Not: Bu bölümde geçmiş anımsamalar bulunduğu için aklınız karışmasın.
Mesajlaşmalar (ki hikayede bolca bulunmakta) kalın ve italik,
Anımsamalar ise sadece italik yazıldı.____
Playlist: Maroon 5 - One more Night
Dış bağlantı: Son Sahne Gif_____
"Ufaklık?" Telefonumdaki mesaja gülümseyip cevap yazdım.
"Efendim?"
"Özledin mi beni?"
"Yarım saat içinde mi?" yazdım.
Eve geldiğimizde hava kararmak üzereydi. Biraz kitap okumuş, şimdi de ablamla sofrayı hazırlıyorduk. Ama onu görmek her zamankinden farklı gelmişti, içim içime sığmıyordu nedense. Tüm gün mesaideymiş gibi yazışıyor olsak da, onu gördükten sonra yazmayı garipsemiştim.
"Yetmez mi :) ?" bir de sırıtıyordu, ben de sırıttım.
"Yetsin bakalım :)"
"Bana Konya'yı gezdirecek bir güzele ihtiyacım var. Yarın boş musun?"
"Ajandama bir bakayım" Düşünür gibi yapıp gülümsedim. Ardından"ımm Seyhun bey. Yarın için öğlen saatlerinde bir boşluk gözüküyor. Size 12.ye randevu yazıyorum"
Dalga geçiyordum zaten işim yoktu. Liseyi son sene bırakmış sınavlara da girememiştim, o zamanlar hatırlamak istemeyeceğim kadar kötüydü. Eve kapanıp pskiyatrımla geçen aylardan sonra kendimi ifade edecek bir şeyler aradım, geçmişime dokunmak ister gibi sema dersleri almaya başladım. Ondan bana kalan en değerli hatıraydı bu. Döndükçe fark ettim ki Semazenlik tam bana göreydi, herşeyden arınmamı sağlayan müthiş bir teslimiyetti. İlahi aşkla boyanmaktı, dünyanın kederinden curcunasından uzakta aşkla huzur bulmaktı. Altı ay semazenlik eğitimine devam etmeme rağmen mevlevi değildim. Bunun için daha fazlası gerek, oysa ben nefsimden o kadar geçemiyorum.
Sonraki aylarda Pastacılık kursuna gittim. Ablamla, ünlü bir şef olmam konusunda şakaşırdık. Bu sene çok sevdiğim karakalem kursuna başlamıştım, çizmek kendimi ifade etmenin başka bir yoluydu. Elimdeki kalem düşüncelerimi resmeder, hayal gücümün sınırlarını çizerdi. Yarı yıldan sonra makine nakışı ilgimi çekmişti son yarıyılı da bununla geçirmiştim ki, son haftalarda olduğumuz için düzenli gitmiyordum.
Daldan dala atlamam, bir şeyle uzun süre ilgilenemediğimdendi. Doktorum bunun bir çeşit dikkat eksikliği olduğunu söylemişti; DEHB. Ben de kafama ne eserse hepsinden biraz almaya çalışmıştım ve bu gerçekten eğlenceliydi, üstelik tecrübe oluyordu. Aynı zamanda açıktan ileri ingilizce kursuna devam ediyordum. Benim için önemli olan insanın kendini geliştirmesiydi, o veya bu şekilde. Bu yüzden kitaplara çok önem verirdim. Ama bu detayları kenara koyarsak evdeydim, yani bolca vakit bulabilirdim ki Seyhun'la vakit geçirmekten de hoşnut olurdum.
"On ikiye kadar uyuyacağını söyleme!"
Seyhun'un erken kalkma takıntısı bazen beni deli ediyordu. Anneler erken kalkardı, gençler değil. Haftasonu kim sıcak yatağını sımsıkı sarıldığı uykuyu bırakmak isterdi ki? Tabi ki Seyhun. Pazar günü bile yedide uyanan adam.
"Olur mu öyle şey. 11:25 e kadar uyuyacağım ;)"
"Sen ne zekisin öyle. Yemezler güzelim. Erken kalk kahvaltıya gidelim" Görecekmiş gibi nefesimi seslice üfledim.
"Erkenden iştahım olmaz ki benim. Hem yarın hafta sonu. Biraz uyumak istiyorum"
"Sabah uykusu aptallar içindir. Hem açık havada açılırsın merak etme"
"Annemle mi görüşüyorsun sen? Açık hava! Peki Akyokuşa gidelim öyleyse. Açık büfe kahvaltısı var, üstelik manzarası harika. Tüm Konya ayaklarının altında.
-
Sonra Paşam Pastanesine gideriz.
Aslında Havzana da tekrar gidebiliriz Konya'dan bıçakarası yenmeden dönülmez.
-
Sonraki gün de Kuleye gideriz yemekleri çok güzel." aklıma geldikçe peş peşe mesaj atıyordum."Dur kızım yemekten başka şey bilmiyor musun sen? Bu kadar yemek sevdalısı olup nasıl incecik kalabiliyorsun?"
Yazdıklarıma baktım, sahiden hep yemek yerleri gelmiş aklıma, oysa yemek yemeği pek sevmezdim. Dahası mecburiyetten yerdim, de galiba dışarda yemeği seviyordum. Özellikle açık havaysa.. tatil mekanlarında mesela yada köyde, oh miss.. Bunlari düşünürken tekrar mesaj geldi.
"Hem beni şişmanlatmak istemezsin. Zaten bira göbeğim var"
"İçme o zaman o lanet şeyi!"
Göbeği yoktu yani fark etmemiştim epey boyluydu, omzuna ancak geliyordum ve kesinlikle cılız değildi ama fiziği göbekliden ziyade atletik bir yapıya sahipti. Bira göbeği lafını kastî söylediğine emindim. Sinir oluyordum içki içmesine. Ne anlıyordu o iğrenç şeyden?
Muhafazakar bir aileydik ve evimize hiç içki girmezdi, babam içkiyi de sigarayı da agzina almamıştı. Seyhun'la en anlaşamadığımız konu buydu. Zararlı olduğu için içmemesini söylüyordum. O ise aksine kendini mutlu ettiğini, dertlerine deva olduğunu savunuyordu, ona göre rahatlamanın bir yoluydu. İlk tanışmamız ve tabii ki tartışmamız buydu;
Kurslar için vesikalık çektirmeye İsa abinin stüdyosuna gitmiştim. İsa abi birkaç kişiyle birlikte fotograflara bakıyordu, beni görünce "Nisa gel İzmir'deki fotoğraflarımıza bak" diye çağırmıştı. Beş günlük İzmir seyahatinden döneli çok olmamıştı.
Çok güzel resimler çekmişti, saat kulesi, kumsal, masmavi denizden harika kareler.. ve komik fotoğraflar.. Her fotoğrafa yorum yapıyordum gülüşüyorduk, içimden geldiği gibi takılabileceğim biriydi İsa abi. İçki sofrasında bir fotoğraf çarptı gözüme. Sarhoştular, resimden bile anlaşılıyordu mayhoş bakışlar.. İsa abi bu konudaki hassasiyetimizi bilirdi, zaten bulunduğumuz çevre de onaylamadığından, nadiren arkadaşlar arasında içerdi.
"Allah belanızı vermesin, bu ne abi?" dedim gülerek.
"Sen ne diyorsun be? Terbiyeni takın" diye çıkıştı arkamızdaki gruptan kızın biri. Kıvırcık kızıl saçları ve kestane rengi gözleriyle çekici bir yüzü vardı. Dudaklarına bariz bir kırmızı renk hakimdi. Ne diyeceğimi şaşırmıştım "B-ben-"
"Bela anma" dedi oğlanlardan biri, elimdeki resimde o da vardı. Uzun boylu ve kumral ve yapılıydı. Jölesiz gözüktüğü halde hacimli saçlara sahipti. Ela gözleri gayet sakin bakıyordu. Niyetim bela okumak değildi, arkadaşlar arasında samimiyetten hakaret edersin ya, işte öyle bir şeydi. İsa abi dobralığıma alışkındı ama arkadakiler çıkışmaya başladı. Hiç beklemediğim bu tepkilerden dolayı dilim tutulmuştu. Her ne kadar konuşkan ve dobra olsam da ani tartışmalarda süt dökmüş kedi gibi lal kesiliyordum.
"Öyle demek istemedi" diye araya girdi İsa abi. Eş zamanlı olarak, stüdyonun sahibinin onu çağırmasıyla "Birazdan dönerim. Tartışmayın lütfen" diyerek stüdyoya indi.