Alpha Akademisinde Sıradan Bir Gün

17.7K 1K 359
                                    

Soğuk fırlatma bıçağını parmaklarımla kavrayarak yanağıma bastırdım. Nefesimi sanki tüm konsantrasyonumu bozacakmış gibi ciğerlerime hapsederken hedefime iyice odaklanmıştım. Kendi aklımdan belirlediğim o kırmızı nokta dışındaki görüşüm bulanıklaşırken gözlerim kısıldı. Önce koluma oradan bileğime akan bir adrenalinle bıçağı ileri savurdum ve havada helezonlar çizen bıçağın defalarca aynı yerden isabet almış hedefe saplanışını izledim.

Nefesim tatmin eşliğinde titrek bir ıslık gibi dudaklarımdan döküldü. Bir saniye, başarımı kutlamak için kendime yalnızca bir saniye vermiştim.

Bedenimi sağa doğru eğdim ve sağ kolumu kavisle döndürerek yerdeki hançeri aldım. Sıkıca tuttuğum hançeri yukarı kaldırırken ayaklarımın duruşunu değiştirdim. Bedenimin en ufak bir siniri dahi harekete geçmiş, tüm kas demetlerinin kontrolünü bana vermişti.

Yerden sıçrayarak havayı uzun bıçak hareketleriyle kestim. Tekrar yere inerken bedenimi yana eğdim ve bir tekme savurarak dengemi sağladım. Vücudumu olabileceğim en güvenli yerlerden birinde olsam dahi olası bir saldırıya karşı koruyarak yaptığım hareketleri senkronize bir havaya sokmaya çalıştım.

Hançeri tekrar yere bırak ve zikzaklar çizerek koş, hedefteki bıçağı al, geri koş, hedefi vur ve egzersiz hareketlerine geç. Bu döngüyle nefes nefese kalana dek devam ettim ve sonunda kendime paydos verdim. İnce ter damlaları ensemden sırtıma doğru ağır ağır kayarken gözlerimi kapatıp nefesimi düzene sokmayı bekledim.

Hançerle bıçakları silah dolabına koyup kilitledikten sonra askıdaki havluyu omzuma attım. Yanımda getirdiğim ve içi neredeyse boş çantamı koluma aldım.

Sabah, daha güneş doğmadan kalkıp aç karnına yaptığım egzersizle ter içinde kalmıştım ve iyi bir duşu hak etmiştim. Havluyla az da olsa kurulanırken tenimden yayılan ısıyı hissedebiliyordum.

Anahtar kartı cebime atıp metalik renkteki kapıya hafifçe dokundum. Kapı bir iç geçirmeye benzeyen hafif bir sesle yuvasına gömüldü ve açık bir şekilde durdu. Uzun koridor karanlık ve sessizdi, ya da ben öyle sanacak kadar naiftim.

Koridorun gerisinden boğuk sesler geliyordu. Merakla o tarafa yönelirken hala ışığı yanan odanın kapısını aralık bıraktım. İki kapı ileride başka bir odanın ışığı yanıyordu ve içinden darbe seslerine benzer sesler geliyordu.

Tereddütle kapıya parmaklarımı bastırıp kayarak açılan kapının ardındaki görüntüye baktım. Kahverengi saçları havada bir at yelesi gibi dalgalanan Kristie ile karşılaştım. Hiddetle yumruğunu gömdüğü model şiddetle titrerken kapının açıldığını fark eden genç Alpha kızı kafasını olduğum tarafa çevirdi. Alnından iri bir ter damlası damlarken gözündeki hınç ifadesi değişmemişti. Sanki ben de benzetmek istediği o modellerden biriymişim gibi.

"Kristie, " dedim uzun zamandan sonra ilk defa kullandığım için çatlamış olup içine gerginlik karışmış sesimle. ", bu saatte benim gibi erken kalkan başkaları olduğunu bilmiyordum."

Kristie saçını gözdağı verircesine sağa savurdu. "Ne yani April, bir tek sen mi ekstra egzersiz yapabilirsin?"

"Hayır, ama aniden böyle alışkanlıklar edinince garipseyebiliyorum." dedim Kristie'nin tavrına sinirlenerek.

"Bir şey mi kastediyorsun?"

"Bilmem, bir şey mi kastediyorum?"

"Git başımdan April. Umurumda değilsin." dedi tükürürcesine.

"Ah eminim. O yüzden sabahları da çalışmaya ve benden daha iyi olmaya çalışıyorsun." dedim alayla.

"Seçimde seni geçeceğim bir gerçek. Neden bunun için ayrı bir çaba sarf edeyim?"

KULEWhere stories live. Discover now