" Büyük tutkular umutsuz birer hastalıktır. Onları tedavi edebilecek olan şey, onları gerçekten tehlikeli hale de sokabilir."
-Goethe
"Bende bir sorun olduğunu düşünüyor musun, Rüya?"
"Elbette düşünmüyorsun. Sen zaten hiçbir zaman benim hakkımdaki kötü düşüncelerini açıkça söylemezdin. Ben de beni mükemmel bulduğunu düşünüp mutlu olurdum. Yine de içten içe hoşuna gitmeyen şeyler olduğunu biliyordum. Bunu asla itiraf edemezdim."
"Bazen sevgim seni boğuyordu. İstinasız yanımda uyuduğun her sabah seni izliyordum ve sen gözlerini her açtığında benim gözlerimi görüyordun. İstinasız her sabah... Sana güzel yemekler yapmaya çalışıyordum. Sen kilo aldığını söyleyip bana tatlı bir şekilde kızıyordun. Sana hep şiirler okuyordum ve sen, başının ağrımasına rağmen beni sabırla dinliyordun. Yine de gerilmiş alnın bazen şiir okumamdan sıkıldığını gösteriyordu. Sana olan sevgim o anlarda artıyordu."
Yavaş ve yumuşak bir şekilde anlattığı şeye bir anda ara verdi. Yaslandığı soğuk mermer gibi gözleri de soğuktu. Bu konuşmanın nereye varacağını merak ediyor gibiydi. Söylemek istediği çok şey varmış da artık bir önemi yokmuş gibi duruyordu.
"Sürekli yanında olmak istiyordum ama sen, kafandaki seslerle biraz da olsun baş başa kalmak istiyordun. Seni seven bir gölge gibiydim adeta. Bazen o kadar sevgiye muhtaç gibi davranıyordum ki bana acıyordun. Ama yine de beni seviyordun. Tüm o hastalıklı hallerim sana doğal geliyordu."
Kafasını sağa sola salladı. Gözleri bitkin görünüyordu ve sürekli yüzünü ovuşturup duruyordu. Uykusuzdu ve bunun nedeni uyumak için vakit bulamaması değildi.
"Sana bahsetmek istediğim şey, bu değil. Biraz garip, biraz da utanç verici... Aslında itiraf etmekte de bayağı zorluk çekiyorum. Büyük ihtimalle biliyorsundur ama ben yine de söyleyeyim." Boğazını temizledi. "Bugün beni bir kız öptü."
"Ne demem gerektiğini tam olarak bilmiyorum ama bir anda oldu işte. Ona kızdım. Çok kızmaya vaktim olmadı ama kızdım. Sana yaptığım gibi onu öpmek için yalvarmadım. Bunu aklımdan bile geçirmedim. Büyük bir cesaretle doldu sanırım. Yemin ederim, bunda benim hiçbir payım olmadı."
Durdu, düşündü ve derin bir nefes aldı. İtiraf etmesi gerektiğini biliyordu ve bundan kaçmayacaktı. Kaçmadı da.
"Yine de bunun beni etkilediğini inkar edemem."
"Gerçek bu, üzgünüm. Dudakları dudaklarıma değdiği anda hissettiğim o garip elektriği hissetmemiş gibi yapamam, değil mi? O çok güzel bir kız ama durum bununla ilgili değil. Gençliğinden ya da benim şehvetten uzak durmamdan dolayı olduğunu da düşünmüyorum. Bu, o kıza ait bir şey ki bu sende olmayan bir özellik."
Yeniden aklına bir şey gelmiş gibi durdu. Yüzünden üzgün bir ifade geçti ve kafasını yana eğdi. Onu kırdığını düşünüp toprağını okşamaya başladığı sırada "Keşke biri de benim saçlarımı okşasa. Uyumak için ihtiyacım var." diye düşündü.
"Ben onun sevgisine hayran oldum. Belki de onun duygularını öğrendiğim o ilk andan beri oluşmuş olan bir hayranlıktır, emin değilim. Belki de ona, onu ilk gördüğüm andan beri arzu hissediyorumdur." Yüzünü ekşitti. "Tanrım, bu çok utanç verici! Beni lütfen affet sevgilim. Ne olursa olsun seni sevdiğimi unutma. İsteklerim gözümü kör ettiğinde bile seni ne kadar delicesine sevdiğimi bil. O kız asla benim aşkıma sahip olamayacak."
Bunları Rüya'ya anlatıyordu ama daha çok kendini inandırmaya çalışır gibiydi. Çok dalgındı ve düşüncelerini sabit tutmakta zorlanıyordu. Erken yaşlanmış olmalıyım, diye düşünüyordu. Rüya'nın yanında olmak istediğini fark ettiğinde ise yüreği sıkışıyordu. O anlarda derince solumak bir işe yaramıyordu.

YOU ARE READING
HASTA
Teen FictionGünlerden bir gün güzeller güzeli prenses bir hastalığa yakalanır. Prenses bu hastalıkla çok değişir. Güzel aryalar söylemek yerine küfretmeye, zarifçe el sallamak yerine parmak göstermeye başlar. Bunun üzerine kral ve kraliçe kızlarını bu amansız h...