"Ahhh! Kahretsin! Bu saçlar ne kadar da inatçı. Aynı sahibi" Asel elinde tarak aynanın karşısında Seren'in kısa saçlarına resmen savaş açmıştı. Ne olursa olsun saçları bu sabah istediği gibi yapacaktı. Hırsla taramaya başladı. Her tarağı vuruşunda kökünden kopan teller tarağa dolanıyordu. Asel tarağı veya Seren'in kel kalma olasılığını düşünmeden taramaya devam etti. Sanki hayatının hıncını kızın saçlarından alıyormuş gibi hınçla tarıyordu.
Saçları taramaya o kadar odaklanmıştı ki odanın kapısı çalındığında yerinden sıçradı. Yaptığı bu hareketle elinde ki tarak kaymış düzeltmeye çalıştığı saçında daha fazla kabardığını ayna da göz ucuyla görmüştü. Hırsla yumruklarını sıkarken saçlardan çok sahip olduğu yüze nefretle baktı.
'Lanet olsun!'
Kapı tekrar çaldığında derin bir nefes aldı. Bu ailede kimse kimsenin özel hayatına saygı duymuyordu. "Girin" diye bağırdı sitemkar çıkmasını istediği sesle ama onun yerine kavga etmeye hazır bir şekilde çıkmıştı.
Beyaz, boyası dökülmüş kapı yavaşça aralandı. Asel aralanan kapının arasından Sedat'ı gördüğünde derin bir nefes almamak için kendini tuttu. Abiler arasında en çok onunla problem yaşıyordu. Adam sanki ajan gibi sürekli peşindeydi ve oldukça kıskanç, baskıcı bir tipti. Ama bu sefer adam sanki onun düşüncelerini yanıltmak istercesine gülümsemeyle kıza baktı. Kısa saçları ıslaktı ve gözleri sanki az önce heyecan verici bir şey olmuş gibi parlıyordu.
"Müsait miydin?" dedi sevimli tutmaya çalıştığı bir ses tonuyla. Yüzünde ki sakin ifade Asel'i düşündürdü. Nadir böyle anları oluyordu. Bu adamı okumak onun için hiçte kolay değildi.
"Hayır, müsaitim. Sadece inatçı saçlarımla uğraşıyorum." dedi yerden düşürdüğü tarağı alıp genç adama göstererek. Onunla konuşmak için hevesli değildi ama elinden geldiği kadar Seren'in ailesine saygısızlık yapmak istemiyordu. Bu yüzden dikkatli olmaya dair kendini telkin etti.
Sedat ise hala kararsız halde aralanan kapıda bekliyordu. Üzerinde ki beyaz tişört omuz kısmından biraz yırtılmış ve bronz tenini ortaya çıkarmıştı. Gözlerinin parlaklığı onu canlı gösterse de Asel onu inceledikçe gözlerinin altının mor olduğunu gördü. Bir sorun olduğu kesindi.
Genç adam kapının arasından kolaylıkla sıyrılıp odanın içerisinde amaçsızca birkaç dakika boyunca dolaştı. Küçük bir çocuk gibi bulduğu her şeyi inceliyordu. Onu rahatsız eden bir şey vardı ama o anlatana kadar Asel ne olduğunu tahmin edemeyeceğini de biliyordu. O yüzden saçıyla uğraşırken sessizce ona açılmasını bekleme kararı aldı. Biraz zaman geçtikten sonra hem düzeltemediği saçı hem de genç adamın şapşal şapşal dolaşması yüzünden elinde tarak, öfkeyle arkasına döndü.
"Söyle artık şu aklındakini" diye çemkirdi Sedat'a. Aileye iyi davranma işi buraya kadardı.
Genç adam birden bocaladı. Gözleri durmadan kapıya doğru kayıyordu. "Neyse boş ver." dedi ve aniden kapıya doğru yürümeye başladı. Asel, ondan daha hızlı davranarak kapıyla Sedat'ın arasına girdi. Bu adam her ne yaşıyorsa onu mutlaka kıza anlatacaktı. Bir kere Asel'in merakını ayağa kaldırmıştı.
"Ne olduğunu hemen anlatıyorsun." sesinde ki buyurganlık işe yaramıştı. Sedat birkaç saniye kımıldamadan durduktan sonra birden kusarcasına kelimeleri ağzından çıkardı. "Sence ben yakışıklı mıyım?"
Asel hızla gözlerini kırpıştırıp adama baktı. Ondan böyle bir soru beklemiyordu. Ne diyeceğini bilemeden bir süre ona bakınca genç adam, kızın sessizliğini yanlış yorumladı.
"Tamam bu soruyu sormam saçmalıktı. Unut sorduğumu." diye homurdandı. Yine sinirli haline dönmüştü.
Sedat kapıyı açmak istediğinde Asel uyuşukluğundan kurtulup kapıyı açmasını yine engelledi. "Hayır. Hayır ben sadece bana böyle bir soru sormana şaşırdım. Tabi ki yakışıklısın." Gerçi adama bu gözle bakmamıştı ama şimdi karşısında ondan uzun olan Sedat'a bakarken gözlerinin koyu yeşili, saçlarının parlaklığıyla hoş biri olduğunu görebiliyordu. Üstelik spor yaptığını belli eden geniş omuzları ve kaslı bir vücudu vardı. Burnun yamukluğu bile adamın yakışıklılığını tamamlıyordu.
Genç adam gözlerini devirdi. "Şuan abin olduğum için öyle söylüyorsun. Başka bir kız olsan beni yakışıklı bulur muydun?"
'Aptal! Ben zaten başka bir kızım' dedi içinden. "Hayır abi. Uzun boylusun, gözlerin çok güzel üstelik spor yaptığın için şişme değil gerçek kasların var. Bence seni yakışıklı bulmayan bir kız anca kör olabilir." dedi. Bir kardeş gibi davranarak onu rahatlatmaya çalışıyordu ama onun hiçbir zaman kardeşi olmamıştı. En azından beraber büyüdüğü bir kardeşi.
Sedat bunları duyunca gülümsedi. Asel onun gülümsemesini gördüğünde tuhaf bir şekilde rahatladığını hissetti. Genç adamı mutlu etmek hoşuna gitmişti. Daha doğrusu birini ilk defa mutlu ettiği için tuhaf hissetmişti. Demek genç adamda arada övülmek istiyordu. Sedat'ın yüz ifadesinden memnun olduğunu gören Asel kapıdan ayrıldı. Aynanın karşısında saçlarını toplayarak bu gün ki savaştan geri çekilme kararı aldı. Komodinin üstün de ki limonlu sudan bir yudum almak için bardağı ağzına götürdü. Seren'inde vücudunun detoksa ihtiyacı vardı. Bazı huylar vücut değişmesine rağmen vazgeçilemiyordu.
Sedat kapının girişinde hala oyalanıyordu. Sonra birden aklında ki her ne ise yeniden Asel'e baktı. Kaşlarını çatmış, kollarını nereye koyacağına karar veremeyince göğsünde bağlamıştı. "Sence Asel'de böyle düşünüyor mudur?"
Genç kız ağzındaki limonlu suyu yutamadan genç adamın suratına püskürdü. Sedat sakin kalmaya çalışarak yüzünde ki limonlu suyu tişörtüne sildi. Böylece karın kasları da ortaya çıkmıştı. Asel hemen gözlerini kaçırdı. Normal de utangaç biri değildi ama ona bakmak kendini rahatsız hissettirmişti. Yine de adamın söyledikleri şaşırmasına neden olmuştu.
Genç kız hayretle nefesini içine çekti. "Sen Asel'den mi hoşlanıyorsun?" Genç kız çenesinden akan limonlu suyu elinin tersiyle sildi.
"Evet" diye cevap verdi genç adam düşünmek için bir an bile duraksamadan.
'Şimdi sıçtık işte' Asel içindeki panik olan sesi susturmaya çalıştı. Acil bir şey demezse adam yine onu yanlış anlayacaktı.
"Ama onu daha tanımıyorsun bile." Bir şekilde bu adamı kendinden vazgeçirmeliydi. Neden bu kızla beden değiştirmek zorunda kalmıştı ki sanki?
Sedat kız kardeşini onaylarcasına başını salladı. "Evet onu tanımıyorum ama en yakın zamanda her şeyini öğrenmek istiyorum." dedi yüzünde ki gülümseme Asel'in dalgınlaşmasına neden oldu. Biri ondan hoşlanıyordu. Daha doğrusu şuan içerisinde olmadığı bedeninden.
Asel yavaşça yatağına oturdu. Seren bunu duyunca kesin sinir krizi geçirecekti. Aslında Sedat'ın sadece kendi bedeninin güzelliğinden büyülendiğini anlayabiliyordu. Ne de olsa birkaç defa görmekten öteye geçmemişti. Demek ki bu ruh değişimi olmasa ve gördüğü gerçek Asel olsa ondan hoşlanacaktı. Genç kızın kalbi birden normalden daha hızlı atmaya başladı ama asıl nedeninin korku mu heyecan mı olduğunu umursamadan bu hissi görmezden gelmeyi tercih etti.
"O... O iyi biri değil." genç kızın cümlesi fısıltı halinde çıkmıştı. Kendi hakkında ilk defa biriyle konuşmak istiyordu. Bu zamana kadar neler yaptığını, nasıl bir insan olduğunu genç adama anlatmak istedi. Çünkü buna ihtiyacı vardı. Kim olduğunu bunca yıl düşünmemeyi tercih etmişti. Üstelik gerçek ailesi iyi bir aile olsaydı nasıl bir insan olduğunu bile düşünmek istememişti. Onun yerine kötülük yaparak kendinden uzaklaşmıştı. Şimdi ise birine kendinden bahsetmek istiyordu. Bu onun rahatlaması sağlayacaktı, hissediyordu. Neden daha önce bunu fark etmemişti sanki?
Sedat kıza gülümsedi. Bu anlayış dolu bir gülümsemeydi. Sağ elini kısa saçlarının üstünde gezdirdiğinde hepsi dağılmış ve dik bir hal almıştı. Üstelik kolunu kaldırdığı anda kolunda ki kas daha da belirginleşmişti. Asel gözlerini kırpıştırdı. Bu adam hep böyle karizmatik miydi? Neden bugün bütün kasları genç kızın gözüne gözüne giriyordu. Üstelik Asel'in tipi değildi. Kesinlikle değildi.
Sedat konuşmaya başladığında genç kız yaşadığı etkiden kurtulmaya çabalıyordu.
"Kim iyi kim kötü Seren? Ben hiç bir zaman insanın tamamen siyah ya da tamamen beyaz olduğunu düşünmedim. Bence her zaman siyahın içinde beyaz, beyazlığın içinde de siyah vardır." Şimdi kapıya gitmek için hareket etmişti. "Bu yüzden insanların kalbini tamamen tanıyana kadar onlar hakkında yargıda bulunmam bilirsin." dedi ve gülümseyerek kapıyı arkasından kapatacağı sırada başını yeniden kıza çevirdi. "Ve unutmadan o gözünü morartan hergele her kimse ya haddini bildir ya da ben okulu basarım bilirsin."
Asel derin bir nefes aldı. Neden nefesini tutmuştu ki sanki. Ayrıca bu uyuşuk hali de neydi? Sadece biraz fazla etkilenmişti konuşmadan o kadar. Sedat gibi bir adamın böyle anlayışlı düşüncelere sahip olması onu şaşırtmıştı. Evet evet, başka ne olabilirdi ki? Gözüne duvardaki saat takılınca içinden bir sürü küfür ederek hemen çantasını ve Kutlu'nun motosikletine bindiği gece çaldığı kaskı aldı.
**************************************
Okul bahçesine geldiğinde genç kız, yılların eskitmiş olduğu binaya baktı. Kesinlikle kendi okuduğu kolejden oldukça düşük ve yetersizdi ama nedense burada nefes aldığını hissedebiliyordu. O okula da Özlem'in zoruyla gitmişti. Özlem ve Ahmet. Acaba yeni kızlarından memnunlar mıydı? Seren onlarında sevgisini kazanmış olabilir miydi? Birden kalbine saplanan acı yüzünden nefesi kesildi. Derin bir nefes alırken aklında ki düşünceleri umursamamaya çalıştı. Elinde ki kaskı çevirerek başına yerleştirdi. Sabahları yumruk atmaya bayılan Kerem'den sakınmak için en güvenli yol buydu.
Okula doğru yürürken diğer öğrenciler gülerek Asel'i gösteriyorlardı. Genç kız onların tavırlarını umursamadı. Neden kafasına takacaktı ki? Ne de olsa o Seren olarak görünüyordu. Arkasından seslenen Narin ve Ece'ye dönüp el salladı. Adımlarını yavaşlatarak onların yanına gelmesini bekledi.
"İnanamıyorum sana Seren o kaskı takacak mısın?" Ece kahkahalar ile gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi. Komik görünmesi Asel'in umurunda bile değildi. Önemli olan şiddet görmemesiydi. Çekingen bir halde etrafına bakındı. Kerem'in yanına yaklaşmasını bile istemiyordu.
Seren sırt çantasını omzuna attı. "Gerektiği yere kadar takacağım. Yani mezun olana kadar"
Sabah derse gitmek için koridorda diğer öğrencilerle beraber yürüyorlardı. Asel içeride havasızlıktan ölmemek adına kaskı koluna takmıştı. Ece ve Narin yanında yürürken bir yandan onların sohbetlerine katılmaya çalışıyordu. Havadan sudan konuştuğu insanların olması hala ona ilginç geliyordu. Gitgide yeni arkadaşlarına da alışmıştı üstelik. Bazen zorluk çekse de dayanılmayacak kadar da hayatı kötü değildi.
"Seren konuşabilir miyiz?" Arkasından onun yanına doğru gelen Kerem kıza seslenmişti. Üç kızda arkasına baktı. Asel elinde ki kaskı yere düşürdüğünde hızla eğilip onu aldı. Kafasına takıp takmama konusunda arada kalmıştı.
"Biz önden gidelim" dedi Ece gülümseyerek. Narin'in kolundan tutarak sınıfa doğru sürüklemeye başladı. Asel içinden kızlara küfür etmeden duramadı.
Fakat sonrasında kendisinden uzaklaştıkça panikle adım attı. "Hey nereye gidiyorsunuz?" Genç kız arkadaşlarının peşinden gitmek için hızlandı. Kerem'in dayaklarına karşılık kaba kuvvetle cevap veremezdi. O sinsi planların insanıydı. Bu yüzden tedbirli olması gerekiyordu ve tedbir listesinde ki en üst madde de Kerem'den uzak durmak yazıyordu. Genç kız kendi yazdığı maddeye uyarak adamdan uzaklaşmak için kızların peşinden koşar adım yürümek için hazırlandı.
"Bekle bir dakika" Genç adam, kızın kolunu tutmak için uzandığında, Kızda ona defolup gitmesini söylemek için dönmek üzereydi. Öyle bir an oldu ki Asel, adamın o kadar yanına yaklaştığını anlamamıştı. Onun bedenini yakınında hissedince geri çekilmeye çalıştı ve birden dengesini kaybedip Kerem'in kollarının arasına düştü. Genç adamda onu tutmak isterken tökezleyerek geriye doğru düşmüştü. Bu olayın sonunda ikisini de şoka sokan bir şey oldu.
Asel'in dudakları, Kerem'in dudaklarına yapışmış halde yerde yatıyorlardı. İkisinin de gözleri ardına kadar açılmıştı. Asel kendini hemen geri çekti. 'Allah kahretsin' Kaskını alıp hala gözleri açık halde yerde yatan Kerem'i tek başına bırakarak sınıfa koştu.