Geldim! Pasaj ve bölüm yorumlarınız haftama güzellik getiriyor 💙 (Wattpad sorunu yüzünden multi ekleyemiyorum, düzeldiğinde ekleyeceğim multi severlere duyurulur ❣)Eylül ayının getirdiği serinlik Ömer'in de Defne'nin de oldukça rahatlamasını sağlamıştı. Defne artık geceleri üşüdüğü için pijamalarını giymeyi reddedemiyordu, ama Ömer'e sarılmak daha keyifli hale gelmişti. Ömer ise bu sarılmaların bir süre sonra nem ve sıcaklık olarak onu ikilemde bırakmasından kurtulmuştu. Kısacası ikisi de daha rahat uyuyabiliyordu. Ömer Defne'nin huzurla yastığa düşmüş yüzünü izlerken bacaklarının arasında Defne'nin bacakları vardı. Kızın bir kolu başının üstünde, diğeri Ömer'in göğsüne doğru yaslanmıştı. Öne doğru büzülen dudakları izlemesi keyif verici bir tablo gibiydi.
Ömer yataktan kalkması gerektiğini biliyordu. Bugün eğitim kurulunun bir toplantısı vardı, ama aklı başka bir şeydeydi. Defne uzun süredir çok uslu davranıyordu, Ömer'in dediklerine harfiyen uyması, dışardan insanlarla iletişimi, sihrini kısıtlaması, Ömer gittikçe bazı şüphelerini atacak hale geliyor, ardından bu hissi bastırmak için kendini zorluyordu. Fazla umutlanmak istemiyordu, aklına sayılı günler geldikçe umudu canlı bir organıymış da, taşla eziliyormuş gibi bir sancı başını döndürüyordu.
Birkaç gün sonra düğün vardı, mekanda bir sorun çıktığı için ertelenmek zorunda kalınmıştı. Randevuyu aldıklarında Defne'nin yüzüne dikkat etmişti, oraya gideceği için pek memnun gözükmüyordu.
Ömer de kızgındı aslında Müjde'ye, belki şüphesinde haklı çıkmış olabilirdi ama Defne'yi böyle kolayca gözden çıkarabilmesi Ömer'e Defne'yi kendinde başka kimseyle bırakmaması gerektiğini öğretmişti.
"Günaydın." dedi, Defne tek gözünü açarken. Defne hafifçe esnedi, başını hafifçe kaldırıp bir gözü diğerinden kısık olacak şekilde Ömer'e baktı.
"Geç mi olmuş?"
"Toplantım var. Sonra alışverişe çıkmalıyız, düğün için. Sana bir şeyler alalım."
"Gerek var mı ki?" dedi Defne, sesi konuyu geçiştirmek ister gibiydi. Ömer kafasını salladı,
"Aynı kıyafetlerle gitme, ayrıca iki elbisen de mevsime uygun değil."
Kalkıp kahvaltı masasını birlikte hazırlarken Defne'nin gözleri camdan dışarıya sık sık kayıyordu. Havada uçuşan yapraklar her görüş alanına girdiğinde güçlenen rüzgarın sesini duymak için dikkat kesiliyordu. Ömer onun bu halini sadece sessizce izledi, sandalyesine oturup omleti keserken Defne de oturmuş, dikkati dağınık bir şekilde çatalını zeytine batırmaya çalışıyordu.
"Sonbahar.." diye mırıldandı Defne, dudak kenarları yukarı çekilmişti.
"Sonbahar geldi, onunla da tanışacaksın."
"Nasıl?" dedi Defne merakla. Ömer kızın hala uykulu duran ufak yüzüne bakarken tebessüm etti, iyiki onunla kışı da paylaşacaktı. Her yeri kaplayan beyazlığa bakarkenki büyülenmiş gözlerini izlemek için sabırsızlanıyordu. Çocuk neşesini sadece hayal etmek ona kocaman sarılmak istemesine yol açıyordu.
"Ben tanıştıracağım sizi. Birkaç plan var kafamda. Gezmiyoruz seninle epeydir."
Defne ellerini çırparken ayağa kalkıp Ömer'in kucağına doğru oturdu. Ömer çatalını bırakıp şaşkınca kucağına yerleşmeye çalışan kıza baktı. Gülerek tepki verdi,
"Defne n'apıyosun?"
"Yeterince yakın olduğumuzu düşünmüyorum. Madem işe gideceksin senden biraz depo almam lazım."
"Delisin." dedi Ömer çay kaşığını alıp reçelden alırken. Ağzına götüreceği sırada Defne eğilip kaşığı ağzına aldı. Ömer kurtarmaya çalışırken kaşığın yarısı Defne'nin dudaklarının kenarına bulaşmıştı. Düşmemesi için Ömer diğer elini aradan sokup parmağıyla sildi.
"Lokmama da göz koydun demek."
Defne ağzının kenarındaki reçeli yalamaya çalışırken gözleri parlıyordu. Üşüyen ayaklarını birbirine sürterken kafasını yana doğru eğdi. Ömer bu tatlılığa direnmenin anlamsız olduğunu anlayıp kızın dudaklarındaki reçelini kendi dudaklarıyla aldı. Çilek reçelinin bu hali çok daha lezzetliydi şüphesiz.
***
Ömer ev telefonunu üçüncü kez ararken bu sefer Defne'nin açmayı başarması için dua ediyordu. İlkinde açtıktan sonra tuşlara basarak sesini kapamıştı. İkincisinde açtıktan sonra telefonu kapatan düğmeye basmıştı. Bu sefer hiçbir düğmeye dokunmadan sadece kulağına götürebilirdi belki.
"Hah Defne dokunma hiçbir tuşa! Duyuyor musun beni?"
"Duyuyorum duyuyorum!" dedi Defne heyecanla. Ömer bir nefes verip konuştu,
"Bak şimdi ben sitenin önüne geliyorum. Sen de oraya çık, hiç içeri girmeden direkt gidelim olur mu?"
"Oluur, bir şey almamı ister misin evden?" dedi Defne. Ömer başını iki yana sallarken konuştu,
"Kendini al sapasağlam yeter bebeğim. Ayakkabılarını ters giyme, ha bi de iç çamaşırsız çıkma. Alt da üst de tam olacak."
"Anladıım." dedi Defne. Hat birden kesilince Ömer telefonu çekip ekrana baktı. Konuşma Defne'ye göre sonlanmıştı demek ki.
Arabayı site güvenliğinin önüne getirdiğinde sırtını duvara yaslamış, hafif hafif salınarak etrafı izleyen Defne'yi görmüştü. Geniş eteğini giymişti, üzerindeki tişörtü içine sıkıştırmamıştı. Kızıl saçları iki yanından omuzlarının önüne dökülüyordu. Hafifçe kornaya basıp dikkatini çektiğinde Defne irkildi, ardından koşa koşa gelip ön kapıyı açtı.
"Çok bekledin mi?"
"Beklemedim." dedi Defne sırıtarak. Ömer başını ona doğru uzattığında Defne de eğildi ve adamın dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. Ömer soluk alırken yutkundu. Gün geçtikçe hissettiği çekim birden yükselerek bu dudakları hasretle kavrulur hale getiriyordu.
"Aç mısın?" dedi Ömer arabayı hareket ettirirken. Defne kafasını iki yana salladı,
"Fırındaki kekten yedim. Sen de alışveriş yapacak mısın?"
"Yeni kravat alabilirim. Neden sordun ki?"
"Ben de senin için bir şeyler seçmek istiyorum."
"Benim için? Erkek giyime ne zaman sardınız peri hanım?"
"Güvenmiyor musun yani?"
"E görücez." dedi Ömer gülüp kaşlarını kaldırırken.
*
"Defne bu mu yani? Bunu giyeceksin düğünde?"
Defne elinde tuttuğu gri spor elbiseye dönüp tekrar baktı. Ne vardı ki bunda şimdi?
"Elbise dedin bu elbise değil mi?"
"Düğünler biraz daha ciddi kıyafetler ister. Bu çok spor. Şöyle gel." dedi Ömer elindeki askıyı yerine koyup Defne'yi çekerken. Yarı yolda Defne Ömer'den kurtulup kıpkırmızı, uzun bir abiyenin önüne geçmişti. Ömer ellerini beline koyup Defne'nin yanına geçti, kıstığı gözleriyle elbiseye bakarken konuştu,