister Henry sizi çağırmamı emretti!"

   "Tamam, geliyoruz."

   Profesör ve Rudolf oda servisinin hemen arkasından Henry'nin odasına gittiler. Kapıyı çalıp "Buyurun!" sözünü duyduktan sonra içeriye girdiler. Henry sinirlenmiş gibi görünüyordu. Yüz çizgileri normalinden farklı olarak baya kabarmıştı. Gözleri de sinirli olduğunu göz önüne seriyordu.

   "Ben sizi buraya niye getirdim, Hambert?!"

   "Herhalde karşımıza çıkıp böyle bağıra bağıra konuşmak için getirmedin."

   "Evet. Sizi o garip adamın sırrını çözmek için getirdim. Adam çıkıp gitmiş otelden. Siz ne yaptınız bütün gece?"

   "Benimle açık konuş, Henry! Size işim düştü, onun için iyi davrandım, otelime getirip misafir ettim. İşim düşmeseydi sizi adam yerine bile koymazdım diye söyle açık açık!"

   Henry oda servisinde çalışan genci odasına çağırdı. Yüzünü ona tutup "Profesör ve yardımcısına odalarını boşaltmaları için yardım et!" dedi. 

   Prof.Hambert ve Rudolf asık suratlarla odayı terkettiler. Oda servisinde çalışan genç odaya kadar onlara eşlik etti. Bavullarını toplayıp apar topar otelden ayrıldılar.

   Otelin önündeki taksilerden birine bindiler. Havaalanına götürmesini söylediler şoföre. Taksici arabayı çalıştırıp otelin bahçesinden çıktı. Sola dönüp dümdüz devam etti.

   Henry'nin hareketleri profesörü fazlasıyla üzmüştü. Her ne kadar anlayışsız biri olsa da, hep iyi insan diye savunmuştu onu. Ne de olsa eski sınıf arkadaşıydı. Ama şimdi onu daha iyi tanıdı.

   Diğer taraftan da yaptıkları işin başarısızlığı onu oldukça rahatsız etmişti. Herşey bir yana, kendisi de çok merak ediyordu o adamın sırrını.

   "Keşke buraya hiç gelmeseydik, profesör. Boş yere zaman kaybettik. Nyu-York'ta kalıp Oliver'in yanında olmalıydık." 

   "Sahi, Oliver ne yapıyor acaba? Durumu nasıl? Hiç konuştun mu onunla?"

   "Dün aramaya vakit bulamadım. Şimdi arayacağım."

  Rudolf telefonunun rehberine girip Oliver'in numarasının üzerine tıkladı. 3-4 kez çaldı ama açılmadı telefon. Rudolf biraz endişelenmeye başladı. Acaba niye açmadı telefonu Oliver? İkinci kez aradı onu. 1-2 kez çaldıktan sonra açıldı telefon. Oliver sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

   "Alo! Rudolf amca, siz misiniz?"

   "Evet, Oliver. Nasılsın? Niye açmadın az önce telefonu? Kötü bir şey olduysa, saklama. Açık açık söyle."

   "Hayır, endişelenmeyin. Doktor ikinci ameliyata kadar becerebildiğin kadar yürümeye çalış dedi. Koridorda yürüyordum. Şimdi geldim odaya. Siz nasılsınız? Neler yapıyorsunuz?"

   "İyiyiz, biz de."

   Bu an prof.Hambert Rudolf'u dürtüp "Selam söyle" dedi.

   "Profesör de selam söylüyor, Oliver."

  Bu zaman birkaç saniyelik karşı tarafın konuşması kesildi. Galiba doktor girmişti odaya ve Oliver'e bir şeyler diyordu. Az sonra Oliver yeniden konuşmaya devam etti.

   "Amca, şimdi kapatmak zorundayım. Doktor ikinci ameliyata hazırlanmak için ameliyat odasına götürecek beni."

   "Tamam. Sakın korkma, Oliver. Hepsi geçip gidecek bu ameliyatla. Biraz daha dayan."

   "Hoşçakalın! Kapatıyorum."

   Konuşmasını bitirip telefonu kapattı Oliver.

  Gözlerini telefondan alıp karşıya baktığı an trafik ışıklarının yanında bekleyen tanıdık bir adamı gördü Rudolf. Bu, tatlı bir tesadüftü. Onları yollarından geri döndürecek bir tesadüf.

  "Hayır, artık bu kadar da tesadüf olmaz!"

  Rudolf'un kendi kendine konuşmasını duyan prof.Hambert ne olduğunu merak edip "Ne diyorsun, Rudolf?" diye sordu. Rudolf eliyle adamı gösterip gülümseyerek söyledi:

  "Bak, oteldeki adam!"

  Adam bir taksiye bindi. Profesör taksiciye karşıdaki taksiyi takip etmesini söyledi.

  Taksi dümdüz ilerliyordu. Yaklaşık üç yüz metre sonra sola döndü. Elli metre gittikten sonra yavaşladı. Bir marketin önünde durdu. Adam taksiden inip markete gitti. Taksi aynı yerde beklemekteydi.

  Prof.Hambert Rudolf'un telefonla oynadığını görünce dünkü olayları hatırlayıp kızgınlıkla söyledi:

  "Dikkatin adamda olsun, Rudolf! Yine kaçmasın elimizden."

  "Korkma, bu defa kaçamayacak."

  Adam gelene kadar instagramda oyalanıyordu Rudolf. İnstagramı çok sever, günlük haberleri daha çok televizyondan değil instagramdan öğrenir. Bazı korku sayfalarını takip ediyor. Bazen aradığı heyecanı öyle sayfalarda buluyor. Yine korku sayfalarından birinin paylaştığı gönderilere bakarken ilginç bir bilgi buldu. Şaşkın bakışlarla profesöre söyledi:

    "Adam garip olduğu gibi, delirmeye başladığı saatin de bir sırrı varmış. Bilmediğimiz bir şey var, profesör..."
  
 

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin