25 Bölüm

19.9K 1K 20
                                    

Arkadaşlar bu kadar emekle yazılan hikayeye yorum ve veto bekliyorum

emeğe saygı lütfen !

 sevgiler

 not : sorun giderildi 

Tanıdık gelen sesin kahkahası kulağımda patlamıştı “ kimsin sen kim olduğunu biliyorum aslında ama çıkartamadım kimsin sen ?”

Arkama dönmeye çalıştıkça karanlıkta yürüyen adamın ayak sesleri bana yaklaşıyordu. Bir adım daha attığında penceren hafif yansıyan ışıkta yüzünü gördüm

“ Sen sen ne yaptığını sanıyorsun salak herif.”

“ güzelim seni görmeyeli çok zaman oldu e anlat bakalım nasılsın ?”

 

“ Ahmet beni bırak eve gideyim calib bunu öğrenirse seni yasatmaz.”

İnandırıcı gelmemişti bu söz bana yüzüme gülen gözleriyle baktı “ Calib hayatta seni umursamaz Tuğçe. O beria’ya âşık öyle bir sevdaları var ki sen onun hayatında bir hiçsin ve hiç kalacaksın.”

Hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştım. Bu sözler çok canımı yakmıştı. Ve biliyorum ki gerçekten ben onun için hiçtim. Hiç olmaya da devam edecektim.

Ahmet yarama tuz basıyordu basılan yara inanılmaz derece de kanıyordu. Ahmete baktım yüzüme bir tane tokat attı bir tane daha birde karnıma yumruğu geçirdi.

İçim parçalanmıştı yeniden inanılmaz karın ağrısı ile kasıldım oracıkta ölüveriyor gibi hissetim.

“ Ahmet vurma Ahmet ne istiyorsun benden ?”

Ahmet ise sinirli bakışları ile yüzüme baktı “ seni istiyorum tuğçe seni.”

Bu adam ne dediğini bilmiyordu delirmiş olmalı ki bana olan sevgisini buraya taşımıştı.

“ Ahmet sen bir şizofrensin biliyor musun ?”

Sinirli bir şekilde yeniden tokat attı bana “ sen benim olacaksın.”

Karnımdan gel kasıntı yeniden devam etti. Oysa ki ben güçlü görünüyorum sandım.

Ayağa kalkıp hızlı adımlar ile kayboldu gece soğuk ve karanlıktı üşüyordum bir yandan karnımdan gelen kasıntı bir yandan gecenin verdiği ayaz soğukluk vuruyordu tenime.

 

Calibin ağzından :

Ceketimi çıkartıp odama gidiyordum. Beria ile tuğçe arasında kararsız kalıp doğruca tuğçenin odasına gittim.

Odasında yoktu büyük ihtimal akşam yemeği için aşağıdadır diye düşündüm. Üstümü değiştirip aşağı iniyorum ki merdivenlerden çıkan beriayı gördüm.

“ Beria nasılsın ?” buruk bir gülümseme ile baktı gözlerini karnına dikip “ iyiyim ben teşekkür ederim sen calib ?”

“ iyiyim tuğçe nerede beria ? “

Beria ise kekeleyip durdu “ yemekte yoktu calib odasında olma – lı “

Ansızın bahçede olabiliceğini düşündüm hızlıca bahçeye çıktım karanlık çoktan basmıştı. Şadırvanda bile yoktu “ neredesin kadın !”

Söylenircesine geziyordum ki hassanı gördüm “ tuğçeyi gördün mü ?” hassan ise olumsuzca başını sallayıp bakındı. İleride cudiye’yi gördüm.

“ cudiyee “ seslenmem ile cudiye’nin olduğu yerde bana bakması hızlı adımlarla yaklaşması bir oldu “ efendim calib ?” boğazımı temizleyip cudiye ye mesafe koydum “ tuğçeyi gördün mü acba ?” oda olumsuzca başını sallayınca içime şüphe düştü.

Hassana seslenecektim ki ortadan kaybolmuştu.  Bugun bir gariplik vardı.

Bütün evi birbirine katıp tuğçe’nin nerede olduğunu öğrenmeye çalıştım.

“ yok yok bir kadına sahip çıkamadınz nereye gider !!”

“ adamları toplayın salona gelsinler hemen derhal.”

Tuğçe :

Gece karanlıkta tepside bir mumla bana yiyecek getiren  küçük bir çocuk geliyordu. Yüzündeki gülümseme beni görünce soldu.

Yüzüme bakmaktan korkmuştu. Elinde ki tepsiyi yere bırakıp bana baktı “ yüzün çok kanıyor.” Bacaklarımdan gelen kanı da görünce panik oldu.

“ sen kimsin ?” yüzümü kaldırıp ilk defa sanki gururlanırcasına söyledim. “ tuğçe mahmoud calib mahmoud’un ikinci eşiyim.”

Küçük çocuk küçük elleriyle ağzını korku ile kapattı “ beni buradan çıkar lütfen.”

Çocuk korkuyla başını olumsuzca salladı “  yapamam beni öldürürler.” Fısıltı ile çıkan kelimelerim çaresizce “ söz sana bir şey olmayacak beni buradan çıkar.”

Küçük çocuk elini kulağıma götürüp fısıldadı “ biraz daha bekle gidecekler o zaman yardım edeceğim.”

Çocuk gittiğinde çok zaman geçmişti. Daha çok üşüyordum. Gelmek bilmiyordu uyuya kalmıştım.

Üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum saat kavramı ve gün kavramını da bilmiyorum.

Birinin beni dürtmesi ile irkildim ne zamandır uyuyorum bilmiyorum “ tuğçe abla gitmediler.” Çocuk endişe ile bana baktı gitmeye hazırlandı “ dur gitme.”  Omuzumu hafifçe oynatıp “ calib mahmouda burda olduğumu ulaştır bir şekilde.”

Çocuk başını sallayıp gitmişti. Başım dönmeye başlamıştı ki bulantım devam ediyordu. Orada önüme kustukça kustum.

Ayak sesleri geliyordu gelen caliptir diye umutla açtım ama gelen o değildi. “ seni himayeme alacağım bugun kadın ! benim olacaksın bugun !”

“ senin olmayacağım piç adam.”

Ettiğim küfürün bile farkında değildim. Bir tokat daha yediğimde artık baygındım. Birinin Beni kucağına alması ile irkildim gelen calibti.

Rüya görüümü sandım. Etrafa baktığımda kimseyi göremedim.

“ calib sen sen nasıl geldin.”

Gözyaşlarımı elleriyle silip sıkıca sarıldı bana “ aptal kadın beniz nasıl dışarı çıkarsın ben bir iş adamıyım dostlarım olduğu kadar da düşmanlarım da var.”

Kafamı olumsuzca sallayıp sıkıca sarıldım beni arabaya bindiğinde zangır zangır titriyordum. Hastaneye götürdüğünde bacaklarımdan akan yüzümde oluşan morlukları görünce ellerini sıkıca yumruk yapıp duvarqa geçirdi.

“ Doktor kanamam ve baş dönmem var.” Hemen ultrasyona odasına sokup karnıma soğuk jeli sürdü. Gözleri ışıl ışıldı “ gözünüz aydın tuğçe hanım hamilesiniz.”

Birden şaşkınlıkla baktım “ Hamile ?” başını salladı “ bilmiyormuydunuz ? tam bir buçuk aylık neredeyse” kadına bakıp korku ile kanamama baktım “ ona bir şey olmadı değil mi ? yaşıyor değil mi ?” kadın beni sakinleştirmeye çalıştı. “ lütfen sakin olun Bebekte bir şey yok yalnız kanamanız olmuş şiddetten dolayı.”

Şükrediyordum bebeğime bir şey olmadığı için ne kadar dua etsem azdır.

Mutluluktan gözyaşım aktı. Kapıyı açıp calib’in girmesine müsaade etti.

“ neyin var tuğçe ne dedi ?”

Calib endişe ile bakıyordu ona hüzün vermek istemedim. “ Hamileyim hemde 1 buçuk aylık”.

“ Ben sana ve bebeğime zarar verenlere dünyayı zindan edeceğim bekle ve gör !”

Irak'ta Bir Türk GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin