ECRİN ÜNVER
Ucunda kocaman bir tavşanın asılı olduğu anahtarlığımı çantamda bulduktan sonra kilide soktum ve kapıyı ayakkabılarımı çıkartırken açık tutmaya çalıştım. Okulun verdiği yorgunlukla boğuşurken bitmek üzereydim. Derin bir uykuya ihtiyacım vardı.
Ve biraz yemeğe.
Dışarısı karanlıktı, gökyüzü maviliğini kaybetmiş, insanın içini huzursuz edecek bir renge bürünmüştü.
Derin bir nefes alarak omuzlarımı dikleştirip içeriye girdim, kapıyı ardımdan kapattıktan sonra anahtarlarımı sabah alırım diye düşünerek antreye bıraktım. Kısa çoraplarımı seyrederken salona yöneldim, tam da o sırada anneannem seslenmişti.
''Ecrin, sen mi geldin?''
Sesi resmen beni kendime getirdi. Gözlerimi yorgunluğumu def etmeye çalışarak açık tuttum ve salondan içeri girdim. Aynalı vitrinin karşısındaki koltukta elinde bir örgüyle oturuyordu. Gün içerisinde yapacak işleri sınırlı olduğundan dolayı genellikle olduğu gibi yine örgü örüyor olduğuna şaşırmadım. Gülümsedikten sonra yanına gittim ve tombul yanaklarından öperek onu onayladım.
''Ben geldim sultanım.''
''Okul nasıldı?'' diye sordu her zamanki tatlı sesiyle.
''Her zaman ki gibi,'' diyerek geçiştirdim. Okul veya sınavlar hakkında konuşmaktan pek hoşlanmazdım. Başarısız değildim ama cevaplamak sıkıcı geliyordu.
O yüzden konuyu değiştirmeye çalışarak, ''Yemek yedin mi tatlış?'' diye sordum bir kez daha yanağından öperken.
''Yedim tatlış!'' Gülümseyerek yanına oturup tek kolumla onu sarmaladım.
Boş zamanlarımda yemek yapıp dolaba dolduruyordum. Ortaokul ikinci sınıftayken her türlü yemeği yapmayı öğrenmiştim. Evin temizliğini de haftada bir Irmak ile beraber yapıyorduk. Anneannem evde yapacak bir şey bulamadığından ya oturur örgü örerdi ya da komşulara giderdi. Ara sıra Selma Teyze'ye de uğrardı.
O yokken bizde evi temizlerdik, açıkçası Irmak ile evi temizlemeye bayılıyordum. Gerçekten eğlenceli oluyordu. Sergilediği tavırların aksine her şeyden biraz anlardı benim canım arkadaşım. Ancak Selma Teyze, Irmak'ın temizlik yapabildiğini tabii ki de bilmiyordu. Öğrenseydi şoka girerdi herhalde. Irmak, evde beceriksiz taklidi yaptığı için Selma Teyze de ona iş yaptırmamaya çalışırdı. Açıkçası en yakın arkadaşım biraz hindi.
''Tüm gün sıkıntıdan patladım. Beni hep yalnız bırakıyorsun Ecrin.''
İşte başlıyorduk.
Kırgın sesine karşın, muzip bakışlarımı takındım ve dudaklarımı bükerek gülümsedim. Numara yaptığını biliyordum. Ancak karışmayarak devam etmesine izin verdim. Çünkü biliyordum ki, onun tek eğlencesi beni kandırdığını sanmaktı.
''Haklısın... İyice sorumsuzlaştım ben...'' dedikten sonra üzgünce inledim.
''Haklıyım tabii. Çok ihmal ediyorsun beni.''
Gülüşümü kafamı diğer yana doğru çevirerek gizledim. Kendimi toparladıktan sonra yine onun tatlı yüzüne baktım. Gözlerinin yanındaki kırışıklıklar anneannemin yaşına yaş katmaktan çok onu çocuksu bir tatlılıkla bezeliyordu. Öyle güzeldi ki... Yaşlanmak en çok ona yakışıyordu.
''Peki,'' diyerek ona daha sıkı sarıldım. Artık asıl noktaya gelmesini sağlamaya çalışıyordum.
''Kendimi sana nasıl affettirebilirim sultanım?'' diye sorduğumda zaten ince olan alt dudadığını üst dudağıyla kapayarak kendine düşünüyormuş görüntüsü verdi. Ne isteyeceğini biliyordum ama onun söylemesini bekliyordum. Gülmemek için yanağımın içini ısırdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
POPÜLER KÖLELER
Teen Fiction✾ ''Bugünün geleceğinin hayalini bile kuramazdım,'' diye fısıldadı kız, gökyüzündeki yıldızlara umut dolu gözleriyle bakarken. ''Böyle bir şeyi aklımdan bile geçiremezdim,'' diye devam etti. Sonrasında komik bir şey hatırlamış gibi kendi kendine gül...