Karınca yuvadan uzaklaştıkça kendine yöneliyordu. Varlığını sorguluyor, yokluğunda neler yaşandığını düşünüyordu. Yuvada bir değişiklik olmadığına emindi. Çokluktan bir eksilince geriye hiç kalmazdı.
O ise tekti. Ve eğer kendini kaybederse tamamen yok olacaktı, farkındaydı.
Yürüdükçe dünyayı daha iyi tanıyor, tanıdıkça zihnindeki korkulardan sıyrılıyor, sıyrıldıkça daha da hızlandırıyordu adımlarını. Karınca yaşadığını hissediyordu, geri dönse bile eskisi gibi olmazdı.
Devam etti. Yaşanılan zorluklar onu nereye sürüklerse, oraya kadar gidecekti.
...
Kapıyı açıp içeri girdiğinde evin karanlık kısmında yürüdü bir süre, banyoya varana kadar hiçbir düğmeye dokunmayacaktı. İki gündür evine gelmemişti.
"Neredeydin?"
Karanlığın içinden gelen solgun ses ödünü koparmaya yetti. Sesi tanısa da kendini, o yöne bakıp sahibini görmekten alıkoyamadı.
"Sen beni merak eder miydin?"
Cem yerinden kalkıp kapıya doğru yürüdü.
"Yarın işim var. Karınca sende durmalı."
Emir ona daha fazla bakmamaya çalışarak kafasını salladı. Cevap vermektense kendini banyoya atıp temizlenmeyi tercih ederdi.
Tam dönmüş gidiyordu ki Cem'in bu defa endişeyle örülü sesi geldi.
"Ne oldu?"
Umursamazlığını korudu. Sınırlarını çok zorlamıştı, şimdiden sonra ilgilenmese de olurdu.
"İyi geceler Cem."
Bıraktığı soluktan öfkesine hâkim olamadığını anlamıştı. Yine de dalaşmaya mecali yoktu Emir'in. Yoluna devam etti. Aynı anda Cem'in de pes edip evden çıktığını duydu. Bir adet el clasico... Taraflardan biri Cem'se başka ne olabilirdi ki? Siktir olup gidecekti, bildiği tek şey buydu.
Banyoya girmeden önce Karınca'ya sarıldı ve özür diledi. Köpek bile vefasını sunmaktan imtina etmiyordu. Sevgi böyleydi. Karşılık bulmazsa sönüp gider, bulunca da derinleşirdi.
Vücudunda hasar kontrolü yaptıktan sonra duşa yöneldi. Hayatında ilk defa, yediği dayak zoruna gitmemişti. Onun için her şeye değerdi. Emir de böyle severdi!
...
Kahverengi havlusunu beline dolayıp baş havlusu ile kısa saçlarını kuruladı. Boynuna attıktan sonra banyodan çıktı. Bedeni nemden arınmadan soğuk bir şeyler içmeyi severdi. Buzdolabına gidip bakındı. Bulduğu tek şey su oldu. Son zamanlarda evi iyice ihmal etmişti.
Normalde bu işlere Cem bakardı. Beraber kaldıkları süreçte oluşturdukları ortak hesabın tüm sorumluluğu da ondaydı. Yemek ve bulaşığa yardım etmek dışında Emir'in ipleri ele aldığı olmamıştı.
Belki de bu yüzden, Cem'in gözünde etkisiz eleman olmaktan öteye gidememişti. Çocukluğunda edindiği göze batmama alışkanlığını, üniversitede de sürdürmüştü. Oysa silik bir tip, hemcinsi tarafından bile cazibeli bulunmamıştı. Yani kendi kazdığı kuyuya, kendi düşmüş; bir de üstüne kireç serpmişti. Oh olsundu!
Suyu bitirmeden Karınca'nın kabını da doldurduktan sonra ona televizyon açıp odasına ilerledi. Neyse ki köpeğe -zararlı bile olsa- bir alışkanlık kazandırabilmişti. İtin kızı reklamları seviyordu, gören de tanıtılan ürünleri alacak kudrete sahip sanırdı.
