Beril, dersin başından beri canla başla uğraştığı resmi sonunda bitirebilmişti. Rahatlayarak derin bir nefes verdikten sonra sırasına iyice yayıldı ve gözlerini resminden ayırmadan zilin çalmasını beklemeye başladı. Resmi vermek için can atıyordu! Taşınmadan önce Mert'e güzel bir hediye vermek istemişti ve o yüzden bu resmi çizmişti. Bu sayede Mert, Beril'i ölene kadar unutmayacaktı.
Minik ayaklarını sabırsızca ileri geri sallarken zil çalana kadar resmini inceledi. Küçük dudakları iki yana kıvrıldığında, farkında olmadan yanaklarındaki gamzelerini ortaya çıkarmıştı. O, resminin çok güzel olduğunu düşünüyordu fakat kendisinin çizdiği resimden çok daha güzel olduğunun farkında değildi.
Nihayet sabırsızlıkla beklediği zil sesini duyduğunda, resim defterindeki sayfayı hızlıca kopardı ve sırasından aşağı atladıktan sonra koşarak sınıftan çıktı. Öğretmeni, herkesten önce koşarak sınıftan çıkan küçük öğrencisinin arkasından bakarken şaşkındı.
Beril, kahramanını sınıfında bulamayacağından adı gibi emin olduğu için hızla merdivenlere yöneldi. Mert genelde arkadaşlarıyla kantinde takılırdı ve bu Beril'in en iyi bildiği şeydi. Hızını kaybetmeden ve aynı zamanda düşmemeye çalışarak merdivenleri indikten sonra kantine koşturdu.
Kantinin kapısına geldiğinde durup kendini sakinleştirmeye çalıştı. Koştuğu için nefes nefese kalmıştı ve Mert'le bu şekilde konuşamazdı. Sakinleşmeye çalışırken tekrar elindeki resme baktı. Acaba resmi görünce ne tepki verecekti? Kendisi çok sevmişti ve kahramanının da resmine bayılacağından emindi!
Nefeslerini düzene soktuğuna emin olduktan sonra kantinden içeri girdi ve küçük, ela gözleriyle etrafı taramaya başladı. Yüzünde silemediği koca bir gülümseme vardı ve Mert'i göreceğini düşündükçe gülümsemesi daha da büyüyordu.
Nihayet bakışları aradığı kişiyi bulduğunda gördükleriyle duraksadı. Yüzündeki güzel gülümseme anında solarak gamzelerini saklarken, küçük dudakları büzüldü. Biraz önce hissettiği bütün güzel hisler onu terk ederek yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Ela gözleri yaşlarla dolduğunda, ağlamamak için alt dudağını ısırdı.
Mert, elindeki tost ve ayranlarla birlikte kantin sırasından çıktıktan sonra yüzündeki o büyük sırıtışla sınıflarındaki bir kızın oturduğu masaya doğru ilerleyerek kızın tam karşısındaki sandalyeye oturdu. Kız, naifçe gülümseyerek Mert'e bir şeyler söyledikten sonra elindekileri aldı ve yemeye başladı. Beril, onlara uzak bir yerde durduğu için kızın ne dediğini duyamamıştı ama Mert'in tostunu yerken karşısındaki sarışın kıza nasıl baktığını çok iyi görebiliyordu. Kahramanı ona hiç böyle bakmamıştı. Nedendi? Sarışın olmadığı için miydi? Beril ilk defa canından çok sevdiği kızıl saçlarından nefret etti.
Küçük kız, gözünden yanağına damlayan tuzlu gözyaşını elinin tersiyle sildikten sonra burnunu çekti ve bir ders boyunca uğraştığı resmi sinirle buruşturduktan sonra hızlı adımlarla kantinin çıkışına doğru ilerledi. Elindeki buruşturulmuş resmi hiç düşünmeden kantinin kapısındaki çöp kutusuna attıktan sonra sınıfına doğru koşmaya başladı. Boşu boşuna uğraşmıştı! Emeklerine yazık olmuştu! O kahraman bozuntusu hiçbir şeyi hak etmiyordu!
Küçük Beril'in varlığından Mert'in hiç haberi olmamıştı belki ama biri onu görmüştü. Mert'in en yakın arkadaşlarından biri olan Melis, en başından beri her şeyi oturduğu yerden sessizce izlemişti.
Mert, Melis, Egemen ve Bahar; çocukluklarından beri arkadaştılar. Birbirleriyle çok iyi anlaşır ve hep beraber gezerlerdi. Yalnızca Mert çapkın bir çocuk olduğu için arada başka kızlarla takılabiliyordu; tıpkı şimdi olduğu gibi. Mert sınıflarındaki Alara'yla bir masada otururken; Melis, Bahar ve Egemen ayrı masada oturuyorlardı.

YOU ARE READING
KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ Tamamlandı
Romance10 yaşındaki Mert Atalay'ın en büyük hayali süper kahraman olmaktı. Olmuştu da. 6 yaşındaki Beril'in hem süper kahramanı hem de biricik Mert'i idi ancak Mert, hayranlıktan ibaret sandığı bu sevginin ne kadar büyük olduğunu kavrayamamıştı. Taşınmadan...