𝐻𝐴𝑅𝑅𝑌 𝑃𝑂𝑇𝑇𝐸𝑅 𝑉𝐸 𝐾𝐼𝑍𝐼𝐿 𝐾𝐴𝐻𝐼̇𝑁 | ❝ Seni sevmekle nefes almak arasında seçim yapmak zorunda kalsaydım, son nefesimi seni sevdiğimi söylemek için kullanırdım. ❞
'𝐖𝐚𝐭𝐭𝐩𝐚𝐝𝐅𝐚𝐧𝐟𝐢𝐜𝐬𝐓𝐑' 𝐨𝐤𝐮𝐦𝐚 𝐥𝐢𝐬𝐭𝐞𝐬𝐢𝐧𝐝𝐞
...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
✯★✯
"Biliyorsunuz bugün açıklanacak," dedim Blaise ve Draco'nun arasından koridorda yürürken. "Kesinlikle," dedi Blaise sırıtarak. "Aslında çok heyecanlı."
"Evet, evet öyle," dedim ona katılarak, en azından iki yakışıklı yüz görecektim çok yakında. "Durmstrang'da okumak isterdim," dedi Blaise. "Orası bazı konularda çok duyarlı."
"Aslında babam beni Hogwarts'a değil de Durmstrang'a yollayacaktı." dedi Draco kendini beğenmiş bir şekilde. "Müdür'ünü tanıyor çünkü. Eh, onun Dumbledore hakkındaki düşüncelerini biliyorsunuz -adam tam bir Bulanık dostu- Durmstrang ise öyle ayak takımını almıyor. Ama annem benim o kadar uzaktaki bir okula gitmemi istemedi. Babam Durmstrang'ın Karanlık Sanatlar konusunda Hogwarts'tan çok daha duyarlı bir çizgiye sahip olduğunu söylüyor. Durmstrang öğrencileri Karanlık Sanatların kendisini öğreniyor, bizim öğrendiğimiz savunma saçmalığını değil."
"Her neyse," dedim ikisinin önüne geçip. "Neyse ki gitmemişsin ve biz buradayız. Sonra görüşürüz, Draco, Blaise. Tren kalmadan boş bir yer bulmam lazım." dedim onlara el sallayıp geri geri adımlarken, "Görüşürüz," dedi ikisi de aynı anda Slytherin kompartımanının olduğu yere giderken, bende Gryffindor tarafına geçtim.
Boş bir kompartıman bulduğumda içeri geçip eşyalarımı yerleştirerek, Sky'ı koltuğun üzerine koydum. Tren hareketlenmeye başladığında tek yaptığım koltuğa iyice yayılıp elime eniştemin kütüphanesinden aşırdığım karanlık büyü kitabını alarak okumaktı. Yağmur hâlâ pencereleri dövüyordu, pencereye çarpan yağmur damlaları dışarısını görmeyi çok güçleştirmişti.
Tren kuzeye giderken yağmur şiddetini daha da artırdı. Gökyüzü o kadar karanlıktı, pencereler de o kadar buğuluydu ki, gün ortasında fenerler yakıldı. O kadar süre kompartımanda hala daha yalnız oturuyordum, birkaç kişi boş kompartıman umuduyla gelmiş beni görünce gitmişlerdi. Buydu işte, artık görmemezlikten geliniyordum ya da korkulan biri oluyordum onlar için.
Yemek arabası koridorda tıngırdayarak geldiğinde ve ben onun sesini duyduğumda karnımdan gelen guruldamayla yerimden kalkıp kompartımandan çıkarak sağa-sola baktım ve ne tesadüftür ki Harry ve Ron'un bir şeyler aldığı sıra onlarla karşılaştım.