•4• "Amisit Regina"

46.9K 4.2K 671
                                    

Huzursuzca gözlerimi açtım. Bugün, JMA'deki son günüme uyanıyordum. Belki hayatımın son gününe uyanıyor da olabilirdim... Dünya'ya adım attığımız ilk günden ölür müydüm acaba? Biraz daha uzun yaşayacak kadar şansım olduğunu düşünsem de, geri dönemeyeceğime dair güçlü hislerim kalan her şeyi unutturmaya yetiyordu.

Karmaşık duygular içerisinde yatağımda doğrulduğum an karşımda gördüğüm kadın, beni tüm düşüncelerimden aniden arındırdı ve iç çekişlerim yerini yüksek bir çığlığa bıraktı. Dudaklarımdan "Sen kimsin, odamda ne işin var?!" diye korku dolu bir cümle döküldü. Konuşurken bile irice açmış olduğum gözlerimle kadını incelemekten kendimi alıkoyamıyordum. Kül rengi upuzun saçları, ışıldayan mor gözleri ve soğuktan buz tutmuş gibi görünen dudaklarıyla hayatımda gördüğüm en tuhaf varlık olabilirdi. Siyah, uzun tırnaklarının üzerinde sanki kardan bir katman vardı. Fakat onu ürkütücü olduğu kadar büyüleyici kılan bambaşka bir özelliği daha vardı ki, kalan her detayı göz ardı etmenize sebep oluyordu: Sırtından iki yanına açılan devasa buzdan kanatlara sahipti.

"Korkma Aisley, sana yardım edeceğim." diye alçak bir tonda beni yanıtladı. Aniden üşüdüğümü dışa vuran bir ürpertiyle doldum. Tek kelime etmeden ona bakmayı sürdürüyordum. Hayal görmekle gerçeklik arasında tuhaf bir çizgideydim, ne tepki vereceğimi kararlaştıramıyordum.

"Buzlar Kraliçesi Iris ile tanış, Aisley."

Sesi duyduğum yöne kafamı çevirdiğimde Bilge'yle göz göze geldim. O ne zamandır buradaydı?

Iris, Bilge'nin farkına vardığı anda sert ve uzun bir üfleyişle karşısını buzla kapladı. Git gide artan korkumla baş başa kalmış, olacakları bekliyordum. Kalbim ağzımda atıyordu ve midemin karnımdan boğazıma doğru yükseldiğini hissediyordum. Buzlar Kraliçesi, Bilge'den hoşlanmıyordu.

"Yaklaşma," diyerek kalın buz duvarının ardından Bilge'ye uyarıda bulunduğu anda fark ettiğim detay vücudumda salgılanan adrenalin seviyesini iki katına çıkarırken dehşetle gözlerimi büyülttüm. Buzun Iris'in tarafında kalan kısmında ben de vardım.

Bilge'nin yalnızca sakin bir ifadeyle Iris'i süzmesi beni daha çok geriyordu. Tamam, amacı beni yaratıklara yem etmek olabilirdi ama bunu henüz yapmazdı, değil mi? Güvensizliğim yüzünden kafamdaki bu soruya cevap verebilmem mümkün görünmüyordu.

Bilge gülümseyerek buzdan duvara yaklaşırken tedirgince ayağa kalktım. Bu adam yaşlılıktan durumlar karşısında doğru tepkiler verebilme yetisini kaybediyor olabilir miydi? Gülümsemesi şu ana hiç uygun kaçmıyordu. Iris'in tam karşısında durdu ve buza dokunduğu an, Iris'in bütün savunma kalkanı büyük bir gürültüyle kırılarak buz parçaları ayaklarımın dibine savruldu.

Hala bizden sakladıkları bir şeylerin varlığına inanıyordum ancak bahsettikleri özel güç konusunu yeniden değerlendirmeliymişim gibi görünüyordu. Yaşadığım şeylerin şokunu üzerimden atamıyor, öylece olduğum yerde dikiliyordum. Birkaç saniyenin ardından silkelendim ve hızlı adımlarla Bilge Nyxomnis'in arkasına geçtim. Beni bu tanımadığım tuhaf kadından daha çok önemsediğine inanıyordum.

Iris yumruklarını sıkarken Bilge ona doğru bir adım attı ve buzdan kanatlarından birini yakaladı. Onun ani bir hamlesiyle kanadının yarısını kaybeden Iris acıyla inleyince yüzümü buruşturdum. Fısıltıyı andıran ses tonuyla "Alçak herif!" diye bağırdı.

Bilge'nin diğer kanadına da yöneldiğini gördüğüm an bu sahneyi daha fazla izleyemeyeceğimi fark ettim ve şuursuzca ikisinin arasına atladım. Bu kadını niye korumak istediğimi anlayamasam da acı çekmesi kalbimde bir yerleri sızlatmıştı sanki.

"Yapma!" dedim, yüzümü Bilge'ye dönüp sert bir ifadeyle onun ellerini Iris'in diğer kanadından çekerken.

Bilge ise bu defa tehditkar bakışlarını bana yöneltti ve anlam veremediğim kelimelerini ardı ardına sıraladı. "Onu bu haline rağmen koruyorsun demek... Merak etme, seni de onun yanına yolladığımızda böyle bir şeye ihtiyacın kalmayacak!"

AURORAWhere stories live. Discover now