~Abant~

19.2K 1K 676
                                    

^-^ Merhaba Canlarım..

Bazı sağlık sorunları yüzünden, dün aksam yayinlayamadiğm bölüm icin cok özür dilerim..

Bu bölümde herkese ağırlık vermeye çalıstım diger bölümlerden biraz farklı oldu. Hepsi bir arada olunca kimi yazacagımı sasırdim açikcasi :)) Umarım begenirsiniz..

Hikayeme yeni baslayan okurlarima tesekkür ediyorum.. Güzel aileme hoş geldiniz efenimmm :))

Bu arada sonlara dogru sarki paylastim.. Bir karakterim söyleyecek, dinleyin, alkışlayın.. :))

Seviliyorsunuz, Aşk'la kalın..

“Asla olmaz!”

Aile reislerinin ağzından aynı anda çıkan itiraz cümlesi, koca bahçede yankılanmıştı. Gençler, 5 adamdan çıkan sesle, adeta yerlerinden sıçramışlardı. Neden olmasındı ki? Sanki hiç gitmedikleri yerdi?

“Neden olamaz? Her zaman gittiğimiz yer!” Yakup Efe, babasına ve amcalarına bir bakış atarak cevap beklerken, adamlar çok büyük tepki verdiklerinin, henüz farkına varamamışlardı.

“Evet, ama her zaman çiftlerinizle gittiğiniz yer değil!” Yusuf, biraz daha sakin ses tonuyla cümlesini bitirirken Sinan, “Ve de bizsiz!” diye ekledi.

“Hatırlatma ihtiyacı duyarak söylüyorum. Oradan bakıldığında, çocuğa benzer halimiz mi var?”

Barış, ailesinin itiraz etmesine oldukça sinirlenmişti. Hele de kızların yanında, küçücük çocuk muamelesi görmeyi hiç kabullenemezdi. Zeynep, adamın kulağına doğru, “O yüzden izin vermiyorlar zaten, Barış! Anlamıyor musun?” diye fısıldadı.
Barış, yine itiraz edecekti ki, olaya son noktayı koymak yine bayanlara kalmıştı.

Yaren, hevesli çocuklarının asılan suratlarına üzülerek baktı. Tabi ki haklılardı. Gezmek, eğlenmek onlarında haklarıydı. Boğazını temizleyip dikkatleri üzerine çekince, doğallıkla gülümsedi.

“Beyler, abartmayın isterseniz? Aklı başında çocuklarımızın bir günlük tatile çıkmalarına karşı gelecek haliniz yok!”

Yusuf, karısına hayır gözleriyle baktı. “Bizde bir günlüğüne gitmiştik!”

“Ee gittiniz de ne oldu?”

“Ne olacak! 8 kişi gittik, 9 kişi döndük!”

Samet sessizce mırıldanınca, dediklerini yakınında oturanlar duymuştu. Sevim ve Ahmet sinirle kendisini kesip biçecekmiş gibiydi. Hani az daha konuşursan, başını gövdenden ayıracağız der gibi bakıyordu, karı koca..

Samet, efsane çalışan beynini devreye sokarak, hızlıca düşündü. Çaprazında  oğullarının yanında oturan kızına baktı, birde yanındaki sırığa..

"Demir, Emir! Aslan parçalarım, kız kardeşinizi yanındaki azmandan korursanız, ben izin veriyorum! Özellikle pencerelerinde, demir parmaklık olan odaya kilitleyin kendisini!”

Giray, kendisine atılan taşın altında kalmıştı. Bu adam kendisini görmüyordu herhalde, ki ona azman diyordu! Her ne kadar, "Altın gibi damat bulmuş hala şükretmiyor" demek istese de, “İsterseniz, mahzen falan varsa oraya kilitlesinler, daha garanti olur Samet amcacığım!” dedi.

“Çok konuşma eşek sıpası! Oranın camlarına gayet güzel tırmanılabiliyor! Ve sen o duvarlara gözün kapalı tırmanırsın ben sende o ışığı gördüm!”

Bunları da beğenebilirsiniz

          

Ortalık aniden sessizleşince, Yusuf kafasını yavaşça çevirdi.
"Sen çok tırmandın galiba?”

Ve beklediği soru! Samet akıbetini anlamıştı. Anlaşılan bu gecede küfür yemeden rahata ermeyecekti.
“Hatırlatırım, kardeşinden 3 tane boyum kadar evladım var, hala kardeş gibi takıldığımızı mı düşünüyorsun?”

“Eceline susuyorsun!”

“Sen beni bırakta, saat onbir yönündeki manzaraya bak! Senin terminatör damat, masa altından kızının ellerini yedi, bitirdi. Şükür duasını yapacak şimdi!”

Yusuf, dikkatli bakışlarını kızına çevirdi. Sol eli masanın altında , bakışları herifin gözlerinde, fısır fısır konuşuyordu. Birden “İmran?” diye bağırınca genç kızın aklı bi taraflarına kaçtı.

“Efendim baba?”

Yusuf, aceleyle “Su getirir misin?” dedi. Yaren önünde duran su dolu sürahiyi gösterdi, “Masa da var ya hayatım!”

“Ilımış bu! Dolaptan olsun!”

Samet, adamın sırtına iki kere sertçe vurdu, “İç tabi aslanım. Soğuk soğuk iyi gider!"

********* ********** **********
Akşamdan ortak bir nokta belirleyip herkesin orada toplanmasını, arabalara dağılıp öyle gidilmesi için karar vermişlerdi. Olay yerine ilk gelen Melih ve Cihan sohbete tutulmuşlardı.

Cihan bu ailede en çok Melih ile anlaşıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Cihan bu ailede en çok Melih ile anlaşıyordu. Yaşlarının aynı olmasından ya da Melihin kendisine kan vermesinden dolayımıdır bilinmez Melihe kanı çok fazla kaynamıştı.

Bir süre sonra herkes kendi arabasıyla gelirken, toplandıkları yerde kim kiminle gidecek tartışması yapılıyordu. Melih, hiç uzatmadan Sedayı kolundan tutup yanına çekti. Kalabalığa bakıp göz kırpan Melih, hesap vermesi gereken bir abisi olmadığından dolayı gayet memnundu.

Barış, aynı kuzeni gibi rahat hareketiyle Zeynep’e başıyla yanına gelmesini işaret etti. Zeynep yanında giderken, Zehrayı da peşinden sürüklemeyi ihmal etmedi. Fıratın yanından geçerken bir bakış atan Zeynep, sinsice gülümsedi. Hepsi abi sorunu yaşarken Fırat ve Zehra şüphesiz abla sorunu yaşıyordu. Fırat, yardım çağrısında bulunmak için bir umut Barışa baktı.

Barış, kendisine yardım çağrısında bulunan kuzenine o iş bende dercesine göz kırptı. Kızın kulağına artık ne fısıldadıysa Zeynep, baştan aşağı kızarırken koluyla adamı dürttü. Kardeşinin üzgün suratına bakan genç kız, yavaşça koluna dokunup kendisine bakmasını sağladı. Zehra ablasının yüzüne baktığında, ablası kendisine gülümseyip, “Hadi, git!” dedi. Zehra, sevincinden neredeyse çığlık atacaktı. Ablasının yanağına hızlı bir öpücük bırakan genç kız, aynı hızla Barışın uzun boyuna baktı.
“Eğil, istersen!” dediğinde Barış, baldızının sözüne itaat edip eğildi. Zehra hızla onu da öpüp, “bitanesin! Çok sağ ol!” diye kimse duymadan fısıldadı.

SEVDA VURGUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin