42: ÜŞÜMEK

47.2K 3.6K 1.1K
                                    




Julia Stone - Winter On The Weekend


OneRepublic ~ All Fall Down



Ben kimdim ya da ben neydim? Bunların cevabını uzun zaman önce aramayı bırakmıştım ama yıllar sonra kendi kendine bulmuştu benliğim cevapları. Ben onlarca yıl önce yaşamış o şansız kızdım, evet şansız. Adaletsiz dünyanın en büyük kurbanıydım ben. İşlenmiş en büyük günahın elçisiydim ben.

İnsanlar ölmüştü, yanmışlardı, acı çekmişlerdi. Eski ben değildim artık. Aynaya baktığımda gördüğüm yüz belki aynıydı ama ruh aynı değildi. Yüz elli yıl her saniye benden bir şey almıştı ve geriye acımasızca bir hiç bırakmıştı. Artık tamamen hiçliktim, geriye hiçbir şey kalmamıştı benden.

O yanan insanlar sadece bedenlerini değil, benim ruhumu da yakmışlardı. Her biriyle yanmış ve her biri için yeniden doğmuştum. Ben bir kere değil bin kere yanmıştım.

Bu yeni ben aptaldı. Eski ben sadece beyniyle düşünürdü ama şimdi sadece kalbim devralmıştı bedenimi. Bu yeni beni sevmemiştim. Belki hissediyordum ama bu yeni ben hiç sadık değildi. Bu yeni ben aptal gibi gözünü her kapattığında onun yüzünü görüyordu, onun koksunu duyuyordu ve onun yanına gitmek için çıldırıyordu. Bu yeni beni ne kadar daha zapt edebilirdim bilmiyorum.

Yatağımdan çıktım hala sersem bir halde. Gece yine hiç uyuyamamıştım. Dün gece yine o, eve gelmemişti. Bir haftadır yüzünü göremiyordum. Onu görmek ve onunla konuşmak istiyordum. Bakışlarını, mavi gözlerini, uzun kirpiklerini, güzel yüzünü ve hatta çatık kaşlarını bile görmek istiyordum. Bu içimdeki şey neydi hiç bilmiyordum ama hiç böyle hissettiğimi hatırlamıyordum. Boşlukta gibiydim, bu sefer hislerle dolu bir boşluk.

Her şey bir kenara iş hayatım oldukça iyi gidiyordu ve Aaron'la aramızı baya düzeltmiştik. Bir haftadır benden kaçmayı bırakmıştı. Beni işe bırakıp alıyordu, beraber yemek yiyorduk ve bazen film izliyorduk. Tıpkı eski günlerdeki gibiydik ama bana hiç yakınlaşmaya çalışmamıştı. Böylesi daha iyiydi. Eğer yakınlaşırsa ne yapacağımı bilmiyordum. Onu geri çevirmezdim ama kabulde edemezdim.

Camı açtım ve derin bir nefes aldım. Bugün hava yine şaşılmayacak derecede yağmurluydu. Islanan toprak kokusunu içime çektim. Huzur veren bir kokuydu, onun kokusu gibi. Havaların ısınması gerekirdi hatta kaç gün sıcaktı ama bugün dondurucu bir soğuk vardı.

Son kez daha baktım dışarıya penceremden. Yıllarca bu camlardan başka görüş şansım olmamıştı dünyayı ama şimdi özgürdüm. Artık dışarıdaki hava olaylarını izleyip kayıtsız kalmıyordum. Hava durumuna göre giyiniyordum ve evden çıkıyordum. Milyonlarca insanın yaptığı gibi tıpkı, özgürce. 

Yıllarca bu camlardan dışarı bakmak dışında yaptığım hiçbir şey yoktu. Ben sonsuzluğumu buğulu ve kirli camların ardında geçirmiştim.

Kimse bilmezdi benim kadar özgürlüğün tadını, hissetmenin tadını, nefes almanın tadını. Zaten insanoğlu hep bir şeyler elinden gittiğinde onun önemini fark etmez miydi? Bende öyle fark etmiştim ve bu yüzden kimse bilmezdi özgürlüğün, hissetmenin tadını benim kadar.

Şimdi ise sanki her seferinde son nefesimmiş gibi çekiyordum havayı ciğerlerime, son seferimmiş gibi hissediyordum, son seferimmiş gibi özgürlüğümü kucaklıyordum. Çünkü kimse bunun son olmayacağının garantisini veremezdi.





Yumuşak saçlarımı bir omzumda topladım. Üzerime kalın şeyler giyindim, üşüyordum. Evin içi sıcak olmasına rağmen titrercesine üşüyordum. Her zaman sevdiğim yağmurlu hava bugün o kadar da çekici gelmiyordu. Üzerimdeki kot cekete sarındım. Daha kalın bir ceketim yoktu. Kendime bir şeyler almalıydım, her şeyi Aaron dan bekleyemezdim. Zaten çalışıyordum, ayaklarım üzerinde durabilirdim.

SONSUZWhere stories live. Discover now