Selamlar arkadaşlar bu hafta bölüm daha erken geldi.
Kısa olmasından dolayı çok yakınan sevgili arkadaşlar, bu bölümü sizler için daha uzun tutmaya çalıştım.
Umarım keyif alırsınız.
Müzik: "My Jerusalem- Death Valley" (mutlaka dinleyin!)
"Oh kiss me one more time
Before the sun goes down"
xoxo:)
-----------------------
Mutfaktan içeri girerken açılan afzelia antik kestane sürgülü kapıdan geçerek kahve tonlarında döşenmiş olan mutfağa ulaşmışlardı. Krem akrilik dolaplarla bütünleşmiş olan mat kayın ağacından yapılmış olan alt dolaplar bir duvarı boydan boya kaplarken, pürüzsüz parlak siyah corian tezgah mutfağın havasını tamamen değiştiriyordu. Kapıdan içeri girildiğinde tam karşıda verandaya açılan modern görünümlü tamamen aynalı cam, akordeon kapılar dışarıyla bağlantıyı sağlıyordu. Yine duvara yapılmış olan gömme bir dolabın içerisinde metalden harika bir dergi ve kitap bölmesi vardı.Mutfakta Öykü annesini yemek masasındaki son düzenlemeleri yaparken ona kızgınlıkla söylenirken bulmuştu.
"Nerede kaldı bu deli kız? Hep böyle yemeği geciktirir zaten. Damadı da kendi oyunlarına alet etti."
Havva Hanım mutfakta her zaman harikalar yaratırdı. Öykü'nün babası öldükten sonra mutfakta o kadar çok zaman geçirmeye başlamıştı ki kendini üzüntülerinden arındırıp toparlandığında harika bir pastacı olduğunu fark etmişti. O dönemde aldığı yirmi kilo kalçalarına ve göbeğine yer etmişti, ancak Havva Hanım onları hiç vermeyi düşünmemişti. Her aynaya baktığında hala eşi için çektiği üzüntüyü hatırlamak onu duygusal olarak rahatlatıyordu.
Hüzünlü yıllarında anne ve kızına Öykü'nün amcası Hakan Bey ve yengesi Elif Hanım destek olmuşlardı. Bir sabah kendini pasta börek yapmaya adadığında gelen komşularından biri kendi günü için satın almayı teklif etmiş ve böylece bu becerisini işe dönüştürmeye karar vermişti. Bu sayede hem kızına büyük destek oluyordu hem de evinin geçimini sağlayacak kadar kazanıyordu.
Öykü mimarlık fakültesini bitirdiğinde annesine verdiği ilk söz onun hayallerini süsleyen mutfağı tasarlamak olmuştu. Bütçesini aşan bir tasarım olsa da Öykü bunu annesi için yapmak istemişti. İlk sene çalışmış olduğu büro da daha fazla mesaiye kalması gerekmişti. Ancak o zamandan beri ilk senesinin ne kadar zor geçeceğini bilse de annesine değeceğini düşündüğü için bu kararı vermiş ve asla pişmanlık duymamıştı. Ve şuan da o mutfağa bakıyordu. Mutfağa girince annesinin onun gelmiş olduğunu fark etmemesinin üzerine onun beline sarılıp
"annelerin bir tanesi sen yine bana neden kızdın ha!"
Diyerek sulu bir öpücük bıraktı yanağına.
"Ayh! Ödümü kopardın. Çekil bakayım sırnaşma, hem nerede kaldınız siz. Demedik mi yemek saat sekizde diye amcanı bilmiyor musun yemek yemeyince ne kadar sinirlendiğini?"
"Bilmez miyim annecim bilmez miyim? Hadi benim tontiş prensesim yardım edilecek bir şey varsa söyle yapayım."
"Çok anlarsın ya yemek yapmaktan zaten. Bir de yardım edecekmiş. İstemem senin yardımını. Yeter ki bana mani olma. "
Öykü annesiyle atışmaya devam ederken içeriye yengesi girmişti.
"Kız dışarıda ne yapıyordunuz da geciktiniz böyle, zilli seni!"
"Yengeee, söylenecek söz mü bu şimdi. Zaten amcamın yüzüne nasıl bakacağım bilmiyorum bir de sen utandırma beni."
"A benim geri zekalı kızım yer mi kalmadı evin önünde oynaşıyorsunuz. Amcan da görür komşu da görür."

YOU ARE READING
Aşk sözleşmesi
Romance"Bu konuşmanın nereye gideceğini biliyor musun?" Öykü büyük bir yutkunmayla cevap verdi. Tamer kırık bir gülüş gönderdi kadına bütün kasları gergin ve hazırdı, onu istiyordu. "Bana nasıl güvenebiliyorsun, benim iyi biri olduğumu nereden...