48: YANMAK VE TUTŞMAK

46.3K 3.2K 272
                                    

Charity Vance - Walk in the park





Ben... Ben değişik bir mahlûkattım. Yüz elli yıl nefes almadan yaşamış, yaralarla dolu bir canavar. Korkulması gereken bir yaratıktım belki de. İnsanların ölümüne neden olmuştum, yanmışlar ve acı çekmişlerdi. Bunun nedeni ise bendim, basit bir kız. Neden sadece basit bir kız için insanlar acı çekmişti? Neden sadece oğlu beni sevdiği için, beni böyle bir sonsuzluğa gömmüştü?

Bilmiyordum. Tek bildiğim şey, bunların hiçbirinde suçum olmamasıydı. Benim tek suçum şansızlıktı. Bu bedende olduğum için şansızdım, bu kimliğe sahip olduğum için şansızdım. Eğer seçme şansım olsa asla kendimi seçmezdim. Kim yüz elli yıl hissiz yaşamayı isterdi ki, kimse. Söylemesi ne kadar kolaydı, hissizlik. Kimse anlamazdı o kelimenin ne kadar azap verici olduğunu.

Şimdi ise yaşıyordum. Yaşadıklarım sadece kötü bir geçmiş gibiydi. Nefes alıyordum, hissediyordum ve bu dünyaya alışıyordum. Bu beni korkutuyordu, o yüz elli yılın bazen aklımdan çıkması beni korkutuyordu. O yüz elli yılı yaşarken mahvolmuştum ben, paramparça olmuştum. Şimdi ise öylece hatırlıyor ve hatta bazen tamamen unutuyordum.

İntikam istiyordum. Eğer elimde olsa geçmişe gider ve o kadını ölümsüz yapardım, kendi yerime koyardım. Bundan daha büyük bir ceza olamazdı zaten. Ben yüz elli yılımı dört duvar arasında dışarıyı seyrederek geçirmiştim. Bu kolay değildi.

Normal insanlara yarım saat beklemek bile sıkıcı gelirken ben yüz elli yıl boyunca bilmediğim bir şeyi hissizce beklemiştim.

Artık nefes alıyordum, yaşıyordum ve özgürdüm ama hala hatırlıyordum. O yüz elli yılı hatırlıyordum, hissizliğimi hatırlıyordum, ben cehennemimi hiç unutmayacağım bir şekilde hatırlıyordum.

O beni kurtarmıştı. Tam yüz elli yılın ardından azabıma son vermişti. Dudaklarıma ilk nefesimi üflemişti. Bu bağ çok değişikti. Ölü bedenimi canlandırmıştı. Sadece dudaklarıyla, sıcak nefesiyle yapmıştı bunu. Neden oydu bilmiyordum, o kötü biriydi ama artık anlıyordum.

Biz aynıydık. Bağdan öncede sonrada. Bu bağ ürkütücüydü. Birisinin hislerini hissetmek, acılarını paylaşmak ürkütücü duruyordu ama ürkmüyordum, korkmuyordum. Sadece alışıyordum ona, hisselerine, sıcaklığına ve gözlerine. Beni korkutan tek şey ona alışıyor olmaktı.








Tam iki gündür üşümekten uyuyamıyordum ve iki günün ardından ilk defa mükemmel bir şekilde uyumuştum. Sıcaktı, rahattı ve çok güzel kokuyordu. Bu şekilde günlerce uyuyabilirdim.

İstemeyerek olsa da açtım gözlerimi. Vücudumu gererek uykulu gözlerimle etrafa baktım. Onun yatağındaydım, üzerimde onun çarşafı ve burnumda onun kokusu vardı. Ama Damian yoktu. Yataktan doğruldum sersem bir şekilde. Banyoda olabilirdi. Tam yataktan kalacağım sırada gözüm dün gece valizin durduğu yerde gezindi. Valiz, yoktu.

Gitmiş miydi? Ama onunla uyumuştum, gitmeyeceğim demişti. Bana güvenme dediğine ona inanmalı mıydım?

Gidemezdi, gitmemeliydi. Ona güveniyordum, ona çok saçma ve gereksiz derecede güveniyordum.

Banyoya girdim orada olmasını dilerken, ama yoktu. Bomboştu. Titrek bir nefes çıktı dudaklarımdan. Gitmiş olamazdı. Arabasına bakmalıydım.

Odadan hızla çıktım. Dün gece benimle uyuduktan sonra gidemezdi. O giderse üşürdüm, çok üşürdüm. Merdivenlerden inerken duyduğum sesle durdum, mutfaktan ses geliyordu. O olabilirdi ama Aaron'da olabilirdi.

SONSUZWhere stories live. Discover now