0.8

12K 906 475
                                    

Ömer ders anlatırken açılan kapıyı dikkate almamıştı, arada giriş çıkışlar derslerde olurdu ve Ömer bunu pek umursayan bir hoca olmamıştı. Zaten yoklama da almazdı, öğrenmek istemeyen birini zorla tutacak hali yoktu sonuçta. Önde oturan araştırma görevlilerinden biri sürekli çaktırmadan arkaya bakmaya çalıştığında  bu dikkatini çekmişti. İşte bu sinirleneceği bir davranıştı.

"Boran, bu konu hakkında öğrencilerimize küçük bir özet geçebilir misin?" dedi kalçasını masaya yaslayıp. Boran önüne dönüp hafifçe utanarak Ömer'e baktı,

"Hocam kusura bakmayın, ama sınıfta bir misafir var sanırım.."

Ömer kafasını kaldırıp gözleriyle sınıfı taradığında gözüne direk çarpan kızıl saçlarla afallamıştı. Defnenin ne işi vardı okulda!

"15 dakika ara." dedi Defne'nin yanına doğru yürürken. Sınıfın yarısı dışarı çıkarken yarısı kalmıştı. Ömer Defne'nin yanına oturup çatık kaşlarla ona baktı,

"Sen nasıl geldin buraya?"

"Sinan getirdi. Ev arkadaşımın iş yerini görmeliymişim." dedi Defne kıkırdayarak. Ömer hafifçe kaşlarını çattı,

"Sinan.. ne alaka?"

"Eve geldi, bir şeyler konuştu, sonra bizim üniversiteyi görmek ister misin dedi, ben de olur dedim. Kötü mü yaptım?" dedi Defne dudağını bükerek.

"Seni uygunsuz bir halde yakalamadı inşallah?" dedi Ömer korkuyla. Defne başını iki yana salladı,

"Yok yok, giyiniktim, alışıyorum ben bunlara." dedi Defne tişörtünün yakasını tutup. Ardından yüzü hafifçe buruştuğunda yakayı çekiştirmeye başlamıştı.

"Ömer hocam? Sizin tanıdığınız mı?" diye yanlarına yaklaştı Boran. Ömer kafasını kaldırıp ona baktı,

"Evet. Birlikte yaşıyoruz." dedi gür ve net bir sesle. Boran kaşlarını kaldırıp geri bir adım attı.

"Haa, öyle.. ben de bir an sandım ki... Şey diye düşündüm... Amaan neyse, ben gideyim. Mutluluklar Ömer hocam." dedi Boran arkasını dönüp telaşlı telaşlı yerine dönerken.

"Sana da mutluluklaar!" diye arkasından seslendi Defne. Sonra Ömere dönüp normal konuşma tonuyla devam etti, "Ne tatlı çocuk, durup dururken mutluluk dileyen peri bile kalmadı artık."

"Hıı evet." dedi Ömer gözlerini kaçırarak. Az önce Boran'ın ne düşünmesini sağlamıştı o öyle? Defne'yi ciddi ilişkisi olarak göstermişti resmen!

"Sen şimdi burada ders mi veriyorsun?" dedi Defne meraklı meraklı. Ömer başını salladı,

"Evet, yani tam iş tanımım değil. Araştırmalar yapıp eğitimci de yetiştiriyorum, makaleler yazıyorum, bir kitap üzerine çalışıyorum. Üniversitenin bünyesinde olduğum için onlara da yarıyor. Genel olarak bilimi destekliyorum, öğreniyorum ve öğretiyorum."

"Peki seviyor musun yaptığın şeyi?" dedi Defne. Ömer gülümseyerek başını salladı,

"Seviyorum, alanım herkese göre çok ilgi çekici değil ama öğrenmek isteyenler oldukça seveceğim. Birine tek bir harf öğretmek bile çok kıymetlidir."

"Bana da bir sürü şey öğrettin." dedi Defne tatlı tatlı gülümseyerek. Ömer Defne'nin gözlerine bakarakgülüşünü büyüttü, kızın yukarı kıvrılan üst dudağından hafifçe diş etleri belli oluyordu, ve bu onu çok şirin gösteriyordu.

"Hayatta olduğumuz sürece öğreniriz, bunun sınırı yok. Ben olmadan da bir sürü şey öğrenebilirsin."

Defne hafifçe omuz silkip gözlerini tahtaya doğru çevirdi. Projeksiyondan yansıyan slayttaki yazılara göz gezdirirken konuştu.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

"Sen olmadan yapamazdım. Döndüğümde diğer perilere atacağım bir sürü havam olacak."

Bu cümle üzerine Ömer'in düşen yüzünü Defne fark etmemişti. Slaytta yazan karmaşık şeylerden umudu kesip Ömer'e döndüğünde Ömer aceleyle yüzüne yapmacık bir gülümseme kondurdu,

"Keşke biz cezalandırılsaydık bile derler." dediğinde Defne küçük bir kahkaha atmıştı. "Defne benim okulda işim biraz daha sürebilir. Sen sıkılırsın, ayrıca tek başına dolaşman beni biraz tedirgin ediyor."

"Eve mi döneyim?"

"Sinan.. Bir şey konuştunuz mu gelirken?"

"Merak etme, yanlış bir şey söylemedim hiç. Sorular sordu biraz, nereden geldin falan.."

"Ne!" dedi Ömer şaşkınlıkla. Oturduğu yerde ayaklanıp tekrar oturmuştu. "Ne dedin peki!"

"Uzak bir yerden, sen bilmezsin dedim. Sizin orda herkes senin gibi mi dedi. Nasıl yani dedim. Böyle su gibi mi dedi."

Ömer dişlerini sıktı, bu Sinanın ayarını nasıl kısacaktı acaba!

"Sen ne dedin?"

"Su gibi derken pek anlamadım ne kast ettiğini.. Ben de sustum. Sonra bana bakmaya devam edince evet dedim. Kötü mü olmuş?" dedi Defne sıkıntıyla. Ömer dudaklarını ıslatıp iç çekerek arkasına yaslandı,

"Pek sayılmaz. Ama Sinan sizin köyün biletlerini her an araştırabilir. Gitse kuraklık çıkar kesin, herkes sığınaklara kaçmazsa popülasyonunuz iki katına çıkabilir bedavadan, hiç de uğraşmazsınız."

"Nasıl yani?" dedi Defne merakla. Ömer hafifçe öksürüp belini dikleştirdi,

"Yok bir şey ben saçmalıyorum. Başka ne dedi?"

"Ha doğum günümü sordu. Bilmiyorum dedim, biraz şaşırdı."

"Doğum gününü bilmiyor musun gerçekten?" dedi Ömer şaşırarak. Defne dudaklarını büzüp omuzlarını kaldırmıştı.

"Hayır.. Pek önemsenmez böyle şeyler."

"Kaç yaşındasın sen peki?" dedi Ömer merakla. Defne bal gözlerini ona dikerek cevap verdi.

"8860 güneş doğup battı demişti ana perim ben buraya gelmeden kısa bir zaman önce." Ömer gözlerini kısıp kısa bir hesap yaptı.

"Yani 24-25 falan oluyor." dediğinde Defne kaşlarını kaldırdı.

"Sen öyle diyorsan. Sen kaç yaşındasın?"

"Ben 31 yaşındayım." dedi Ömer kollarını sıraya yaslayıp. "Aramızda varmış baya da yaş."

"Ne fark eder ki?" dedi Defne. Ömer hızlıca başını ona çevirmişti.

"Fark etmez mi?"

"Hem de hiç." dedi Defne gülümseyerek.

Ömer'in gözleri düşünceyle dalmıştı, niye aralarındaki yaşa takılmıştı ki yani, manasız manasız..

Omzunda bir baş hissettiğinde irkildi, Defne kafasını hemen geri çekmişti.

"Seni eve gönderelim. Sıkılma burda." dedi, ardından önde oturan araştırma görevlilerinden birine doğru elini uzatıp seslendi,

"Çağla!"

"Efendim hocam?" diye hemen önlerine geldi kız. Ömer araba anahtarını çıkarıp kızın eline verdi.

"Defneyi benim eve bırakıp gel derse. Ama soru sorma, konuşma tamam mı?"

Bir Deli PeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin