Bölüm 20
Giydiğim siyah V yaka diz üstü elbisem ve açık saçlarımla yarım saat içinde hazırdım. Güzel görünüyordum sanırım. Nedense bugün güzel görünmek istemiştim.
Bunun yeni gelen adamla bir ilgisi olabilir mi?
Kafamı sağa sola sallayarak kaşlarımı çattım. Hayır, sadece içimden gelmişti. Yoksa ilk defa gördüğüm adamı neden hayallerime konu ede-
"Ada! Yağmur geldi anneciğim seni çağırıyorlar!"
Aynaya son kez bakarak odamdan çıktım.
"Hadi be kızım ya! Ağaç olduk burada." Yağmur'a göz devirirken onun gözleri beni tepeden tırnağa süzüyordu. Süzmesi bittikten sonra kaşlarını kaldırarak ıslık çaldı.
"Vay Ada Hanım. Hayırdır?" dedi. Sesindeki ima tüm mahallece hissedilebilirdi ki annem de doğal olarak hissetmiş gözlerini açarak bana bakmıştı. Rahat olmaya çalışarak saçlarımı geriye attım. Belki de daha az düşünmeliydim. Düşündükçe işler sarpa sarıyordu çünkü.
"Her giydiğim yakışıyorsa ben ne yapayım kızım?" diye sordum. Yağmur cevabımdan hoşnut sırıtırken annem de kafasını onaylamazca sallayarak salona doğru ilerledi. Ayakkabılarımı ayağıma geçirirken Yağmur;
"Yeni çocuğa mı açıldı bu göğüsler acaba?" dedi utanmazca. Eğildiğim için göğüslerim görünüyordu o da bilerek pislik yapıyordu.
"Edepsiz!" dedim gülerek. Kapıyı kapatarak arabama doğru ilerledik. Eda bizi mekanda bekleyecekti. Yolda adresi navigasyona yazmış müzik dinlemiştik. Ne o bir şey söylemişti ne de ben. En sonunda geleceğimiz yere vardığımızda arabayı park ederek indik. Ben kapıları kilitlerken Yağmur üzerini düzeltiyordu. Tabelasına hiç dikkat etmediğim mekana hızlıca girerken kaşlarım gittikçe daha da çatılıyordu. Daha sonra Yağmur'un üzerini incelemeye başladım. Tabii ya! Resmen oyuna gelmiştim. Burası kareoke yeri falan değildi. Burası bildiğin bardı! Kaşlarımı çatarak Yağmur'a döndüm.
"Hani kareokeye geliyorduk?" diye bağırdım. Bağırdım çünkü müzik öyle yüksek sesliydi ki başka türlü sesimi duyurabilmemin imkanı yoktu. Yağmur gözlerime kedicik bakışlarını atarak gülümsedi. Az da olsa yumuşadığımı hissederken elimden tutarak ilerlemeye başladı. Pistteki insanlara değmemeye çalışarak ilerlerken yatışan sinirim tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Ne işimiz vardı bizim burada Allah aşkına?
Bir iki dakika sonra Eda'nın yanına varmıştık. İkisi de bana gülümseyerek bakarken suratımı asarak etrafı kolaçan etmeye başladım. Yağmur'un sevdalısı Mert neredeydi acaba? Biraz daha etrafa baktıktan sonra gözlerim tek bir noktaya takılmış ve ben anında nefesimi tutmuştum. O'ydu. O'ydu ve buradaydı. Kısık gözleriyle etrafa kaçamak bakışlar atıyor bir şey arıyor gibiydi.
"Oha ama artık!" diye fısıldadım şaşkınlıkla. Sanki fısıldadığımı duymuş gibi kafasını anında bana çevirmiş ve gözlerimin içine bakmıştı. Göz göze geldiğimiz an kalbim olduğu yerde bir takla attı. Ellerim terlemeye başlamıştı. Bu ne? Diye geçirdim içimden. Bu hissettiğim şey de ne? Ölecek miydim acaba?
Dudakları yukarı doğru kıvrılırken kısık gözleri mümkünmüş gibi daha da kısılmıştı. Kafasını hafifçe aşağıya eğerek selam verdi. Bana mı selam vermişti? Kaşlarım yukarı kalkarken yutkundum ve arkamı kontrol ettim. Buraya bakan yoktu. Herkes kendi aleminde dans ediyordu. Tekrar önüme dönüp yüzüne baktığımda gülümsemesi genişlemiş ve kafasını sağa sola sallamıştı. Bende dayanamayarak yaptığım harekete ve şapşal davranışlarıma güldüm ve onun gibi başımı eğerek selam verdim.
