3. Bölüm
Üstümü değiştirip banyodan çıkmıştım ki kapı ardına kadar açıldı sert bir şekilde.Bu anı beklesem bile elimde olmadan sıçradım.Korku değil hissettiklerim kesinlikle ama abimin hışımla üzerime geldiğini görünce iki adım geriledim.Ama bu elinin olanca şiddeti ile yanağıma inmesine engel olamadı.Aksine duvara çok yaklaşmış olduğumdan kafamı çarptım.
"Bir daha sakın benimle aşağıda ki gibi konuşma" dedi dişlerinin arasından."Hele ki yalnız değilsem asla yapma bunu" dedi.
Sonra birden kolumdan yakalayarak "Bileğine ne oldu senin" diye kükredi.
O'nun bu dengesizliklerinden o kadar bunalmıştım ki kahkahalarla gülmeye başladım.Benden böyle bir şey beklemediği için şaşırdı.Ama bir süre sonra "Ne oldu dedim" diye kükredi. Dudaklarımda ki yapay kahkahalar bıçakla kesilmişçesine sustu.
"En az senin kadar hayvan adamların yaptı"
Şaşkınlığının daha da arttığını kocaman açılmış gözlerinden görebiliyorum.Duygularını saklamayı becerebilen bir insan için oldukça garip bu durum ama daha fazla irdeleyecek değilim.
"Ne oldu" diyorum dudağımdan sızan kanı hafifçe silerek "Neden şaşırdın.Adamların senden gördüklerini yapıyorlar" diyorum daha da üstüne giderek.Kafamın duvara çarpan kısmının zonkladığını hissediyorum.
Hışımla arkasını dönerek kapıya yöneliyor.Çıkmak üzereyken durup geri dönüyor ve "Seni son kez uyarıyorum" diyor bana "Hareketlerine dikkat et"
Odamdan çıkar çıkmaz "O iki it nerede" diye bağırdığını duyuyorum ve "Kapının önündeler efendim" diye verilen cevapları.Dış kapı hışımla açılırken bende pencereye yürüyorum. Gerçekten de benim sözde korumalarım arabaya dayanmış duruyorlar.Ersan'ı görünce ikisi de doğruluyor ama bir an sonra suratlarında patlayan yumruklarla yere devriliyorlar.Yerde yatan adamlara hiç acımadan tekme attığını görünce ayrılıyorum camın önünden.Ne olursa olsun bu insanlık dışı davranışı izlemeye dayanamam.
Banyoda dudağımda ki kanı silerken acı bile hissetmiyorum.Olayları boş vermeye ve hayatın getirdiklerine isyan etmemeye o kadar alıştım ki...
Yeniden odama dönüp yatağa atıyorum kendimi.Yatağımın altında sakladığım günlüğüme uzanırken biraz olsun rahatlayacağımı biliyorum.Yaşadıklarımı yazdığım bu deftere günlük demek haksız olur aslında.Benim için o kadar önemli ki yaşadıklarımı bir şekilde içimden söküp atmak...Günlük tutmak daha önce hiç düşünmediğim ve ihtiyaç duymadığım bir alışkanlıktı benim için.Neden gerek olsundu ki zaten Dilek'im vardı benim o zaman yanımda. Can dostum Dilek'im.Ama artık o da yok...yanımda değil.O'nu hatırlayınca içim ürperiyor birden ve daha yalnız hissediyorum kendimi.Kendimi bildim bileli yanımda , yanı başımda olmuştu Dilek ve biz hiç ayrı düşmeyeceğimize inanıyorduk.Ama olmadı.Şimdi ise bir parça kağıt ve birde kalem eşlik ediyor dost olarak bana.
Elimde kalem bir süre düşünüyorum ve ardından kelimeler kendiliğinden dökülmeye başlıyor kağıda...
18 Şubat
Dertlerimle kederlerimle yine sana geldim.İçimi döküp rahatlamak için huzuru yine senin sessiz sayfalarında arıyorum.Bu daha ne kadar devam edecek bilmiyorum.Senin de sıkıldığını ve "Amma da derdi varmış bu kızın" dediğini duyar gibiyim.Acaba herkes dertlerini mi aktarıyor sana yoksa mutluluktan yazanlarda var mı? Bende ki soruya bak sanki yer yüzünde ki tek mutsuz insan benim.
Ne yazacağımı düşünerek duruyorum bir süre.Aslında yazmak istediklerimden eminim ama bu durumda oluşumu sindiremiyorum ve kağıt bile olsa yaşadıklarımı aktarmaya utanıyorum. Sonra bunun bana yapılan bir haksızlık olduğa inanıp hırsla yazmaya başlıyorum.
Bugün O'na çıkıştım.Daha önce de olmuştu ama hiç biri bu kadar şiddetli değildi.Yanında birisinin olması ise O'nu kızdıran en büyük sebepti sanırım.Adamın yüzü ve bakışları aklıma gelince bile midem bulanıyor.Bana karşı çok fazla şiddet uygulamasa da arada sırada yaptığı bir şey bu.Özellikle sarhoş ve aldığı hapların etkisindeyken ona görünmemeye dikkat ediyorum. Bundan öncekiler hep o alkollüyken ya da ilaçların etkisi altındayken olmuştu.İlk defa ayık kafa ile bana vuruyor ve ben de buna bir son demezsem vurmaya da devam edecek.
Çaresizlik kadar kötü bir şey yok sanırım hayatta.Elim kolum bağlı...Şimdiye kadar hep "On sekiz yaşıma geleyim gösteririm ben sana" dedim ama o yaşı geçeli aylar olduğu halde değişen bir şey yok.Her tarafım adamları ile çevrili iken ve ben korumasız okula bile adım atamazken nasıl kıracağım ben bu zincirleri...Kırsam bile nereye gideceğim...Hiçbir fikrim yok.Ama bu çok uzun sürmeyecek.
Günlüğü kapatıp yerine koyuyorum ve tavana diktiğim sabit bakışlarımla yatmaya devam ediyorum.Tam anlamı ile bir çıkmazda hissediyorum kendimi.Hala bir çok şeyi tam olarak anlayamıyorum.Mesela babamdan bana kalan miras...O kadar büyük bir para ki bu ve ben bunun varlığından haberdar bile olmadım hiçbir zaman.Nasıl iki ayrı bir hayat yaşamışız yıllardır.Şimdilik sadece abimin en kızgın anlarda yüzüme haykırdıklarını biliyorum ki onlarda hiç hoş şeyler değil.Annemin bir çıkarcı olduğunu haykırmıştı bu eve geldiğimin ilk haftasında.Ben O'nu gerçek abim sanırken aslında annelerimizin aynı olmadığını o zaman öğrenmiştim.
"Annen çaldı babamı benden.O'nu benden daha çok sevdi ve annenden sonra bana tahammül edemedi.Ve tabi ki bir de sen doğdun üstüne"
Her şey o kadar karışmıştı ki bir anda ne doğru ne yanlış ayıramadım.Ne bekliyordu ki benden daha çocuktum o zaman.Sonra zamanla anladım ki eskiden abimin her hatasını affeden babam artık tolerans göstermiyordu O'na.O da en güzel çözümü kaçmakta ve kendini batağa atmakta bulmuştu.Bu konuda oldukça başarılı olduğu da açıkça ortadaydı şimdi.
Miras...Her şeyin sebebi bana kalan O lanet miras. Zaten şu an bu evde olmamın nedeni de bu miras değil mi? O'nun beni yanına almasının tek nedenin bu para olduğunu biliyorum. Benim hayatımı kontrol ettiği gibi o parayı da kontrol edebileceğini sanıyor ama yanılıyor.On sekiz yaşıma bastığım gün , adıma açılan hesaba her ay mirasın faizinden bir miktar yatmaya başladı.Hem de azımsanamayacak kadar yüksek bir meblağ ve abimin bu paradan haberi yok.Babamın avukatı ve eski bir dostu olan Kadir amca akıllı bir adam ve olan biten her şeyin farkında.Abimin her an ensemde olduğunu bildiği için okula geldi ve beni buldu.Bana söylediklerini duyunca dünyaların benim olduğunu hissettim.Çok parada gözüm olduğundan değil , bu paranın benim özgürlüğümün anahtarı olduğunu bildiğimden.O günden beri düşünüyorum ama kafamda hala net bir plan yok.Tek bildiğim kaçmayı başardığımda gideceğim yerin dünyanın öteki ucu olması gerektiği.
.....................
Yapacak başka işimiz yokmuş gibi yine hanımefendinin kapısının önündeyiz.Hazel'i bekleyen arabaya yakın bir park yeri bulamadığımız için daha uzaktayız ve ikimizin de elinde dürbün var.Hazel hanım nihayet kapıda göründüğünde ben bakışlarımı arabaya çeviriyorum. Gerekmedikçe bu kızla yakın bir temas kurmamaya kararlıyım.
Yılmaz'ın "Abi ne olmuş bu kıza" dediğini duyunca merakla hemen kıza yöneliyorum. Dürbünü en yakın konuma getirerek kıza bakıyorum ama ben sadece profilini görüyorum.
"Ne olmuş" demeye kalmadan kafasını çeviriyor ve dudağında ki şişliği ve kafasında ki morluğu iki adım ötemdeymiş gibi görüyorum.
"Kahretsin" diye tıslarken Yılmaz "İnanmıyorum ya kim yaptı dersin abisimi , korumalar mı?"
"Korumalar cesaret edemez bu abisinin işi ama neden.İnsan neden kendi kız kardeşini döver ki?"
"Sen de amma yaptın ha.Adamın hangi hareketi normal ki kardeş sevgisi normal olsun"
Az sonra Hazel korumanın açtığı arabaya biniyor ve araba hızla uzaklaşıyor.Takip etmemizin bir anlamı olmadığı açık.Merkeze doğru yola çıktığımızda aklımda ki tek şey O gözlerde ki acı...İlk defa buz gibi soğuk bakan gözlerin altında ki acıyı gördüm bugün.Elimi gözlerimde gezdirerek oluşan görüntüyü kovalıyorum.
Merkeze geldiğimizde Şevket başkomiser neredeyse kapıda karşılıyor bizi.Bana dönüp "Odama" dediğinde herkesin merakla birbirine baktığının farkındayım.Bir tek Esra benim gözlerimin içine bakıyor ve sanırım Amirimin ne isteyeceğini benden daha iyi biliyor.
Gerçekten de içeriye girer girmez "Ne zaman kızla iletişim kurmayı düşünüyorsun Hakan. Neredeyse bir hafta olacak"
"Biliyorum ama..."
"Bu işin aması falan yok Hakan.Anlatamıyorum galiba bu işin başka yolu yok.O herifin boynuna dolanacak ip kızın elinden geçiyor bu kadar net"
Sıkıntı ile elimi alnıma götürüyorum ve "Tamam" diyorum "Yarın bir yolunu bulup kızın karşısına çıkacağım"
"İşte böyle" diye desteklercesine sırtıma vuruyor ve beni neredeyse sırtımdan iterek odadan çıkarıyor.
Nasıl olacağı konusunda hiçbir fikrim olmasa da tek bildiğim yarın , bir yolunu bulup Hazel Savaş ile tanışmam gerektiği...Bakalım neler olacak.

YOU ARE READING
UZAKLARDA
RomanceHakan ; Suç ve suçlularla savaşan sert bir polis Hazel ; Ürkek ve korku dolu yapayalnız bir genç kız. Yolları yalanla kesişen iki insan. Beklenmedik anda başlayan imkansız bir aşk... Yılmaz elinde ki kalemle tahtaya "HAZEL SAVAŞ" yazdığını görünce...