"Kremantar iyi bir seçim olabilir," dediğinde, kafamı hafifçe kaldırıp ona baktım. O da dirseklerini masaya koymuş, iki elini birleştirerek bir yumruk haline getirmiş ve çenesini de yumruğunun üstüne yerleştirmişti.
"Sabote etme," dedim çenemi dikerek. "Kendim seçebilirim."
Kartal'ın kısık bakışlarında küçük bir memnuniyet yakalar gibi oldum. Dudakları yukarı kıvrılacak sandım ama yalnızca titrediler. "Seç bakalım."
"Şey yiyeceğim ben," dedim dudak bükerek. Garson çocuğun hemen dibimde dikilmeye başladığını fark etmiştim, gerildiğimi hissettim. "Şey."
Kartal, imalı bir sesle, "Ney?" diye sorduğunda, kulaklarıma yürüyen şeyin ateş olduğunu hissettim. Gözlerimi kapatıp, kapalı şekildeyken devirdim, bir an gözlerim kayıp beynime gidecek sandım. "Barbekü soslu tavuk."
"Güzel." Gözlerimi açıp ona nefretle baktım. Kartal sinsi bakışlarını yüzümden bir an olsun çekmedi. "Şefin Tavası," dedi sabit bir sesle. "Ve Mozzarella Sticks. Sen ayrı olarak bir şey yiyecek misin?"
"Hayır."
"İçecek olarak ne alırsınız?" diye sordu genç garson, ikimizin anlamsız bakışmalarına bir anlam veremediği o kadar açıktı ki...
"Ben su alayım," dedi Kartal. "Sen ne içeceksin, Lavinia?"
"Lav-"
"Kola içecek," diye böldü lafımı Kartal yüzüne hain bir sırıtış yayılırken. Menüyü kapatıp eliyle masanın ortasına itti. "Bu kadar."
Siparişlerimizi alan garson gözden kaybolurken, bakışlarımı ondan uzaklaştırıp alışveriş merkezinin içine diktim. Sağ tarafımda bir hareketlilik fark ettiğimde, bakışlarım yavaşça sol omzuma, oradan da o hareketliliğe kaydı. Yaklaşık, üç, dört yaşlarında bir kız çocuğu gözlerini bana dikmiş, büyük bir dikkatle beni izliyordu. Koyu renk saçları lüle lüleydi, iri kahverengi gözlerinin altında çiller vardı ama çilleri turuncu değildi, soluk kahverengi tonlarındaydı. Küçük, fındık kadar burnu dimdik duruyordu; üstünde açık mor bir elbise, açık mor elbisenin altında da koyu mor külotlu çorabı vardı. Kaşlarımı kaldırarak bana ilgiyle bakan gözlerine karşılık verdiğimde, bir adım geri gitti ve gözlerini benden kaçırdı. Yüzümdeki ifadeyi yumuşatmaya gayret ettim, gözlerimin etrafına şefkati olabildiğince yaydım ve ifademe ondan rahatsız olmadığımı belirten gölgeler ekledim. Gözleri tekrar beni bulduğunda utanmış gibi görünüyordu. Küçük elleri mor elbisesinin eteğini yakaladı, eteği avuçladı ve kocaman gözlerini gözlerime dikti. Duraksadım. Dudakları yavaşça yukarı doğru gerildi, iki yanağında da öyle büyük çukurlar oluştu ki, kalbime pençeleri sıcacık bir kuş konmuş gibi hissettim. Güldüğünde, gözlerinin etrafında küçük çizgiler oluşmuş, iri gözleri küçülmüştü.
"Kamelya," dedi arka masadaki kadın. "Gel buraya, ellerini silmedik."
Kamelya. Bir çiçek ismi. Dişlerimi sıktığımı fark ettiğimde, küçük kızın gülen gözleri benden ayrıldı ve yan masaya doğru kaydı. Konuşmadı, tam o masaya doğru bir adım atıyordu ki, kendi ayağına takıldı ve dizlerinin üstüne düştü. Bakışlarım donuklaştı, bir an verecek tepki bulamadım. Koyu renk, lüle lüle saçları yüzünü örtmüştü. Kafasını kaldırdı, ağlayan gözler görmeyi bekliyordum ama ağlamıyordu. Bakışları yavaşça beni buldu. Ağlamıyordu ama artık gülmüyordu da. Sadece bana bakıyordu.
Yaşanan sessizlik, bir karmaşayı doğurmadan hemen önce bedenim yana kaydı. Yavaşça oturduğum yerden kalktım ve onu kucaklayıp kaldırdım. Ayaklarının üstüne bıraktığımda, küçük elleri kaburga kemiklerimin üstünde asılı duruyordu. Yüzüne yayılan acı, gözyaşını dileniyordu ama inatla o gözyaşına karşı çıkıyordu. Reddediyordu. Tam doğrulacakken, sağ elini iki kaburgamın arasına bastırıp, tam gözlerimin içine baktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Teen FictionHer şey bir ölümle başladı. Ölüm, nefreti takip etti. Nefret, intikamı körükledi. Ve aşk hepsini alaşağı etti. Yüksek kayalarda uçan kartal, kayanın en dibinde yaşayan küçük kıza âşık oldu. Onların aşkı, çığlık. Onların aşkı, ferya...
6. Bölüm: "Çiviye Takılıp Sökülen Uyku"
En başından başla