"Kurabiyenin babasını verdim onlara ben."

1.6K 119 91
                                    

İren Yılmaz'dan
"Anne yapma ya. Daha yeni aşağı inip Zekai'ye kapı açtım. Sence de mola vermem gerekmez mi?" dedim yavru köpek bakışı atmaya çalışırken. İşe yaramamış olacak ki tek kaşını kaldırıp bana baktı. Bu bakış "Köpek gibi götüreceksin bu kurabiyeleri."bakışıydı. Gözlerimi kısıp elinden tabağı aldım. "Bana şöyle bakma, terliği fırlatırım alnının ortasına. Terbiyesize bak." Derin bir nefes aldım. Almila Hanım'ın beni salacağı tek gün Şubatın 30'udur. Şimdi aranızdan "Gerizekalı, öyle bir gün yok. Şubat o kadar çekmiyor."diyen 21.yy Einstein'ları olacaktır. Bunu şaşırtıcı bir şekilde ben de biliyorum. İnanılacak gibi değil ama ortaokuldan beri hatırladığım tek bilgi bu. "Mal teslimatını kime yapalım Almila Hanım?"dedim ağzımla tabaktan bir kurabiye aşırarak. Almila Hanım kafama vurdu. "Yeme! Dünyaları yedin İroş ,yeter! Bunlar karşı komşuya." Kurabiyeyi çiğnerken Almila Hanım'ın ne dediğini anlamaya çalıştım. Kafama yediğim darbeyi mi düşünsem kurabiyeyi mi sindirsem ikilemine bile düştüm bir ara. Sonra annemin dediklerini bir kez içimden tekrar ettim. Kaşlarım çatıldı. Kime vereceğim, kime? "Anne, ben bunları karşı komşuya mı vereceğim yoksa darben çok mu sertti?" Yukarı baktı ve sabır çekti annem. "İroş, kızım, sen hiç bana çekmemişsin. Güzel kızım, KARŞI KOMŞUYA VERECEKSİN!"diye bir anda bağırınca yerimde sıçradım. "Oldu o zaman anneciğim ben yolda harakiri yaparım. Siz beni beklemeyin akşama." diyerek kapıya doğru koştum. Kapının önündeki ünlü 'şu evde yaşayan herkes beni giydi' terliğini giydim. Zude'lerin, hiç taşınmamış oltaydı diyeceğim o karşı komşunun, kapısını çaldım. Elimdeki tabağı kafasında parçalasam çok güzel olur. Dünyadan bir AIDS virüsü daha gitse bana minnettar bile kalırlar. İçimdeki Dexter'ı susturdum ve bir kez daha zile bastım. Açmazsa direk giderim. Bana ne lan? Açsaydı. Zıkkımın köküne şeker ekleyip kurabiye niyetine yesin, insanın zıt anlamlısı. Kapı açılınca Sude'yi gördüm. "Hayırdır komşu?"dedi ve ben suratına kusmak istedim. Kaya'nın akordu bozuk gitarı bile bu kızın sesinden daha iyi. "Annem yapmış ama sen yeme,mümkünse sen zıkkım ye. Ailen yesin." Gözlerini devirdi. "Merak etme Kaan'cığımla biz yeriz şimdi. Hatta dur, Kaaaaaan! Gelir misin?"diye içeriye seslendi bir anda. O an öyle bir sinirlendim ki size anlatamam. "Sude senin o akortsuz ses tellerini söker kendime ukulele yapar beynin sikilene kadar çalarım. Sana iki doğru çizer, dik kesiştirir hipotenüsünü hesaplarım. Senin enzimlerini bir sıcak bir soğuk havayla buga sokarım."dedim ve o sırada arkadan söylenerek gelen Kaan gözüktü. "Sude ben bardakları bulamadım. Acaba- İren?" Şok olmuş bir şekilde bana bakan bir Kaan. Sırıtan bir AIDS virüsü, Sude. Sinirden eli ayağı titreyen ben. Elimdeki tabağı Sude'nin başından aşağı döktüm ve aralık kapımızdan içeri girerek kapıyı çarptım. Terlikleri ayakkabılığa fırlattım ve mutfağa ilerledim. Dangalaklara bak. İki gerizekalı, iki patojen birbirlerini bulmuşlar.
Sen niye bu kadar sinirlendin ki? Abartıyorsun sanki biraz?
Hayır, sinirlenmedim sadece bizim eve bulaşmasınlar da. Kim ben? Abartıyorum? Hiç de bile! Amipe bak. Ben abartıyormuşum. Asıl onlar abartıyor. İngiltere sanki pezevenkler, birbirlerini sömürüp duruyorlar.Altı üstü belki de hemen karşı tarafımızda mercimekli yemekler yapıyorlar. Ama ben abartıyorum değil mi?
Sana ne? İsterlerse yaparlar, sofra bile kurarlar. Niye seni geriyor bu? Yoksa?
Beni germiyor, sadece Kaan'la arkadaş-
-tan fazlası mı olmak istiyordun?
Has!ktir lan oradan! Seni sessiz moduna alıyorum yoksa cinnet geçirme yolunda emin adımlarla ilerleyeceğim.
Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, bebeğim.
Sana ben doğruyu göstereceğim birazdan,dur sen.
Mutfağın kapısında dikildiğimi farkettim. Tabağı masaya biraz sertçe koymuş olacağım ki Almila Hanım'ın dikkatini çektim. "Ne oldu İroş verdin mi?"dedi bana doğru dönmeden. Suratımı buruşturup "Kurabiyenin babasını verdim ona ben."dedim. Annem bana döndü ve tezgaha yaslandı. "Ne yaptın yani?"dedi bıkmış bir ifadeyle. "Kafasından aşağı boşalttım." Gözleri irice açıldı. "Manyak mısın kızım sen? Yazık,günah. Nimet onlar." Almila Hanım'ın bana bayağı bir sayacağını anlar anlamaz mutfaktan çıkmaya yeltendim. Ama annem omzumu tuttu. "Seninle işim bitmedi daha İren-" Annemin lafını bölen Kaya'nın böğürmesiydi. Gözlerimi devirdim. Acaba yine Zekai'yle ne yaşamışlardı? Bu ikisi her yan yana gelişince ya bir yer alev alıyor, ya biri sakatlanıyordu. Andavallar. Annem işaret parmağını bana 'hesabımızı daha sonra kapatacağız' edasıyla salladı ve hızlı bir şekilde Kaya'nın çığlıklarını takip etti. Ben de arkasındakini ilerledim. Biz kesin normal değiliz.
&&&
Kafayı yiyeceğim. Ekmekle mi sade mi karar veremedim ama. Hangisi daha doyurucu olur? Ben odamda çıldırmakla meşgulken açık penceremden içeri bir şey girdi. Bir dalın etrafına sarılmış bir kağıt.
Selam İren,
Zili yarım saat çaldım, telefonuna da 43 cevapsız çağrı bıraktım ama sana ulaşamadım. Rica etsem Kaya'nın yedek donunu atar mısın?
Hastanede kendisi biraz fazla korktu da.
Zekai
Gülmeye başladım. Kaya iğneden korktuğu için altına yapmış olabilirdi ve ben bunu kaçırmış olabilirdim. Ya kahretsin ya! Keşke hastaneye ben de gitseydim. Anıra anıra Kaya'nın odasına ilerledim. Süpermenli donunu aldım ve çıktım. Poşetlerin bulunduğu çekmeceye doğru gittim ve donu bir poşete koydum. Pencereden dışarı baktığımda Zekai bana el salladı. Poşeti aşağı fırlattım ve ona öpücük göndererek içeri girdim.
Ben ne yaptım tam olarak? Zekai'ye öpücük yollamış olamam herhalde. Yaptım değil mi? Elimi alnıma koydum. Evet galiba ben kafayı ekmekle yemeği seçtim. Dibini falan da sıyırırım. Kafadan sıyrık olurum böylece. Telefonum nerede acaba? Nereye koymuş olabilirim ki? Telefonumu aramaya başladım. Salona indim ve koltuklarını arasına bakmaya başladım. Elim sert bir cisme çarpınca hemen cismi dışarı çıkardım. Telefonumu havada salladım. "Benim adım İren Holmes, adam olun." Sonra hareketlerime bir çeki düzen vererek kendimi koltuğa bıraktım. Telefonumun kilit ekranında 50 cevapsız çağrı, 15 mesaj vardı. Yuh! N'aptınız acaba? 43'ü Zekai'dendi çağrıların, diğer yedisi ise Kaan'dandı. Nah açarım aramalarını! Sen babayı bekle! Terbiyesiz köpek! Ahlaksız! Karşı tarafta o mercimekli pilavları pişirdiniz mi bilmiyorum ama midemi bulandırıyorsunuz. 15 mesajın hepsi de ondandı.
Gönderen: Haysiyet Meselesi Şahsiyetsiz
İren yanlış anladın sen kesin. Aklında neler dönüyor bilmiyorum ama düşündüğün gibi değil. (15.12)
Telefonunu açacak mısın acaba? (15.15)
İren?! Lütfen aç. (15.18)
Pekala ben de aramaya devam edeceğim. (15.20)
Pes ediyorum , sayın düve. İnatçılıkta beni geçtiniz. (15.25)
Madem açmıyorsun buradan anlatırım ben de. Sude beni yardıma çağırdı. Şu kendin-yap dolaplarından almışlar. Aramışlar ama kimse gelmemiş. Sude de rica etti. Kendisi bildiğin üzere çocukluk arkadaşım. Vurguladığım yeri umarım anlamışsındır. Ben de yardıma gittim. Olay bu kadar basit. (15.27)
Sonra dolabı kurarken bir ara susadım ve su istedim. O sırada kapı çaldı ve Sude kapıya bakmaya gitti. Bana yerini söyledi bardakların. Ben de bulamadım. Sonra bir kez daha sormaya gittiğimde bir baktım sen. (15.29)
Olay bundan ibaret. Geri kalanı malum. (15.30)
İren ben özür dilerim. Şu an ne için özür dilediğimi bile bilmiyorum.(15.32)
İren ne zaman bu inadı bırakacaksın? Ben sana ne yaptım ki? Neden hep kendimi suçlu durumda buluyorum? Hep hata yapıyorum. (15.35)
Neden asla sempatini kazanamıyorum ? Kağan seni maça davet ettiğinde geliyorsun ama ben etsem "Senin gibi bir sığırı koşarken izlemek istesem çiftliğe giderim zaten."dersin. (15.39)
Ve bir kaç tane daha böyle mesaj. Evet sayın sığır çok haklısınız. Siz hep haklı olun asıl Zude'yle. Gözlerimi devirdim. Derin nefesler aldım. Atmosferdeki oksijen kritik bir seviyeye düşene kadar hem de. Ama sakinleşemedim. Neden sakinleşemediğimi de anlamadım. Beynimde Zude'nin Kaan'ı öptüğü, sarıldığı, bacağına oturup koluma çay döktüğü sahneler geldikçe iyice kurdurdum.
Kime: Haysiyet Meselesi Şahsiyetsiz
Tabi anasını satayım asıl ben özür dilerim. Hep en savunmasız anlarında yakalıyorum ya seni. Hepsi benim suçum. Ben ayıp ediyorum. Ayrıca istediğim maça giderim. Tam olarak kimdin sen? Sığır herif.
Aklıma gelen tüm saçmalıkları yazdıktan sonra yolladım. Yolladıktan sonra bir pişmanlık geldi. Çünkü öyle gerizekalıca şeyler zırvalamıştım ki.
Veeeeeee yılın beyinsizi ödülüüüüüü İren Yılmaz'a geliyor. Tebrikler, sayın angut!
Evet sayın gençler,
Öncelikle bu bölümün ithafı @Fairy_Tale- 'a gelsin.
Gelelim bu bölümün ship anketine. Sizce,
Kaan-İren (KaRen, İrKa) mi olmalı?
Kağan-İren mi olmalı? (Bunlara bir ship adı da önerin gençler.)
Zekai-İren mi olmalı?
Kaan-Sude mi?
Kağan-Sude mi?
Kaya-Sude mi?
Zekai-Sude mi?
Sude-Sude mi?
Zekai-Kaya mı?
Kaan-Kağan mı?
Hepsini deneyin tarafınızı seçin:)
Evet gençler bir dahaki bölümde görüşmek üzere. Size de üst üste bölüm attım, kıyağımı unutmayın ;)
Sizi çooook seven Alex <3
Not: Ya gençler, aranızda bana kitap için kapak, multimedia çalışması yapabilecek varsa çok mutlu olurum.

Sana Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin