Zeynep
Ben senden nefret etmiyorum diyememdim, onun söylediği onca şeye tek bir cevap dahi veremedim. Susmayan çenem susmuştu, üstelik konuşmam gerekirken, benden gitmeyi kabul ettiğinde neden böylesine bir üzüntü kaplamıştıki içimi. İstemiyor muydun Zeyno hanım, sevin doyasıya bitti bu nişan işi hemde nişanlandığın gece. Duygusuz öküzününde duygusu varmış, sen daha fazla ağlamaman için bırakmıştı işte!
Beni kucağına aldığında, hiç bu kadar mutlu olacağımı düşünmemiştim. Başımı onun göğüsüne doğru dayarken ona ondan nefret etmediğimi söyleyemeden uykunun tatlı kollarına teslim olmuştum. Son kez içime kokusunu çekerken.
Gözlerimi açtığımda, odamdaydım ve hâlâ elbisem üzerimdeydi. Yataktan kalktığımda ayaklarım kopuyormuş gibi ağrıyordu, üzerimdeki elbiseyi çıkarıp yatağın üzerine bıraktığımda. Kendimi banyoya atmak için bornozumun içine girip odadan çıktım. Musluktan akan suyu izlerken dünü düşünmeye başlamıştım bir yandan, üzerimdeki bornozu çıkarıp geri kalan kıyafetlerimi indirdiğim de aynada dudaklarıma kaymıştı gözüm.
Onun öpüşü, dokunuşu içim bir hoş olmuştu, kendimi sıcak suyun altına bıraktığımda kulağımda sürekli söylediği sözler dolaşıyordu; "Benden neden bu kadar nefret ediyorsun Zeynep"unutmaya çalışırken diğer geliyordu"Tamam Zeynep senin böylesine mutsuz ve nefretle benimle yaşamandansa evlatlıktan red seçiyorum!" Hiç bir evlat bunu hak etmiyordu, hızla başımı yüzümü yıkamaya başlamıştım. Durdurmam gereken bir konuşma vardı.
Banyodan çıktığımda, saçım sırılsıklamdı. Annem mutfaktan çıktığında bana tuhaf bakıyordu; "kızım dün çok yoruldum bu saate neden uyandın"
"Anne benim hemen çıkmam lazım. Kemal yetişmem lazım"
"Neden kızım!"
"Anne boşver! Telefonum nerede ve para verir misin? Melike sultan"
"Telefonun vestiyerin üstünde sen ayakkabını giye dur ben sana para getireyim" Telefonumu vestiyerin üstünden aldığımda, Kemal'i aramaya başlamıştım bir yandan spor ayakkabımı giyiyordum. En hızlı ve uzun koşumu yapmam gerekiyordu bu defa, pantolonumu ve t-şortumu düzelttikten sonra annem yanıma elinde yüz lira ile gelmişti.
"Neden bu acelen yavrum"
"Anne nişanlımı kaybetmemek için gidiyorum sen sadece bunu bil" şaşkınlık içinde bana bakarken hızla telefonum ve parayı cebime koyup, merdivenlerde uçar gibi indikten sonra hızla koşmaya başlamıştım.
Koşa bildiğim kadar koştuktan sonra gördüğüm ilk taksiyi çevirdim ve Selçuk amcaların evini adresini verdikten sonra umarım geç kalmamışım diye dualar etmeye başlamıştım. Yol tıkanmıştı ve eve beş kilometre kalmıştı taksiye parasını ödedikten sonra hızla koşmaya başladım. Saçlarım koşmaktan kurumaya başlamıştı, esen rüzgârla birlikte onlarda savruluyordu.
Evin önüne geldiğimde nefes nefeseydim, ciğerlerim nerede kalmıştı acaba yolda düşürdüm mü? Kapının zilini çaldığımda bir yandan karın kaslarımı tutuyor ve nefeslerimi kontrol etmeye çalışıyordum evin hizmetlisi kapıyı açtığında birbirimize bir kaç saniye boş boş bakmıştık;
"Hoş geldiniz Zeynep Hanım"
"Kemal geldi mi?"
"Az önce geldi efendim şimdi Selçuk beyin odasındalar"
"Ne! Nerede bu oda"
"Üst katta koridorun sonunda" içeri hızla girip koşarak merdivenleri çıkmaya başladım. Kapıyı çalmadan hızla açtığımda, yetişememiştim;
"Babam ben Zeynepten ayrılmak istiyorum.." beni ikiside görmesiyle şaşırmış bir halde bakıyordu. Nefes nefeseydim soluklanmadan merdivenle çıkınca perte çıkmıştım. Selçuk amca sinirle oğluna döndüğünde bir kaç dakika erken gelsem ölürmüydüm diye kendime kızarken Selçuk amcanın sesiyle irkilmiştim.
"Sen ne dediğini sanıyorsun Kemal! Çocuk oyuncağı mı bu!"
"Baba birbirimizi sevmezken sırf sen istediğin için evcilik oynayamayız"
"Kemal!" Çok sinirlenmişti Selçuk amca konuşmanın devamını engelleyecek bir hamle yapmıştım.
"Baba! Ben Kemal'i seviyorum. Ondan ayrılmak istemiyorum. İstediğiniz tarihte düğünümüzü yapabilirsiniz" Ne dedim ben! Ağzımdan çıkanı kulağım duydu mu benim, duymuş olamaz. Kemal şaşkınlık içinde bana bakıyordu, Selçuk amca ona baba dediğim ayrı söylediklerime ayrı sevinmişe benziyordu.
"Bu adamı yola getireceğinden eminim benim güzel gelinim"
"Sana gelince Kemal sevmeyi öğrenmeye başlasan iyi edersin gelinimi üzme!" Yanına gelip elimi tuttuğunda el elle evden çıkmıştık. Arkamı yavaşça döndüğümde camdan dışarı bakıyordu Selçuk amca. Evden biraz uzaklaştığımızda, elimi çekmiştim avucundan, bana doğru döndüğünde bir tuhaf bakıyordu;
"Neden bunu yaptın Zeynep"
"Çünkü senden nefret etmiyorum Kemal"
"Peki beni Seviyor musun?" Eğer içimdeki bu şey sevgi ise evet seni seviyorum hemde deliler gibi ama bunu sana söyleyemem! Sen beni böylesine sevmezken.
"Hayır!" Yüzümü düşüt onun "Sadece hiç bir evlat red edilmeyi hak etmiyor Kemal! Yapacak bir şey yok belki zamanla birbirimize alışırız" hiç bir şey söylemeden yürümeye devam etmişti bende onun peşinden gelmeye.
Arabaya bindiğimizde her hangi bir şey der diye beklerken çiti çıkmıyordu, onu sevmediğim neden üzüyorduki bu kadar? Beni sevmeyen bir adama seni seviyorum demenin pek bir anlamı yok! Arabayı çalıştırdığında, nereye gittiğimiz bilmiyordum bilmek istiyor muydum onu da bilmiyorum.
Sanki dikiş atmışlardı ağzına tek bir nefes sesi bile yoktu, yaşam belirtisi yoktu. Hiç gülmez misin be adam, en fazla iki defa görmüşümdür güldüğünü onu da kesin kazara olmuştur. Bir de yapamacık sahte gülümsemesi var, kimse anlamasada ben anlıyordum çok saçma bir şekilde sanki onu tanıyordum ama zerre tanımak istemiyorum onu!
Arabayı sahil kenarına durdurduğunda, tek yaptığı ses açmak oldu, arabanın içinde birden bire Sezen Aksu çalmaya başlamıştı. Son bakış! Bunu da mı unutmadın Kemal, ilk tanıştığımızda annemlerin şarkısını dinliyordum.
Burada multimedya daki parçayı açarak dinlersiniz eminim daha çok duygu'ya girersiniz. Onların hissettiği gibi...
Yanıma gelip hiç konuşmadan benimle dinlemişti, aslında biz iyi arkadaştık, birbirimizi hiç dinlemeden anlardık derdimizi, sonra büyüdükçe o benimle uğraşmaya ben onun uğraşlarına sinir olmaya başlamıştım ve o gün geldiğinde de çekip gitmişti, annemlerden gizli günlerce ağlamıştım. Şimdi ise onunla evlenmemek için ağlıyorum, biri gelip bana deseydi eğer bir adam için gözlerinden yaş inecek o adam öyle bir adam kı, ergenliğinde seni yaktığı yetmediği yetişkin olduğunda dahi seni yakmaya devam edecek diye. İnanmaz üstüne güler geçerdim, olmaz dediğimiz herşey oluyordu işte ve durdurmak için oldurmamak için en yaparsan yap oluyordu. Razı gelmeyi bilmek gerekiyordu bir yerden sonra, kabul etmek lazım.
Başımı onun omzuna dayadığımda parça sürekli tekrar ediyor ve ikimizde deniz izlerken susuyorduk. Susarken konuşuyorduk aslında, ikimizden bir cacık olmayacağını olsa olsa bir hiç olacağının konuşuyorduk. Tek bir söz söylemeden hemde, ben ona sevmediğimin yalanını anlatıyor, o ise sevmeyi dahi bilmediğini. Ben ona bir yandan ondan ölesiye nefret ettiğimi anlatıyorum! O bana diyor karar ver seviyor musun? Sevmiyor musun! Diyor ona diyemiyorum ben sana deliler gibi aşığım hemde o küçük çocuk yaşta, kareli gömleğinin içinde yanıma gelip oturduğun günden ama susuyorum. Susarken bir susuyorum ağzımdan ona sevdiğime dair bir kelime dahi kaçırırsam sanki gururum yerlere atılacakmış gibi.
Kokusu huzur kokan adamım, duygusuz öküzüm, kim aldı kalbini, kim gördü bana kalpsiz bedenini reva! Gitmesen olmaz mıydı? Belki herşey farklı olurdu. Severdin beni seni sevdiğim gibi aynı zamanda nefrette ederdin benim senden ettiğim gibi. Yine susardık, nefes almazdık, en azından gerçekten severdik birbirimizi Kemal!
Açılsın şişeler, kaldırılsın kadehler, ölü bir kalbin yaşayan bedenine, aşık olan Zeyno'ya içilsin her bir duble öyle bir içilsin ki her bir yudumda ah çeksinler..! Çeksinler ki çaresiz Zeynep belki çare bulur..!
Yazardan siz sevgili okuyucularına küçük bir not;
Evet efendim yeni bölümümüz gelmiş bulunmakta, bugün bir önceki attığım bölümün sayısına nazaran taze fırından yeni çıkmış olan bölümümüz paylaşma kararı aldım. Bir nebze de olsa ilginizi çekmiş olması beni çok mutlu etti. Umarım gelen yeni bölümleri de beğeniyorsunuzdur. Yorumlara açık biriyim mutlaka yorum bırakın, çok yoğun olmasam tüm yorumlarınıza cevap vermekten zevk duyuyorum.
Son sözlerime eklemek istediğim, iki deli hatta kör aşık birbirlerini sevdiklerini bir görseler aslında hayat onlara bahar olacak ama bir söz vardır ve hep o söze inanırım insan görmek istediğini görür, at gözlüklerini atmadığı süre boyunca önün dekinin dışın da görmez. Umarım bu iki şaşkın sonunda fark ederler..
Esen kalın, Aşkla kalın ve son olarak benimle kalın.. sevgilerim Ms. Niz