~Hayal Kırıklığı~

17K 1.1K 569
                                    

Merhaba canlar..Gecikme için özür dilerim yoğunluktan dolayı yetiştiremediğim bölüm 4076 kelimelik uzunlulguyla karşınızda.Eh bir Maşallahinızı alırım :))
Medyada sevdiğim bir karadeniz türküsü var.Bölümün sonunda Melihim için paylaştım dinlemenizi tavsiye ederim..
İyi okumalar..
Sevgiler..

Fırat elinde sinirle buruşturduğu kağıdı tekrar tekrar açıp son kısmını okuyup duruyordu. Şüphelerinde sonuna kadar haklıydı ve elindeki DNA sonucu da bunu onaylar şeklindeydi.Kağıdın neresinden okursa okusun cevap hep aynıydı.%99,9 uyumsuz..

Ne hissedeceğini nasıl davranacağını kestiremiyordu. Böyle bir gerçekliği ondan nasıl saklayabilirlerdi aklı mantığı bir türlü bu fikri kabullenmiyordu. Kendince sinirlenmekte haklıydı. Bu yaşına kadar öz bildiği abisi aslında öz değildi ve hangisinin çocuğu olduğunu bilmiyordu. Akşama annesine muhteşem bir hediye sunacaktı ve bakalım bahaneleri nasıl olacaktı merak ediyordu..

********** *********** **********
Melih kardeşinin durgun halinin artık canını sıkmasıyla adımlarını odasına doğru çevirdi.İşe başlayan Zehraya karşı tutumu gayet iyiydi.İzlenimlerine göre iş saatleri içerisinde gayet mesafeli duruyordu.Bakışlarından anladığı kadarıyla ufak kardeşi de yavaştan adam olma yolunda ilerliyordu.Bu haline sevinip inşallah benim gibi acılar çekmez diye dua ederek odadan içeriye girdi.Masada oturmuş elleriyle başını arasına alıp düşünceli halini gören Melih telaşla yanına vardı.

“Neyin var?” Fırat abisinin geldiğini bile fark etmeden ağrıdan çatlayan başının derdindeydi. Abisinin kendisine korkuyla bakmasıyla içindeki oluşan kırgınlığına engel olamamıştı.

“İyiyim başım ağrıyor biraz.” Geçiştirici cevap veren Fırat abisiyle göz göze gelmemek için masasındaki dosyalarla uğraşmaya çalışıyordu.Melih son zamanlardaki farklılaşan kardeşinin mutlaka bir sıkıntısı olduğunu adı gibi biliyordu.

“Fırat? Abicim seni herkesten iyi tanıyorum.Son günlerdeki halin hiç iyi değil.Gizleme benden.”
Abisinin gizleme lafına aniden öfkelenen Fırat sinirle “Gizleyen ben değilim!” dediğinde Melih kardeşinin fevri tavrına şaşkınlıkla “O ne demek?” diye sordu.Fırat abisine çıkışında haksız olabilirdi belki abisinin bile haberi yoktu ne olursa olsun o onun kardeşiydi.Öz veya üvey fark etmezdi.Abisine duyduğu sevgiyi saygıyı ne şartlar altında olursa olsun kaybetmezdi. Öfkesi sadece anne babasınaydı. Neden ondan saklama gereği duymuşlardı sadece bunu merak ediyordu!

“Sen benden bir şey gizler miydin?”

Melih gelen soruya rahatlıkla tebessüm ederek “Hayır aslanım bu zamana kadar hayatımda ne varsa ilk sana söylemedim mi? Ya da ne kararlar alırsam alayım ilk sana danışmadım mı?Gizli saklı hiçbir şey olmadı aramızda olamazda. ”

Azda olsa rahatlayan Fırat gözlerindeki pırıltıyla abisine baktı.
“Ben.Özür dilerim abi.Biraz yorgunum saçmalıyorum kusura bakma.”diyerek sandalyesine yaslandı.

“Zehra çok mu yoruyor seni?” Melihin yüzündeki gülümseme büyürken Fırat kızın adını duymasıyla odasının içindeki cam bölmeden karşısındaki kızı keserek abisine baktı.

“Hayır maşallah çok zeki.İşi hemen kaptı.Kapmasın diye kırk takla attım ama..”

“O niye?”

“Niye olacak abi! Anlamadığı şeylerde gelip böyle masum masum yanakları kızararak soruyu sormuyor mu? Of diyorum insanın gece gündüz gel soru sor diyesi geliyor!”

Fıratın bu çocukça tavrı Melihin hoşuna gitmişti.Allahı var Zehra çok güzel kızdı.Ablası Zeynep gibi iri gözlere sahipti.Barış malının gözleri kör olduğundan dolayı kızın kıymetini bir türlü anlayamamıştı. Bari kardeşim değer kıymet bilse diye içinden geçiren Melih kafasıyla kızı işaret ederek “Sizin gece hayatınızdaki kızlara benzemiyor diye mi bu yaklaşımlar!” diye sordu.

SEVDA VURGUNUWhere stories live. Discover now