Almila hanımdan;Bu yaşadıklarım ne bir başlangıçtı, ne de son gibi görünüyordu. Beş yaşında başlamıştı bu sorunum. Normal olmayan olaylar, 7 yaşımdan sonra çığlık sesleri, benim kendi yaşantıma karışmaya başlamıştı. Korkumdan kimselere anlatamıyordum. Önceleri, çocuk aklımla rüya gördüğümü sanıyordum. Fakat yaşım ilerledikçe bütün bunların rüya değil, gerçek olduğunu algılamaya başlamıştım. Evet, zihnim açıktı ve gözlerim her şeyi görüyordu. Bütün bu yaşananları anlamam ise uzun yıllarımı almıştı. Paranormal olarak adlandırdığım şey ise, bir başkasının hayatına giriyor oluşumdu.
İlk görmeye başladığım kişi sarışın bir kadındı. Uzun boyluydu ve mavi gözlü. Ve bölük pörçük hatırladığım korna seslerine karışan çığlıklardı. Sıçrayarak kendime geldiğimde soluğu annemin yanında alırdım. Küçüktüm ve bütün bu sorunların annemin kucağında geçeceğine inandırırdım kendimi. Annem ise anlattıklarıma ''Kâbus gördün.'' der gülerdi. O zamanlar bana deli gözüyle değil, küçük kızının masum kâbus korkusu olarak bakardı. Ama seneler geçtikçe, benim gibi annemin de düşüncesinin değiştiğini görüyordum.
O yaşlarda rüyamı anneme anlatırdım ve akşam haberlerinde, rüyamda ki kadını görürdüm.
''30 Yaşında ki Senem Tezgül'ü canından eden kaza haberi Mersin'den geldi.'' Bilim adamlarının beynimizin yeni bir karakter yaratmadığına dair makaleleri okumasam, gerçekten zihnimde yeni bir karakter canlandırdığımı düşünebilirdim. Çünkü ne ben öyle birisini tanıyordum, ne de yakınlarda böyle bir kadın görmüştüm.
Çok iyi hatırladığım yaşlarda ve en fakir olduğumuz zamanlarda, 1+0 odalı evimizdeydik. Üç kişi bir odada kalıyorduk ve tabi ki ben annemle birlikte yatardım. Babam, televizyonu kapatmıştı bundan adımın Almila olduğu kadar emindim. Kendimi uykunun en tatlı kollarına bırakacak kadar yaklaşmışken cızıltılar eşliğinde bir ses dolandı kulağıma. İlk başta babamın kumandaya yanlışlıkla dokunduğunu düşünmüştüm fakat kumanda televizyonun üzerinde duruyordu ve televizyon kanalları ara vermeden değişmeye başlamıştı. O panikle annemi kaldırdığımdaysa ne açık televizyon vardı karşımda ne de cızıldayarak değişen kanallar. Her şey sakince yerinde duruyordu.
Yine rüyalarımda gördüğüm insanların, akşam haberler de ölü bulunduğunu görüyordum ve bu ilerleyen senelerde de böyle devam ediyordu. 11 Yaşlarımdayken, hiç tatmadığım bir acı ile aralandı gözlerim. Her tarafım kesikler içindeydi! Burnuma kan kokuları hücum ediyordu ve yapış yapıştım. Kendimi zorlayarak başımı kaldırdığımda kan gölünün içinde buldum kendimi. Bu benim kanımdı! Ama gördüğüm benim bedenim değildi. Kıvırcık saçlarım, omuz hizama geliyordu. Kaslı kollarım vardı ve iri bir vücudum. Ama bu hiçbir işe yaramıyordu. Göğüs kafesime basınç yapan bir ağırlık hissettiğimde elimi oraya götürdüm. Kocaman bir balta vardı ve can çekişiyordum. Evet, birisi beni baltayla yaralamış ve canıma kast etmişti. Sırtımda hissettiğim el ile çığlıklar eşliğinde uyandım. Aynaya baktığımda kendi bedenime bürünmüştüm. Ve akşam haberlerinde; ''Ülkemize gelen Meksika asıllı kadının cesedi baltayla ikiye ayrılmış halde bulundu!'' başlığını gördüm. Midem yanıyordu! Hissetmediğim bir kalp çarpıntısıyla kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama pek başarılı olduğum söylenemezdi!
Eşyalarımın yeri sürekli değişirdi. Televizyon izlerken kanallarım cızırtılar halinde kendi kendine oynardı. Fısıldanmalar kulağımı çınlatacak kadar gürültülü ve karmakarışık olarak beynime baskı yapardı. Gördüğüm rüyalar ve akşam haberleri delirme raddesine gelmemde ki son damla olmuştu. Hastaneye gittiğimde; 'Birisinin beni izlediğini hissediyorum.'' Sözü yüzünden ''Şizofreni'' tanısı konulmuştu. Ben hasta değildim, benim yerim de burası değildi. Geceleri birisinin elimi tutmasıyla uyanırdım. Gözlerimi açtığımda birden fazla çift gözlerle karşılaşırdım ve bu bir şeye aitti. İnsan diyemezdim ama varlık denilemeyecek kadar da ufaktı. Evin içinden yürüme sesleri geliyordu. Işıklar, sürekli yanıp sönmeye başlamıştı.
Aradan uzun zaman geçmesine rağmen bana miras kalan rüyalarım vardı... TÜRKİYE

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkuyu Fısıldayan Hikayeler(KİTAP OLDU!)
KorkuKorku, geçmişten günümüze insanın içinde saklı kalan bir duygudur. Bazen öyle olaylar yaşarız ki o içimizde bir köşeye sinip gizlenmiş olan korku, içimizde adeta bir canavara dönüşür. Peki, siz nelerden korkarsınız? İçinizdeki o sinsi canavar nası...