32. BÖLÜM

165 10 4
                                    

Mediadaki- Ceren

KARANLIK GEÇMİŞ...

****

Yalnızlık, bu dünyada sadece Ceren için mi vardı? Sanki Ceren yalnız olmak için doğmuştu. Sanki sadece acı çekmek için vardı. Ne zaman umut kursa her şey dağılıyor, ona sadece yıkıntılar kalıyordu. Korku dolu siyahları kardeşini hırpalayan adamlardayken, çaresizce haykırdı.

"Durun! Yapmayın! Ne olur durun! Durunnnnnnn!''

Ama kimse onu umursamıyordu. Karanlık depoda elleri kolları bağlı, yerde omuz omuza oturdu iki genç. Yıllar acı kayıplar onları ayırmışken, şimdi tehlikeli bir anda iki kardeş omuz omuzaydı. Mehmet pişmanlıkla baktı ablasının, kızarmış gözlerine.

"Özür dilerim, abla...'' deyiverdi. Ceren bu kelimeden bir kez daha etkilenmişti. Geçmişin saf, mutlu, huzurlu anlarında kaybolurken, nemli gözlerini kardeşinin gözlerine kenetledi.

"Çok özlemişim Mehmet. Abla demeni çok özlemişim. Ben çok yoruldum kardeşim.''

Mehmet, gözlerindeki yaşı daha fazla tutamadı. Kan içindeki yanaklarına süzülen her damla, kalbinde ki derin yaraları yansıyordu.

"Neden biz bunları yaşamak zorunda kaldık?'' dedi Mehmet.

Ceren gözyaşlarında kavrulurken o kazayı anımsadı. Hıçkırıklarını bastıramadı bir kez daha.

"Çok üzgünüm. Keşke o güne geri dönebilsem. Keşke o arabaya hiç binmeseydik. Keşke ben kullanmasaydım. Keşke o kazada sadece ben ölseydim. Babam değil ben! Ben...'' dedi çaresizce.

Mehmet ablasını kaybetmek istemedi.

"Abla sus! Lütfen söyleme öyle. Kadermiş. Babamdan erken ayrılmamız gerekmiş. Öyle oldu. Allah kahretsin ki aptal ben bunu kabullenmedim. Her şeyin acısını senden çıkardım. Affedebilir misin beni, annemi?''

Ceren duygulanmıştı. Bu kez mutluluktan ağlarken "Gerçekten mi?'' dedi.

**

Ceren gözlerini açtığında duvar dibinde sol yanına uzanmış bir haldeydi. Endişe ile etrafına baktığında yan tarafında kardeşini gördü.

"Mehmet, iyi misin?''

"Sana ne? Hem sen ne karışıyorsun be? Ne diye adamlara saldırdın? Senin haddine mi? Katil!'' diye öfke ile parlayıverdi. Ceren şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırıp "Şey biz barışmamış mıydık?'' dedi. Mehmet şaşkınca bakıp "Ne barışması? Sen ne saçmalıyorsun? Adam sana tokat atınca kafayı iyi vurdun galiba beyin eror vermiş.'' dedi  ablasını tüm konuştuklarının rüya olduğuna ikna etmeye çalışarak. Zaten Ceren'in konuşurken uyuya kalması onun için bir avantajdı.

Ceren üzgün gözleriyle kardeşine bakarken, dev kapı bir kez daha açıldı. Takım elbiseli, karanlık adamlar içeri süzülürken, yüzlerinde ki kötü sırıtış hiç silinmiyordu. Ceren gelecekte olacakları hissedercesine titredi ve tek dileği buradan kurtulmaktı.

****

Poyraz, bir gündür uyumuyordu. Aklı, kalbi Ceren'de, bedeni ise karakolun soğuk koridorundaydı. Bir haber bekliyor, Ceren'in ağlayan annesini öylece izliyordu.

"Poyraz!'' diye koşturarak gelen Emre ve onun amir arkadaşı Selim'di. Poyraz ayağa kalkıp Emre'nin omuzlarına tutundu.

"Yardım et! Lütfen yardım et! Ceren yok Emre! Yok...''

Poyraz kalbinde dev tsunamileri hissetti. Sanki aşkı tsunumiye yakalanmış sürükleniyordu. Kurtaramıyordu. Tutamıyordu ellerinden. "Gitme.'' Diyemiyordu. İnsan hep hata yapardı. Üzüleceğini, canının yanacağını bile bile durmaksızın hata yapardı. Sanırdın ki o olmayınca tamamen hayatına devam edebilirsin. Ama yanılmışsındır. Hatalısındır. Aşk, bir insanı kendi gibi yapan tek şeydi. Gecelerindeki uyku, yüzündeki tebessüm, tenindeki teni, kalbindeki sıcaklık, elindeki eldir. Kısacası eksik yanlarımızı tamamlayan sadece aşktır. Tüm ömrün boyunca acı vereceğini bile bile küçücük bir mutluluk için ona koşa koşa gidersin. Hem de bir an bile durup tereddüt etmeden.

SENDEN BANA KALAN...Where stories live. Discover now