Dün yapılan operasyonla her şeyin bittiğini biliyorum.Hayatım da bir sayfa kapandı yeni bir sayfa açıldı.Tertemiz bir sayfa hem de.Ne ağabeyimin piş işleriyle ne de O'nun yalanlarla dolu sahte ilgisiyle kirlenmemiş temiz bir sayfa.Kadir amcadan hakkımda ki yurt dışına çıkış yasağının kalktığını öğrendim bugün.Bunun beni nasıl rahatlattığını anlatmam mümkün değil elbette ama yine de gerginim.Gitmeden önce son bir kez ağabeyimi görmek istiyorum çünkü. O'nu görmek bir çok acıyı depreştirecek olsa da buna mecburum.En azından en son anda beni korumaya çalıştığı için O'na karşı borçlu hissediyorum kendimi.Bunun çok saçma olduğunu ben de biliyorum tabiî ki bu bile içimdekileri değiştiremiyor.
Bu durumdan en çok rahatsız olan ise şüphesiz Kadir amca.O'nun bana daha doğrusu bu şartlar altında benim O'na yaklaşmamı istemiyor.Ama yine de beni vazgeçirmeye çalışmadı. Sanırım O da hayatımın iplerini elime aldığımı fark ediyor.Yarın zor ve acı olacak benim için.İkimiz de geç bir hesaplaşmanın içinde bulacağız kendimizi.Her ne kadar buna dayanabileceğimi düşünsem de yanılıp yanılmadığımı yarın anlayacağım.
.......................
"Hakan!!! Bekle biraz"
Yılmaz'ın bana seslendiğini işitince duruyorum istemsiz bir şekilde.Arkamı Ondan yana dönünce elinde bir kağıtla koşturduğunu görüyorum.Sıkkın bir şekilde yanıma gelmesini bekliyorum.Attığı uzun adımlarla yanıma gelmesi çok uzun sürmüyor.Bir şeyler anlamamı beklercesine elinde tuttuğu kağıdı sallıyor yüzüme doğru.Bir sorun olduğu ortada.
"Yine ne var?" diye soruyorum sıkıntılı bir şekilde.
"Hazel" diyor sadece ve içim de ta derinlerde bir yerlerde hissettiğim acı ve korku dolu bir karışımla çekip alıyorum kâğıdı.
"Ne olmuş Hazel'e" derken çoktan yazılanları okumuştum bile.
"Ne yapmaya çalışıyor bu kız" diyorum sinirle.Yılmaz dan çok kendi kendime konuşuyorum. O da bunun farkında olsa da cevap veriyor bana.
"Hiçbir fikrim yok dostum"
Elimde ki kağıdı der top ediyorum ve var gücümle sıkıyorum.
"Ne yapacaksın?"
Yılmaz'ın bu sorusunu "Bilmiyorum" diye yanıtlıyorum ama aslında ne yapacağımı biliyorum.Yüzleşme zamanının geldiğinin ve bunun için de adım atması gerekenin ben olduğunu biliyorum.Yarın bunun için iyi bir zaman.Ortalık sakinleşmişken şimdi bizim için yeniden alevlenme zamanı.Ama olsun içimdekileri anlatayım Hazel'e başka bir şey istemem. Her şeyin bir sırası var.Önce beni bir dinlesin, anlasın ve en sonunda da affetsin istiyorum. Çok şey istediğimi de biliyorum bunun ne kadar zor olduğunu bildiğim gibi ama yine de pes etmeyeceğim.Kendimi , içimdeki gerçek duyguları sereceğim Hazel'in önüne.Sonrası O'na kalmış.Ondan gelecek her şey kabulüm.Ama önce dinlesin.Bir kerecik olsun dinlesin.Kararı sonra versin.
........................
Gerginim!!!Hem de son zamanlarda hiç olmadığım kadar gerginim.Bunu bu aralar o kadar sık söyler oldum ki artık doğru mu değil mi emin değilim.Yaşadığım her gerginliğin benim için zirve olduğun düşünürken hep daha fazlasını yaşamak şaşırtmıyor bile artık beni.Ama şimdi gerçekten de çok gerginim.Hapishanenin havasını solumak üstelik bunu tel örgülerin dışında birisi olarak yapmak bile çok ürkütücü.Son üç yılımın neredeyse hapis hayatı içinde yaşamış olmam bile buranın gerçekliği ile boy ölçüşemez.
Kadir amca bu görüşme için çok uğraştı gerçekten de.Kardeşi olarak buna hakkım elbette var ama usul olarak bu kadar erken bir görüşmeye izin vermediklerini söylemişti Kadir amca.Ben bir de açık görüş talep edince işi iyice zorlaştı ama bunu sağlamayı başardı.Gün geçtikçe O'na daha fazla borçlandığımı hissediyorum.O da –kendi tabiri ile- her geçen gün beni kızı gibi hissediyor.O da öyle karısı da.Bana ve Dilek'e o kadar iyi davranıyorlar ki...Dilek anne ve babası hayatta birisi olarak belki bunun önemini anlamıyor ama benim için oldukça önemli.
En sonunda beklediğim oluyor ve kapı açılıyor.Günler sonra görevlinin ardından odaya giren ağabeyimle yüz yüze geliyoruz.O'nun da benim gibi gergin olduğunu hissedebiliyorum. Sandalyeye tutunuyorum sıkı sıkıya.Ayakta kalmam için bana güç vermesini dile gibiyim.
Görevli bana dönerek "Yarım saat" diyor.Konuşmak istiyorum ama garip bir ses dışında başka bir şey çıkaramıyorum.Kafamı sallayarak onaylıyorum adamı.Gözlerimi ondan ayırmadan bakmaya devam ediyorum.O da bana bakıyor aynı benim baktığım gibi.Çok zayıflamış.O eski fiyakalı halinden eser yok.Sakalları uzamış ve daha önce görmediğim bir sürü çizgi baş göstermiş yüzünde.
"Neden geldin?"
Dayanamayan O oluyor.
"Sen neden kabul ettin benimle görüşmeyi?"
Soruya soru ile karşılık vermek en kolay kaçış yolu gibi göründü birden.
Omuzlarını silkerek kendini sandalyeye bırakıyor.Her ne kadar rahat davranmaya çalışsa da sergilemeye çalıştığı oyunda son derece başarısız.
"Merak ettim diyelim.Bana neler soracaksın benden neler öğrenmek isteyeceksin merak ettim?"
"Bana anlatacağın neler olabilir ki?"
Soru sormaya devam ediyorum.O da bunun farkında.Halsiz ve de keyifsiz bir şekilde gülümsüyor.
"Siz daha doğrusu annen hayatımıza girmeden önce babamla nasıl yakın olduğumuzu anlatabilirim mesela"
Gerginlik daha da artıyor.Elimin ayağımın titrediğini hissediyorum.Gözlerimden damlayan bir yaşa mani olamıyorum.Usulca silerken sesimin çıktığı ölçüde konuşmaya çalışıyorum.
"Onlara olan nefretini anlayabilirdim belki ama benden neden nefret ettin.Senin ilgine , yardımına bu kadar muhtaçken neden bana elini uzatmadın.Gerçek anlamda demek istiyorum.Evine almandan bahsetmiyorum burada"
Yine omuz silkiyor."Bilmem" diyor.O'nun da sesi benim ki gibi çok hafif çıkıyor."Sana nasıl davranacağımı bilemedim sanırım.Sert davranmak başta en doğrusu gibi gelmişti.Babamdan ayrı geçen yıllarımın acısını çıkarabileceğim bir sen kalmıştın çünkü"
"Ama yine de..."
"Ama yine de yaptığım yanlıştı.Biliyorum.Bir kez başlayınca durduramadım kendimi.Ama itiraf et seni asla sokmadım içinde olduğum batağa"
Kafamı sallıyorum sadece.Haklı.O konuda hakkını asla yemem.Hele ki son yaptığı unutabileceğim bir şey değil.O'nu tanımasam bana değer vermeye beni sevmeye bile başlıyor diyebilirim ama biliyorum ki öyle değil.
"Neden beni görmek istedin Hazel.Ne öğrenmek istiyorsun"
Omuz silkme sırası bende şimdi.
"Hiçbir şey" diyorum umursamazca."Sadece sana veda etmek istedim.Ben..."
"Ne vedasıymış bu? Ne saçmalıyorsun sen.Hep Kadir denen O herif sokuyor bunları senin kafana"
Ayağa kalkıyorum hemen.Sessiz sakin konuşmamız buraya kadarmış diyorum içimden.
"Otur yerine Hazel.Hiç bir yere gidemezsin"
"Bana emir verdiğin günler bitti gitti.Hem bana nasıl engel olacaksın buradan"
Ben ne kadar alaycı bakıyorsam O da aynen o şekilde bakıyor bana.Pis bir gülüş var dudaklarında.
"Çok sevinme sevgili kardeşim buralarda kalıcı değilim.Bir yada bilemedin iki aya dışarıdayım"
"Hadi canım" diyorum gülerek.O'nu ciddiye almamış gibi davranıyorum ama yine de korkmaktan alıkoyamıyorum kendimi.Bunu O da anlamış gibi kesiveriyor gülmeyi.
"Ciddiyim Hazel burada çok kalmayacağım.Yeniden başlamak istiyorum seninle.Ağabey kardeş gibi.Seni koruyamayacağım kadar uzağımda olmanı istemiyorum"
Şaşırıyorum.Hem de çok.O kadar ciddi duruyor ki ve söylediklerini o kadar çok inanarak söylüyor ki etkileniyorum.Bir yanım yalan bütün bunlar dese de etkileniyorum.
"Fark ettim ki " diyor titrek bir sesle."Hayattaki tek yakınım sensin.Bana bir şey olursa üzülecek tek kişi sensin.Ve ben de sana bir şey olursa üzülen tek kişi olmasam bile en çok üzülen kişi olacağım.Böyle olmasını istemiyorum.Uzun süredir hayatımı yoluna koymaya çalışıyorum ve sen bu konuda bir işaret gibisin benim için.Senin için , kendim için ama en çok da babam için istiyorum bunu.Dediklerimi düşün Hazel"
Titreyen bacaklarımla hala ayakta duruyorum.O da öyle benim gibi.Uzanıp beni kendine çekiyor ve sanki hiç bırakmayacakmış gibi sarılıyor bana.Kollarım O'nun yanında cansız bir şekilde iki yana sallanırken O'nun titrediğini hissediyorum.Bütün bu yaşadıklarının gerçek olduğunu anlıyorum o zaman.Artık rol zamanı bitti.Şimdi gerçeğin ta kendisi yaşadığımız bu an.Ben de sarılıyorum O'na elimden geldiğince ve daha çok ağlamaya başlıyorum.Buraya gelirken şu an yaşadıklarımı yaşayacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti ama halimden bir şikayetim yok.Artık hayatta yalnız değilim biliyorum.Buna inanmak için biraz erken belki ama artık O'nun beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum.
O'na anlatmak istediğim çok şey var ama hepsi kapının çalınıp açılması ile yarım kalıyor.O bana attığı üzgün bakışlarla yanımdan ayrılırken ben daha çok ağlamaya başlıyorum.Ağır adımlarla kapıya yürüyorum ve gün ışığına çıkmak için acele ediyorum.Biraz daha burada kalırsam nefes alamayacağımı hissediyorum.Gün ışığına çıkınca yüzümü kaldırıp gök yüzüne bakıyorum.Güneşin ışınlarını bütün hücrelerimde hissetmeye ihtiyacım var.Hareketsiz kaldığım birkaç dakikanın ardından yeniden yürümeye başlıyorum ama çok fazla uzaklaşamıyorum.Bileğimde hissettiğim parmaklarla olduğum yerde çakılıp kalıyorum.
"Ne yaptı sana O hayvan herif?"

YOU ARE READING
UZAKLARDA
RomanceHakan ; Suç ve suçlularla savaşan sert bir polis Hazel ; Ürkek ve korku dolu yapayalnız bir genç kız. Yolları yalanla kesişen iki insan. Beklenmedik anda başlayan imkansız bir aşk... Yılmaz elinde ki kalemle tahtaya "HAZEL SAVAŞ" yazdığını görünce...