ÇANKIRI DA GEÇEN BİR OLAY

2.2K 45 10
                                        


     ben istanbulda ikamet eden bir arkadaşım . anlatacaklarım bundan 6 yıl önce yaşanmıştır.
aslen çankırılı olup anlatacaklarım buranın k. köyünde gerçekleşmiştir.

her yıl düzenli olarak ailem ile memlekete giderdim yazları.
köyün karanlık bi geçmişi olduğunu köyün yaşlı amcalarından dinler, dinlerken ürpermiyor değildim.

köyün üst kısmında eski çağdan kalma mağralar vardı.

ayrıca tepenin birinin en zirve noktasında kayalar ile örülmüş üstü açık bir yer vardı. bir evliyanın yattığı söylendiği sözde bir türbe vardı.

eski yayla evlerini belki bilenler bilir aynı o yayla evlerinin çatısız tavansız üstü açık şekilde düşünün aynı öyle.
bakınca türbe demeye bin şahit istesede
bize öyle anlatırlardı büyüklerimiz.

yıllarca bu türbeye köylüler kapı yapmaya çalışmışlar ancak
kapıyı her yaptıklarında ertesi sabah, yapılan kapıyı yerle bir edilmiş şekilde bulurmuş köylü halkı.
şuan bile hala kapısı yoktur.
     tabi bizimde o zamanlar ergenlik dönemimiz olduğundan dolayı korkuyorduk ancak
gece vakti gidip bakmayıda çok istiyorduk.

bir akşam karar verdik ve gece yarısı bu türbenin içine girecektik üç kişi.
yanımdaki arkadaşlarımın ismi fırat ve ismaildi.

saat gece 01:00 civarı idi ve tepeye doğru yürümeye başladık.
çıkarken yanımızdan 25-30 santim gibi bir kaya parçası yuvarlandı ancak pek aldırış etmeden tepeye çıkmaya devam ettik.
türbeye gelmiştik ismail içeriye girdi biz fıratla kapı kısmını inceliyorduk derken bir ses duyuldu.

sanki bozuk paraların
birbirine çarpşma sesi gibi ama ses çok kuvvetliydi ismail koşarak çıktı içerden. gidelim burdan gidelim diye haykırdı içeride birşeyler görmüş gibiydi sanki,
biz fıratla pek gitme taraftarı değildik, daha yeni gelmiştik çünkü.

ismail döndü ve bizi burda istemiyorlar gitmeliyiz dedi.
tamam gündüz tekrar geliriz dedik ve arkamızı döndüğümüzde karanlığın içinden gölge gibi birşey bize
yaklaştığını gördük yaklaştıkça bir silüet görmeye başladık.

     biz tam kaçmaya yeltenmiştik ki durun diye bağırdı.
elinde bir sopa ile bize yaklaştı, 70'li yaşlarda bi amca idi. ancak tanımıyorduk köylüden olmadığı bariz ortadaydı.

siz ne yapıyorsunuz burada dedi.

ismail koşmaya başladı tepeden aşşağı doğru
bizde peşinden koştuk kafamı çevirip baktığımda o yaşlı adamın arkamızdan kaybolduğunu gördük. koşarak köye doğru indik. köyün girişine geldiğimizde ismail nefes nefese kalmış bir şekilde
türbenin içinde "geliyor" diye bi fısıltı duyduğunu ve o yüzden koşmaya başladığını söyledi. donakaldık o anda tabiiki inanmakta istemedik pek.

     ertesi sabah bu türbe hakkında daha fazla bilgi toplamaya karar verdik. köyün yaşlıları ile konuşmaya çalıştık ancak herkes bildiğimiz şeyleri anlatıyordu.

köyde yanlız yaşayan köylü halkınca deli ilan edilmiş mustafa amca vardı. tam onun kapısının önünden geçerken,

siz ne yaptınız, onlar sizin için gelecekler! diye bağırdı.

fırat ne yapmışız mustafa amca dedi

sol eliyle ismaili işaret ederek önce sana sonra hepinize gelecekler dedi.

kim mustafa amca kim gelecek dedim.

gidin burdan gidin dedi ve evine girdi.

köyün delisi bizim dün naptığımızı nerden bilecekti ki? ismail bize döndü ve "biliyor" dedi.

     i : ismail
B: ben
F: Fırat

b: bize söylemediğin birşey mi var ismail?

f: olm kendi kendinizi korkutmayın bişey olduğu yok amk

i: ben dün oranın içine girdiğimde yerde duran bir oyuncak bir bebek vardı başta fark etmemiştim ben onun üzerine bastım bilmeden ve sesler ondan sonra gelmeye başladı zaten.

b: ee yani

i: yanisini bilmiyorum ama olanlar ondan sonra oldu.

     kendimi bildim bileli köyün hocası aynıydı hiç değişmemişti. hocanın yanında soluğu aldık ve hocaya başımıza gelenleri anlattık. hoca bize mustafa amca hakkında bilmediğimiz şeyleri anlattı.

mustafa amca yıllar önce o tepede cinlerin düğününe katılmış ve mustafa amcayı sabaha kadar eğlendirmişler. mustafa amcadan yaklaşık 3 ay boyunca kimse haber alamamış. köye geldiğinde köylüye başına gelenleri anlatsada köylü deli olduğunu ileri sürmüş.

     hocaya bu türbenin tarihini daha iyi bilen yokmu diye sordum. s. köyünde yaşar diye bir adamın olduğunu ve daha detaylı bilgiyi ondan öğrenebileceğimizi söyledi. köy yeri olduğundan ehliyet pek sıkıntı olmuyordu. dedemin torosunu aldım ve s. köyüne doğru yola koyulduk. yarım saatlik bir yolculuğun ardından köye varmıştık. biraz sorduk ve yaşar amcayı bulmuştuk. kapıyı çaldık 20li yaşlarda başortülü peçeli bi kız açtı kapıyı yaşar amca ile görüşmek istediğimizi söyledik. yaşar aslında eski bir hocaymış. sizmi geldiniz gençler buyrun diyerek içeri davet etti bizi. sanki bizi bekliyormuş gibiydi hepimiz birbirimize baktık fırat bizim köyün hocası aramıştır gelecekler diye dedi pekte sallamadık girdik içeri oturduk.

evi inceledim göz ucuyla. biraz ürkütücü bir yapıydı hem dıştan hem içten.
biz daha hiç birşey söylemeden

o türbede başınıza neler geldiğini biliyorum dedi.

hassiktir dedim içimden.

     ne biliyorsun dedi fırat

ismaile bakarak sen onların çocuğunu öldürdün, fıratla bana bakarak siz onların kapısına kadar gidip içeri girmediniz ancak sizdende rahatsız oldular.

yanınıza gelen kişi müsfer cin kabilesinden bi varlık idi. eğer oradan kaçmasaydınız sizi bir süre dağ tepe ova gezdirecekti yorgunluktan ayağa kalkamadığınız yerde bırakacaktı ve bir süre köye dönemeyecektiniz.

tüylerim diken diken yaşar hocanın ağzından çıkanları dinliyor ve hayretle bu kadar şeyi nerden biliyor yoksa yaşar hocada mı onlardan diyede düşünmekten kendimi alamıyordum.

     ismail benim bastığım şey oyuncak bi bebekti o nasıl oluyor dedi.

o bebek aslında orada yoktu dedi yaşar hoca, sen destursuz besmelesiz bu cinni varlığın üzerine basıp öldürdüğünde fark ettin o bebeği değil mi dedi.

ismail kendinden emin olmamakla birlikte hatırlamıyorum dedi.

sen öldürdüğün cin bebeği öldürdükten sonra sadece bir cisim olarak gördün. onu sana öyle gösterdiler çünkü dedi.

napmamız gerekiyor yaşar hoca dedim.

bize kapıyı açan kıza elliyle getir işareti yaptı. önümüze eski çelikten leğen tarzında birşey geldi içi su doluydu. önce bir kağıda birşeyler yazıp suyun içine attı. daha sonrasında ise 3 farklı kağıda birşeyler yazdı. muska şekline getirdi iyice para bandı ile bantladı.
bunları yanınızdan ayırmayın yolunuz açık olsun diyerek bizi gtmemizi söyledi.

benim kafamda hala birsürü soru işareti vardı bu kadar şeyi nerden biliyordu bu adam?

    

Türkiye De Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olayları 3 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin