EMARE MASKE: 3. ANILAR ve ŞARKILAR

14.2K 1.2K 693
                                    

Müzik sesleri, birbirini takip eden ışıklar, insanlar, gerçekler ve yalanlar. Hepsi iç içeydi ama onlar yine tek başlarındaydı. Teklerdi, iki kişilerdi ama tek bir kişiydiler.

Korel Erezli ve Minel Karaer.

Biri on altı, diğeri yirmi bir yaşındaydı. Birbirlerini üç aydır tanıyorlardı. Gökyüzü karanlıktı, Minel karanlıktan Korel varken korkmazdı.

Korel karanlığa Minel'i asla teslim etmezdi.

Bir konser alanındalardı.

Korel o günü asla unutmayacaktı ama Minel, bu anıların tek bir damlasını bile hatırlamayacaktı.

İkisi birbirlerinin zihinlerinde ve anılarında asla buluşamayacaklardı.

Hislerimin tercümanı bile yoktu fakat tam göğsümün ortasında, onu sıkıştıracak kadar yüksek sesle atan kalbim, ortamdaki müzik seslerini bile yok ediyordu sanki. O geceden sonra, o kötü geceden sonra güne sürekli içimde çok kötü bir hisle başlardım fakat bugün daha farklıydı. Çok kötü bir histen daha farklıydı.

Ecel gibi bir geceden sonra ölüm gibi bir sabaha uyanacakmışım gibi hissediyordum.

Diğer bütün günlerde ise hayatıma ölü olarak devam edecekmiş gibiydim.

Bütün bunlar ruhumu elleriyle sıkıp boğacak kadar büyükken Gürkan'a da Büge'ye de hiçbir şey belli etmemeye çalışıyordum. Konser alanına girdiğimizden beri onlara gönderdiğim yapmacık gülümsemeler ikisini de tatmin etmemişti ama bunu bana belli etmemeye çalışmışlardı.

Geldiğimiz konserin planını Büge günler öncesinden yapıp biletleri almış ve beni emrivakiye zorlamıştı. Teoman'ı severdim ama kalabalıklardan kaçmaya başlamıştım, özellikle içinde sahne barındıran her gösteri beni fazlasıyla korkutuyordu fakat Büge aşmam gerektiğini düşünerek beni sürekli böyle etkinliklere getiriyordu.

Birkaç hafta önce vizyona giren bir filme zorla götürmüş, yarısında karanlık ve kalabalıktan dolayı çıkmıştım. Bir ay önce ise bir tiyatro bileti almış, sahneyi ve kırmızı perdeleri gördüğüm anda şiddetli bir öğürmeyle oraya kusmuştum. İnsanların bakışları bir yana dursun, kovulduğumuz anı asla unutamıyordum.

Büge hiçbir şey yokmuş gibi bunu eğlenceye çevirse de tiyatro fikrinin çok kötü bir karar olduğunu o da fark etmişti.

Şimdi ise bir konserdeydik. Küçük bir bardaydı; açık değil, kapalı alandaydı. İğne atılsa yere düşmeyecek daracık kısımda insanlar sahnenin önüne toplanmış, birbirlerini ezmek pahasına Teoman'ın çıkmasını bekliyorlardı. Ben bar taburesinde oturuyordum, buradan da sahne çok iyi görünüyordu ve ses daha net geliyordu.

Gürkan ile Büge ise o kalabalığın arasına sızmışlardı. Daha doğrusu Büge yalvar yakar Gürkan'ı oraya sürüklemiş, Gürkan ise onu kırmamak için gitmişti. Fakat üzerindeki gerginlik, bakışlarındaki tuhaflık hiçbir şekilde silinmemişti.

"Bir şeyler içmek ister misin?" Başımı çevirdiğimde barmenin ciddi gözlerle ama yarı alaylı bana baktığını gördüm. "Yoksa yaşın on sekizi geçmiyor ve sırf Teoman için yalanlar mı uydurdun?" Gözleri açıldı. "Bana içeri girmek için korumalardan biriyle yattığını söyleme."

Eskiden olsa inanılmaz şaşıracağım, büyük tepki vereceğim cümlelere hafifçe gülümsedim. "On sekiz yaşından büyüğüm," diye mırıldandım. "Fakat kalabalığa giremeyecek kadar ruhum yaşlı galiba." Barmen bunun üzerine güldü. "Bira alabilirim. Cam şişe olsun lütfen. Filtresiz."

EMARE SERİSİWhere stories live. Discover now