XLI | h i s l e r

61.1K 4.4K 12.7K
                                    



Merhaba! Biz geldik! Güzel, keyifli bir bölüm oldu. (Son kez gülün istedim.) Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım, olur mu? Keyifli okumalar dilerim! 🤍

) Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım, olur mu? Keyifli okumalar dilerim! 🤍

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Yüksek Sadakat - Döneceksin Diye Söz Ver
Sena Şener - Teni Tenime


HÜKÜMRAN

41

"HİSLER"


Dünde bıraktığını sandığın geçmiş; üstüne bastığın an kırılacak ve seni içine çekecek bir buz tabakası gibi, iyileştiğine inandığın fakat dokunduğun an yeniden kanayacak bir yara gibi, ağına düşmeni sabırsızlıkla bekleyen yırtıcı bir hayvan gibi pusudaydı.

Tek bir an yeterdi geçmişin geçmişte kalmadığını anlamana, bugününde ve yarınında, daima yaran olarak kalacağına.

Ve sonra mutsuzluğun gölgesi, üstüne sis gibi çökerdi.

Savaş Kıratlı yüzünden ziyan olmuş hayatıma rağmen defalarca empati kurmuş ve kendimi Aybars'ın yerine koymuştum. Onun yaşadıklarını yaşasaydım, gözümde Melek kadar günahsız olan Dilhan'ı zamansızca kaybetseydim ve ölümünün ardından affedilmeyecek kadar kötü bir şey yapmış olduğunu öğrenseydim, yine de Dilhan'ı sevmeye devam edebilir miydim?

Ömrüm boyunca sevdiğim birinden, canımın diğer yarısından kolayca vazgeçebilir miydim?

Bir cevap bulamamak beni çıldırtıyordu. İnsan içinden geçmediği acının ne olduğunu, ne hissettirdiğini anlayamıyordu. Düşüncesinin bile içimi acıttığı bir şeydi bu. Dilhan'ı büyük bir kötülükle aynı çerçevede hayal bile edemezdim. Aybars da böyle söylemişti. Kırk yıl düşünse bile, abisinin böyle bir şey yapacağının, aklının ucundan dahi geçmeyeceğini.

Sessiz, düşünceli ve yine çoğunlukla uykusuz bir gece geçirmiştik. Aybars, Resul Kayhan'la yaptığı telefon görüşmesinden sonra çalışma odasına geçmiş ve onu dinlemeye çalışmıştı, şansı vardı ki Resul Kayhan içinde ses dinleme cihazının olduğu kalemine yakındı. Adamın telefonda söylediklerinin blöf olduğunu duymuştu. Kayhan'ın beni öldürmekle tehdit edişinin altı boştu zira değil bana, bir kişiye daha zarar gelmesi durumunda, Aybars'ın kasetleri ortaya çıkaracak kadar ciddi olduğunun farkına varmıştı. Aybars iyi gidiyor, Kayhan ise gün geçtikçe bocalıyordu fakat bu tehdidin üzerimizden kalktığı anlamına gelmiyordu.

Aybars odaya döndüğünde onunla fazla konuşmamış, ondan kaçmıştım. Akşam yemeğinin hemen ardından da odaya girip yatağa uzanmış ve uyumasam bile sabaha kadar gözlerimi açmamıştım. Aybars ne düşünüyordu bilmiyordum ama o da sessizdi, konuşmak için üstelememişti. Ama eğer ki bu sessizliğimin telefonda duyduklarım yüzünden olduğunu sanıyorsa yanılıyordu. Ölümden korkmuyordum çünkü ölmeme izin vermeyeceğini bilecek kadar ona güveniyordum. Sessizliğimin nedeni sızlayan kalbimdi. Bazı şeyleri kabullenememek ve hazmedememekti.

You'll also like

          

Havada yazdan kalma bir sıcak vardı ama ben kara kışı aratmayan bir ayazda kalmış gibi üşüyor, buzdan farksız ellerimi ısıtmaya çalışarak verandada oturuyordum. Yarım saatten fazladır buradaydım, avluda gezinen adamları saymazsak da yalnızdım.

Gözlerimi kapatmış ve yüzüme düşen güneşten saklanmak için başımı koltukta geriye yaslamıştım. Yanıma birinin oturduğunu fark ettiğimde kafamı kaldırıp ona baktım. Aybars gelmişti ama adımlarının sesini bile duymamıştım.

"Konuşalım mı?" Bu bir soru ya da rica değil, emirin ta kendisiydi çünkü gözlerime itiraz kabul etmiyorum der gibi bakıyordu. "Dün akşam kaçtın, gece kaçtın, sabah kaçtın... Kızgın dedim, kırgın dedim, bekledim. Ama senin bana geleceğin yok."

Kaçtığım doğruydu. Mesela verandaya çıkmadan önce Aybars'ı Miray'ı severken görüp kaçmıştım. Miray gözlerimin önünde Aybars'ı hiç tanımadığı babasının yerine koyarken, kaçmaktan başka bir çıkar yol bulamamıştım.

"Neyi konuşacağız?" diye sordum isteksizce. Çekmecedeki fotoğraf, Kayhan'ın telefonu, bu konağın duvarları... Dünden beri her şey üstüme üstüme geliyordu. Boğuluyordum ve bunu Aybars da görüyordu.

"Yürüyelim biraz," dediğinde ayağa kalktı ve bana elini uzattı. "Hadi."

Daha fazla kaçamayacaktım, ayağa kalktım fakat uzattığı eli tutmadım. Yanından geçtiğimde Aybars elini yavaşça indirdi ve bu yaptığım canını acıtmış gibi kısa bir an kalakaldı. Onu beklemeden yürümeye başladığımda bir süre sonra yanımdaydı ve tutmadığım eli yumruk halini almıştı.

Yan yana konağın geniş arazisi boyunca ilerlediğimiz sırada "Annenle veya Kartal'la konuştun mu?" diye sordum onun konuşmasını beklemeden. "Renan nasılmış?"

"İyiymiş," dedi anında güçsüzleşen sesiyle. "Öğleden sonra eve gelirlermiş, doktor Renan'ın bugün taburcu olabileceğini söylemiş."

"Çabuk iyileşmesine sevindim," diyebildim. Eğer Renan'a bir şey olsaydı, Aybars bu yükün altından asla kalkamazdı. "Sence böyle bir şeyi neden yaptı?"

"Bilmiyorum," dedi iç çekerek. "Dün gece sabaha kadar uyuyamadım düşünmekten ama yine de işe yarar bir cevap bulamadım."

"Kendini suçluyorsun değil mi?" diye sordum. Benimki de soruydu. Annesi onu suçlarken Aybars'ın kendini suçlamaması mümkün değildi.

"Ben sebep oldum." Sesi kısıldı. "Eğer işleri bu raddeye getirmeseydim..."

"Hayır," diyerek sözünü kestim. "Her şey için sadece kendini suçlamandan yoruldum. Yapma bunu çünkü tek suçlu sen değilsin. Hatta sen, suçlu bile değilsin Aybars. Evet, işleri bu raddeye getirmeseydin böyle olmayacaktı. Ama eğer bu noktada olmasaydın, nerede olacaktın hiç düşündün mü?" Cevap vermesini beklemeden devam ettim. "Feza'yla evlenmiş olacaktın. Kim bilir Resul Kayhan seni hangi pis işlerinde maşa olarak kullanacaktı ve sen hiç istemediğin bir hayatı yaşamak zorunda kalacaktın. Böyle olunca daha mı mutlu olacaktı herkes? Neden herkes sadece kendini düşünüyor?"

Renan'a kızdığım nokta buydu. Kimse kimseyi değil, sadece kendini düşünüyordu.

Aybars sessiz kaldı, söylediklerim ağır gelmiş olmalıydı çünkü gerçekler her zaman acıtırdı. "Tam olarak öyle değil," diye itiraz etti. "Annemin istediği tek bir şey var, kimsenin ölmemesi. Renan'a gelince... O da böyle bir kız değildi ki. Bu hale nasıl geldi bilmiyorum, görmedim mi yoksa görmek mi istemedim... Ama Renan bencil değildi, öyle olsa herkes sessiz kalırken Feza'yla evlenmeme bir tek o karşı çıkmazdı."

HÜKÜMRAN Where stories live. Discover now