29.Bölüm ♛ Sarhoş

2.1K 210 47
                                    

"Çalı."

Derin ve hiç hatırlamadığım bir düzine rüyadan oluşan uykumdan birinin dürtmesiyle ağır ağır uyandığımda, gözlerimi açıp gördüğüm ilk şey beni uyandırmaya çalışan Morth oldu. Bakışlarımı yana kaçırdığımda ise bir uşak ve bizden olduğunu gösteren kırmızı üniformalı muhafız, at arabasının kapısının önünde benim uyanmamı bekliyormuş gibi duruyorlardı.

Derin bir nefes aldım. "Ne var?"

"İniyoruz."

"Neden?"

"Çok fırtınalı ve çok yağmurlu havadan dolayı atlar daha fazla ilerleyemiyor. Küçük ama bizi idare edebilecek bir yer bulduk. Hadi, in."

Başımı salladım. Uykusundan çabucak uyanabilen biri değildim. Bu yüzden kendime gelmeye çalışarak ayağa kalktım. Morth, önden der gibi elini açtı. Arabanın yağmurdan ıslanmış tahta platformuna basarken, uşak yardım için elimden tuttu ve ardından çantamı aldı.

Hava gerçekten yağmurlu ve fırtınalıydı. Akşam olmak üzereydi; alacakaranlık ve koyu renkli bulutlar gökyüzüne çökmüştü. Ki bu da epeyce bir zaman uyuduğumu gösteriyordu. Bastığım yerler vıcık vıcık çamurdu. Çimenleri koruyan, onlara gardiyanlık yapan toprak; yağan yağmurla karışmış, adeta balçık gibi olmuştu. İçimden, hemen burada gitmek, sıcak bir yere sokulup içimi ısıtmak geçti. Morth'un da indiğini gördüğümde içim rahatladı.

Karşımdaki binaya baktım. Küçük yapılı bir han gibiydi. Alt katı yemelik içmelik yer, üst katları ise yatmalık odalar için ayrılmış gibi gözüküyordu. Pek iyi bir yer gibi duruyor olmasa da, başımızdan ayakucumuza kadar bizi ıslatan yağmura karşı iyi bir kalkan görevi görecekti. Gerçi Morth burada ne kadar memnun olurdu bilemiyordum. Sonuçta o bir kraliyet ailesinin baş hanedanlarındandı ve bu ana kadar şana, berekete, bolluğa ve her türlü imkâna alışmıştı. Memnun olmayacak, söylenecek diye düşünürken, Morth'un yüz ifadesi bu mülahazamın aksini kanıtlıyordu.

Uşak bir şemsiye açtı. Morth'a ve bana tutarken Morth'a baktım. Son tartışmamızdan sonra onunla bakışmak bile içimden gelmiyordu. Ben onun kusursuza yakın yüz hatlarına incelikle bakarken o başını hafifçe çevirerek gözlerini bana döndürdü. Başka bir zaman olsa bakışlarımı kaçırırdım ancak şimdi cüretkârca ve şuursuzca bakma isteğiyle dolup taşmıştım.

Bundan sıkılan Morth, kayıtsızca bakışlarını önüne çevirdi. Morth'un bir tepki vermesini bekleyen ben, bu hareketimden bir sonuç alamayınca hayal kırıklığıyla gözlerimi kaçırdım.

Arkamızdan iki muhafızımız geliyordu. Muhafızlar bizim için kapıyı açtıklarında karşılaştığım manzarayla buraya göre fazla ciddi olduğumuzun farkına vardım. Burnumu kızarmış tavuk etiyle karışık bira kokusu doldurdu. İçerisi oldukça büyüktü ancak alçak ve basık tavandan dolayı insanın ruhunun daralmasına sebebiyet veriyordu. Şamdanlarda çok fazla mum bulunmuyordu, bundan dolayı içerinin çok aydınlandığı söylenemezdi. Karışık bir şekilde dizilmiş yuvarlak, eski ve tahta masaların etrafında adamlar içkilerini içiyor, hunharca sohbet ediyor ve çoğunluğu bir yandan da yemek yiyordu. Aradım ancak gözüm bir tane bile kadın bulamadı. Hepsi, genellikle biradan dolayı göbeği şişmiş; yeşil, kahverengi ve lacivert tuniklerinin üzerindeki deri kemerlerinde uzun hançer taşıyan adamlardı. Bu adamların hepsi, bizi gördüklerinde yaptıkları işti bırakıp bakışlarını rahatsız edici bir biçimde bize sabitlediler. Hepsi ayrı ayrı şaşkın görünüyordu. Bize yabancılıkla bakıyorlardı. Ancak anlamışlardı bir itibarımızın olduğunu. Fakat bize nasıl davranacaklarını bilmiyor gibiydiler.

Soğuktan kaskatı olmuş bedenimdeki görünmez buzlar sanki eriyor gibiydi. Artık parmaklarımı hissedebilmem iyi bir haberdi.

Boş bir masanın etrafındaki sandalyelere oturduk. Morth yanıma, karşıya muhafızlar, diğer yanıma ise uşak oturdu. Etrafta dolaşan sesleri duyabiliyordum. Yan masadaki konuşmaya kulak kabarttım.

KARANFİL MÜHRÜ | Azize 1Where stories live. Discover now