Sessizlik Yemini Nedir? Nasıl Edilir?

4.7K 324 35
                                    

"Kurumsal altyapısı yok bence. Sonuçta şirketlerden, deneyimleri ölçüsünde başarılı olmaları beklenmiyor mu? Deneyim kazanmış ama bunu kendi içlerinde bile paylaşmamış gibiler."

Karşısındaki sandalyede duraklamadan konuşan Cem'i izlerken kendinden geçmişti. O ise lafını bitirdikten sonra koca bir çatal dolusu yemeği ağzına götürmeye koyuldu.

"Seni sevmiyormuşum."

Lokması ağzında, donakaldı Cem. Gözlerini Emir'e odaklamış, ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordu.

"Dudakların yemek için kıpırdarken dahi beynim uyuşuyor. Bunun adı sevgi değil; aşk bence."

Bombayı attıktan sonra geri çekilip kendi yemeğinden bir dilim aldı Emir. Bu kadar net tavırlı olmamıştı hiç. Hayat ona bu ilhamı, çok erken yaşta reva görmüştü. Lehine çevirmek de ona nasipti.

Aşk lafını duyan Cem ise ağzındakileri çiğnemeden yutmaya kalkıştığı için çok fazla zorlanmıştı. İtirafı sindirmek ise daha zor olacaktı, haberi yoktu.

"Katılıyorum ayrıca. Bu yüzden KOBİ'ler çok uzun soluklu yaşamıyor."

Bakışlarını yemeğinden ayırıp Cem'in yüzüne çevirdiğinde, az önceki donukluğun varlığını sürdürdüğünü gördü.

"Benden ne duymak istiyorsun?"

"Söylemek istediklerin dışında hiçbir şey."

"Ne söylemiş olmayı isteyeceğimi düşünüyorsun?"

"Sana göre düşünebiliyor muyum ki?"

Cem sıkıntıyla bıraktığı derin nefesinin ardına bir de kaş çatıklığı yerleştirdi. Zaten son zamanlarda ya boş boş gülümsüyor ya da kaynağını belirleyemediği bir buhrana dalıp gidiyordu. Emir ise sakinliğini korumaya kararlı halleri ile sahnedeydi:

"Beni içgüdülerden oluşan bir hayvan sandığını söyleyebilirsin mesela?" Yemekten bir dilim daha... Et de güzel pişirilmiş hani.

"Yanılıyorsun."

Elindeki çatal ve bıçağı sertçe masaya bırakıp kollarını masada birleştirdi. Sakinlik beş saniye falan sürmüştü, üstün çaba sarf ettiğini söylemiş miydi?

"O zaman yanıldığıma inandır beni."

Davranışının cevabı göz deviren bir Cem oldu.

"Sana aşığım, diyorum ve konuşmanın geldiği noktaya bak."

"Bitir de kalkalım."

İştah falan kalmamıştı, yine de ortamı daha fazla germemek için denileni sessiz bir şekilde yapıp kalktı. Hesabı ödeyecekti.

"Ben hallederim."

Kafasını sallayıp dışarı yöneldi. Her hafta mutlaka geldikleri restoranın kapısında onu beklemeye başladı. Bu sırada yaktığı sigara da, günlerdir yer edinmeye çalışan huzur kırıntılarını dumana boğuyordu.

"Son zamanlarda sayıyı artırdığının farkında mısın?"

Kendi için endişelenen bir Cem görmek hoşuna gitmişti. Endişe değildi belki de, sayısal verileri karşılaştırma alışkanlığıydı. Keşke her konuda olduğu gibi aralarındaki belirsizlik hakkında da ahkâm kesebilseydi de onun duygularını açıkça öğrenseydi.

"Değilim. Son zamanlarda sadece senin ne yapmaya çalıştığını düşünmekle meşgulüm."

Cem önce yüzüne bakıp gözlerini taradı, ardından yürümeye başladı. Emir birkaç saniye öylece durdu. Peşinden gitmese miydi? Onunla tanıştığından beridir arkasındaydı. Gittiği yere sorgulamadan yürüyor, ne yaparsa yapsın arkasında duruyordu. Öyle bir güven çemberine almıştı ki onu, Cem "Dünya düzdür." dese "Sonuna kadar gidip oradan atlasak mı?" teklifini sunardı. Fazla mı vericiydi acaba? Çok mu kaptırmıştı kendini? Arkadaşlıkları dahil ne varsa abartmış ve vazgeçilmez mi göstermişti?

Başka hangi nedenle bir adam, kendine âşık olunduğunu öğrendiğinde karşılık vermezdi? Belki de o değildi. Zaten istese bile Emir'in duygularıyla yarışamazdı. Bu tip durumlarda kalbi ilk çarpan, hep en çok seven olurdu. Aşkta eşitlik sadece Kerem ile Şirin, Ferhat ile Aslı, Mecnun ile Leyla'nın beni arasında vardı ve bu eşleştirmelerde varsa bir hata, eşitlik hayali de anca o kadar mümkün olurdu.

Bazı gerçeklerin farkında olması, karşılık beklemediği anlamına gelmemeliydi. Cem'in, bedenini sunduğu kadar ruhunu da kullanıma açmasını istiyordu. Buna ihtiyacı vardı. Sahip olmak, sahip çıkılmak onun da hakkıydı.

Cem ise hayatını ikiye bölmüş, Emir'i sadece ikisinin bildiği bir dünyaya hapsetmişti. Dışarıdan bakıldığında iyi birer ev arkadaşı ve birkaç ortama beraber giren dostlardı. Yumuşakçalar bile sınırlı derecede bilgi sahibiydiler çünkü onların yanında da değişen bir şey olmamıştı. Cem eski Cem, Emir eski Emir'di.

Eskiden de böyleydi. Ona yönelttiği hayranlık dolu bakışlar, sadece Cem'in yaptığı esprilere gülmeler, onun dışında herkesi kırmaktan çekinmeyen yapısı ve ne istese anında gerçekleştirmeye yönelik çabası. Ortamları oluştuğundan beridir gösterdiği Emir böyle biriydi. Onlar açısından da değişen bir şey yoktu yani.

Bunları düşününce bir an için kendinden tiksindi. Acaba karşısında kendi gibi bir aptal âşık bulsa, o da Cem gibi mi yapardı? Kesinlikle acımaz, ağzını yüzünü dağıtırdı.

Lakin elden bir şey gelmez. Emir bunları planlayarak yaşamıyordu. En azından duygularını serbest bırakmıştı, onun dışında sahip oldukları için biraz hile hurdadan faydalandığını kabul etmeliydi. Yine de sonuç önemliydi ve kalabalık sokakta gözden uzaklaşsa da varlığını her hücresinde hissedebildiği çocuk onun her şeyiydi. Her halükarda arkasından gidecekti.

...

"Hafta sonu annem bekliyor."

Artık beraber uyuyorlardı. Emir yatağın küçük geldiğini bilse de onsuz uykuya dalmak hiç ama hiç istemediği için, değiştirene kadar gıkını çıkarmadan geniş tarafı Cem'e bırakarak kıvrılıyordu. Varsın kenarda bir milimlik alana sığmaya çalışsındı ama onun yanından ayrılmasaydı.

"Tamam, gideriz."

Çünkü genelde böyle yaparlardı. Geçen yılın sonundaki kopuklukları dışında memleketlere yaptıkları her kısa yolculukta beraberdiler.

"Bir hafta kalacağım."

Kalacağım? Bu demek oluyordu ki Emir oturup bokunu yerken, boku da onu yemeliydi. Gerçi Karınca varken bok açığı ziyadesiyle kapatılıyordu. Onu sıkmayacaktı. Belki biraz ayrılık, özlenmesini sağlardı. Taktik 2 bebeğim! Biraz da klasiklerden ilerlemeliydi.

"Peki. Ben de Gökmen'e haber vereyim. Bir şeyler yapalım, diyordu."

Cem'in sırtındaki gerginlikten anlamıştı başarıya ulaştığını. Kıskanmadığını biliyordu çünkü ancak eşeklerin şahı Emir'in Cem'i başka bir erkek hatta memeli canlıyla aldatabileceğini düşünürdü.

"Tam bir mal!"

Elini Cem'in poposuna götürüp okşamaya başladı. İtiraz etmeyecekti, Gökmen gerçekten maldı. Elini Cem'in eşofmanından içeri daldırıp yola devam etti.

"Sana katılmamak elde değil."

Cem'den minik bir kıkırtı duyuldu. Yüzünü hafifçe ona çevirip kaslı kolunu başının üstüne doğru götürdü.

"Elinde olamaz çünkü elin şu an pek dolu."

Duygularından bahsetmediği anlarda Cem'in daha az gergin olduğunu anlaması işine geliyordu çünkü günün sonunda bir şekilde beraber uyumayı başarabiliyorlardı. Emir'e de zaten bu lazımdı. En azından şimdilik, şu anda, bu kadar sertleşmişken...

Dudaklarını birleştirip kendini sıcaklığın koynuna bıraktı. Sorguladıkça soğuyorsa sevdiği, Emir de sadece bulduğu yanıtlarla yetinirdi. Helak da etse tanrıları bu kavmi, yine de günah işlemeleri için bile olsa bir zaman vermişti. Sodom ve Gomorrah'a selam olsun, soyları hiç tükenmedi! Demek ki yaratan bile bazı şeyleri eksik yapabilirdi. O da Cem'i böyle kabul ederdi.

SON KARINCAWhere stories live. Discover now