Bölüm 3

1.1K 99 9
                                    

Bölüm 3

“Kızım hareket edemedim diyorum sana ya.” Diye yakındım. Gözleri kocaman açılmış beni izliyordu. Daha sonra çenesi titremeye başladı ve dayanamayarak kahkahalarla gülmeye başladı. Bense somurtarak sarsılan vücuduna baktım. Yaklaşık bir beş dakika hunharca güldükten sonra elini omzuma koyarak dudağını ısırdı.

“Kusura bakma valla kanka da sende ki ergenlik de neymiş be? Yanağına dokunmuş alt tarafı öpmemiş bile.” Deyip ufak bir kahkaha daha attı. Kaşlarımı çatarak bir hışımla ona döndüm.

“Ya Yağmur sen beni dinlemiyor musun? Hislerle alakalı değildi diyorum kızım sana. Büyülü gibiydi böyle elimi kaldırıp elini çekemedim. N’apıyorsun sen be, bile diyemedim.” Dedim sesimi yükselterek. O an aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Yağmur da sözlerimden sonra kendisini toplayarak ciddi bir yüz ifadesine büründü.

“Bak Ada…Poyraz’dan sonra böyle hissetmen çok doğal. Başka birinden hoşlanabilirsin. Kendini suçlu hissetmen gerekmez.” Dedi üzgün sesiyle. Kaşlarım daha da çatılırken kalp atışlarımın hızlandığını hissettim.

“Onunla hiçbir alakası yok.” Dedim buz gibi bir sesle. İsmini duymam bile acının damarlarımdaki kana karışıp birlikte vücudumu keşfe çıkmasına neden oluyordu. Yağmur şefkatle dolup taşan gözlerini gözlerime dikerek ellerime uzandı ve güven verircesine sıktı.

“Bundan emin misin?” Dedi. Aslında soru sorar gibi değil de sanki cevabı biliyormuş gibi, beni ikna etmek istermiş gibi konuşuyordu.

“Sen söyle.” Dedim yarı alay yarı sinirle. Başımı hafifçe yukarı kaldırarak gözlerimi kıstım. Bu hareketi yapınca bebeksi yüzüm yerini öfke saçan bir yetişkininkine bırakıyordu.

“Bak bana kızma tamam mı? Sadece seçenekleri değerlendiriyorum.” Dedi en sakin sesiyle. Ah! Yağmur’un şu ses tonu, bir de saçlarımla oynanması rahatlatır beni. Yoksa bu kavga sürüp giderdi. Kafamı aşağıya indirerek hafifçe başımı salladım.

“Tamam.” Dedim fısıldayarak.

“Hadi birazdan ders başlayacak. Kendini toparla da yakışıklı edebiyat hocamıza gülümse.” Diyerek hafifçe gülümsedi. Evet, yirmi sekiz yaşında fit mi fit bir edebiyat öğretmenine sahiptik ve bu yüzden edebiyatım üçten aşağı olmazdı. Dudaklarım yukarıya doğru kıvrılırken başımı salladım ve defterimi çıkarıp sıraya bıraktım.

****

Eve geldiğimden beri her zaman yaptığım gibi olayları kafamda tekrar tarttım. En ince detayına kadar. Olanları kendime bir türlü açıklayamıyordum. Düşünceler yoğunlaştıkça duvarlar üzerime geliyor gibi hissediyordum.  Nefes alış verişim hızlanırken hızla ayağa kalktım ve uzun zamandır gitmediğim huzura doğru yürümeye başladım.

Bir zamanlar aldığım nefesteki tadı bile farklı hissettiğim yerdeydim. Bizim yamacımızda. Güneş onun dakikliğindeki manzarayı oluşturamasa da turuncu ışıkları içimi ısıtıyordu. Rüzgar saçlarımın arasında gezinirken gözlerimi kapattım. Sanki yanımdaymış, sanki eskisi gibi yine beni izliyormuş gibi düşünmek hem iyi hem de kötü geliyordu. Yanımdaymış gibi ya da şizofrenmişim gibi.

“Bana bunu yaptığın için seni asla affetmeyeceğim.” Dedim kısık ve çatallaşmış sesimle. Başıma ufak bir ağrı girerken iç sesim sanki “Neden?” diye soruyordu. Bu durum her ne kadar tuhaf gelse de anın tadını çıkararak başımdaki ağrıyı bir kenara bıraktım ve onunla konuşuyormuş gibi sitem etmeye devam ettim.

“Hiçbir şey söylemeden çekip gittin. Üstelik sana aşık olmuştum ve şimdi başkasının ufak bir dokunuşu bile acı çektiriyor!” Dedim bu sefer.

 “Üzgünüm.”  Dedi içimdeki ses fısıldarcasına. Belki de üzülüyordu bu halime ama üzülmek hiçbir işe yaramıyordu. Üzülmek onu geri getirmiyordu ki. Üzülmek sadece üzüyordu işte. Daha ötesi yoktu.

“Acınacak durumdasın Ada. Deli gibi kendi kendine konuşup sanki yanında o varmış gibi düşünüyorsun. Gözlerini kapatıp sıcaklığını hissetmeye çalışıyorsun ama asla ısınamayacaksın.” Dedim tıslarcasına. Evet bazen kendimi azarlıyordum ve davranışlarımda çok etkili oluyordu ama şuan yapmak istediğim tek şey ısınmaktı. Onun sıcaklığıyla ısınmak. Gözlerim hala kapalıyken çimlerin üzerine boylu boyuna uzandım ve kollarımı belime doladım.

“Eve gitmen gerek.” Dedi iç sesim. Kaşlarım çatılırken belimi daha sıkı sardım.

“Delirmek istemiyorum, çık beynimden!” diye tısladım yine.

“Delirmiyorsun. Hadi eve git küçük.”

“SUS!” diye haykırdım. Sesim yankılanarak birkaç defa daha doldu kulaklarıma. Ellerimle belimi daha sıkı sararak cenin pozisyonu aldım ve sessiz sessiz, içimi çeke çeke ağlamaya başladım. Kolumun tersine burnumu silerek içimi çektim. Ellerim titremeye başlayınca yumruk yaparak belime sarmaya devam ettim.

“Eve gidersen susarım.” Dedi iç sesim. Hıçkırmaya başlarken hızla ayağa kalkarak titrek bacaklarımla arabanın içine geçtim ve son ses Athena dinlemeye başladım. Onlar “Ben böyleyim.” Şarkısıyla coşarken ben ellerimi kulaklarıma bastırmış koltukta bir ileri bir geri sallanıyordum. Anısını görmek sarsıcı olsa da sesini beynimin içinde duymak dehşet vericiydi ve ben son zamanlarda başlayan bu tuhaflıklara nasıl dayanacağımı bilmiyordum. Belki de en sonunda kafayı yemiştim ve buradan direk Bakırköy’e sürmem gerekiyordu.

Bölümleri gayet hızlı paylaşıyorum , vote okunma oranına göre iyi ama okunma oranı çok az :( Bu canımı çok sıkıyo :/ Neysee, iyi okumalar canlar :D

Aşktan KaçılmazWhere stories live. Discover now