Hatırlatma:
Parmakları t-shirtü yavaşça yukarı sıyırdı, nefesimi tuttum ve tedirgince arkama döndüm. Bel çukurumdan sırtıma yayılan koca bir ağaç vardı, tıpkı Jack'inki gibi.. Tek farkı hepsi tek renkti; siyah!
Nefesi boynumu arşınladı, şaşkınlığım tüm bedenimde yankılandı. " Gerçekten özel olmalısın."
*****
Elimdeki bardağı kafama diktim, soğuk sıvı boğazımı yakarak aşşağıya aktı. Uzun süren çalışmaların ardından bu iyi gelmişti. Tam iki haftadır düzenli olarak ok atmış ve uzun mesafe koşusu yapmıştım. Jack tam anlamıyla gelecek savaş için resmen canıma okuyordu. Yine de onunla iyi anlaştığım söylenebilirdi. Yeni yeni şerler öğreniyordum. Mesela dönüşümümden armağan kalan dövmemin sadece melekler ve vampirler tarafından görüldüğü gibi... Ya da bir vampiri ancak kalbinden vurarak öldüre bilmem gibi... Tüm bu sıradan şeleri bana zorlukla öğreten elbette Jack'ti.Uzaktan ona kadeh kaldırdım, girdiği iddaa sonucu kaybetmiş, istediğim şeyi yerine getirmişti. Daha doğrusu getiriyordu zira istediğim şey bir gece eğlenmekti. O kadar çalıştığım için bunu fazlasıyla haketmiştim.
Biten bardağı barmene uzattım ve yenisini istedim. Kafam şimdiden bulanmaya başlamış, keyfim yerine gelmişti. Kulaklarıma Jack'in iddaali sesi dolunca munzurca sırıttım. Bana yenilmesi onu da benim gibi şaşırtmıştı.
" Yenebilirsen tabii.." demişti benimle alay ederek.
Omuz silkmiş," Yenebilirim tabii.." demiştim ama ben bile umutlu değildim.
" O halde... zihin kontrolüne ne dersin?!"
Owww! Eğer benimle sadece dalga geçeceğini bilsem bu iddayı daha başlamadan bitirirdim. Ama o bununla yıllarca övünecek, benimle tükenmek bilmeyen bir şekilde alay edecekti.
" Emin misin?"
" Hıhı..! Şimdi benim üzerimde dene!"
Küçük kayanın üzerine oturduğumda Jack'te karşımdaki yerini aldı. Gözlerinde yine o ışıltı vardı. Ve bu ışıltı genelde işler onun istediği şekilde gittiğinde olurdu.
" Tamam, başlıyorum."
Başını salladı.
Daha önce zihin kontrolünü denememiştim. Gerçi şuana kadar hiç bir şey denememiştim. Hangi konuda yeteneğim vardı bilmiyordum. Hatta yeteneğim varmı ondan bile emin değildim. Tek bildiğim Jack'ten duyduğum küçük ayrıntılardı. Konsantre olmam ve inanmam gerekiyordu. Tabii yeteneğim yoksa inanmak dahi bir işe yaramıyordu ya...
" Konsantre ol!"
Yutkundum. Bu berbat bir şeydi. Denemek ve sonunda hayal kırıklığına uğramak.... Bunu istemiyordum.
Gözlerimi zorlada olsa siyah gözlere sabitledim, ve beynine ulaştığımı hayal ettim. Damarlarımda küçük titreşimler oluştuğunu hissedebiliyordum. Sanki içimde küçük elektirik dalgaları hareket ediyordu ve bana Jack'e ulaşma imkanı veriyordu.
Küçük elektirik dalgalarından aldığım cesaretle bunu yapabileceğimi kendime haykırdım ve emrettim! Kendimi saydam bir engele takılmış gibi hissediyordum. Görünmez kalın bir engele... Onu aşmak için savaşmaya başladım ve tekrar tekrar emrettim. Bana karşı kullandığı güç onu geçmemi zorlaştırsada sonunda içinden geçtim ve ona ulaştım. Bir kez daha emrettim.
" Sahilde sıcak suda yüzüyorsun!"
Onunla birlikte sanki başka bir boyuta atladığımızı hissettim. Önce sıcak rüzgar tenimde dans etti, ardından dalgaların sesleri ve yosun kokusu burnuma doldu, gözlerimi hissettiğim şeylere araladım; masmavi sahilin kıyısındaydım!
Etrafa bakındım, kimse yoktu. Gözlerim dalgaların arasında gezindi ve aradığım şeyi buldum, Jack! Oradaydı ve gittikçe uzaklaşıyordu. Bir süre onu izledim. Gittikçe uzaklaşması korkmama yol açtı. Panikle bağırdım.
" Jack!"
Dalgalar önünü sürekli kapadığından neredeyse onu göremez olmuştum. Panikle suyun içine ilerledim, gitmesi beni korkutuyordu. Onu kaybetme korkusu iliklerimi sızlatırken vampir olduğunu ve ya ölümsüz olduğunu düşünemiyordum.
" Jack!"
Uzaklaşmayı sürdürdü. O uzaklaştıkça daha çok bağırdım ama sonunda tamamen gözden kaybolmuştu. Korkuyla bir sağa bir sola gitmeye başladım. Kalbim korkuyla boğazıma yükseldi ve dört nala koşmaya başladı. Nereye girmişti? Boğulmuş olabilir miydi?
Çaresizce denizin sınırlarını tararken omzuma bir şey dokundu ve korkuyla sıçradım.
" Oyunu unutma ufaklık!"
"Jack!"
Biranda tüm o aura bozuldu ve gittiğim yollardan geri çekildim. En sonunda aşdığım o saydam duvardan dışarı atılmıştım.
Hava ciğerlerimi hızla doldurdu ve okyanusun kokusu yerini yeşil ağaçların ütopik kokusuna bıraktı. Dalga seslerinin yerini kuş cıvıltıları aldı. Yaşadığım şeyin sersemliğiyle gözlerimi araladım, Jack onu son gördüğüm yerde kaşları hafif çatılmış bir şekilde oturuyordu.
Toparşanmaya çalıştım. " Yapabildim mi?" diye sordum inanamayarak.
Başını salladı," Öyle görünüyor."
Dudaklarım ortadan ikiye ayrıldı ve sevinçle haykırdım. " İşte bu! Başardım..!"
Sevincim neyeydi emin değilim ama ilk defa dönüştüğüm için mutluydum. Belki de Jane gibi kendimi Jack'e bir adım yaklaşmış hissediyordum. Ne bileyim, o aptal küçük kız çocuğundan kurtulmak hoşuma gidiyordu belki de.. Ya da gücü sevmiştim. Bir şeyleri kontrol etmeyi sevmiştim.
Jack'i yenmek ve başarmak beni meleklere daha da itmişti. Her ayrıntıyı istiyordum. Ne gibi özelliklerim olma şansı vardı hepsini merak ediyordum. Jack yüzü asık bir şekilde de olsa en azından zihin kontrolü hakkında birkaç bilgi vermişti. Onu sonuna kadar ilgiyle dinlemiştim.
"Zihin kontrolü en çeşitli özelliklerden biri," diye başlamıştı. " Her birini başarmak mümkün ama çok çalışmak gerekiyor. Az önce yaptığın gibi kişiyi başka bir mekana gönderebilirsin, bir şeyi unutmasını sağlayabilirsin ya da beynine olmayan bir görüntüyü yükleyebilirsin. Bunun sırrı kişiyi o anı yaşadığına ikna etmektir. Sıradan bir insana oranla bir vampirin veya bir meleğin bilincine sızmaksa daha zordur. Sonuç odaklı bakarsan tek yapman hereken bilincine sızmak ve ikna etmektir... en zor kısmı da zaten budur....."
Her birini çok sevmiştim. Bu yeteneğin bu kadar çeşitli olması insan beyniyle alakalı olmasından kaynaklanıyordu. Kısaca elinizde bir adet beyin varken yapacağınız şeyler çoğalıyordu. En sevdiğim çeşidiyse görünmezlikti. Yani kişiye orda olmadığına inandırmaktı. Çok havalı değil miydi? Ben bayılmıştım!
Tüm bu zorluklara rağmen Jack'i nasıl kandırdığımsa büyük bir sırdı. Bana çok direnmediğini söylemişti ama ilk denemede bir vampiri kandırmak öyle kolay olmasa gerekti.
" Geceye hızlı başlamış gibisin."
Yan gözle bana mı dedin der gibi sağıma baktım. Yaklaşık yirmili yaşlarının ortasında bir çocuk bana doğru dönmüş beyaz dişlerini ortaya seren gülümsemesiyle bakıyordu. Gözlerim baştan aşşağıya ilgisizce üzerinde gezindi. Açık mavi gözler, düzgün bir burun, dağınık kumral saçlar, buğday ten, yapılı bir vücüt, salaş bir t-shirt ve yırtık kot.... Düşündümde benden başka herkes onu ilgisizce mi süzüyordur? Sanmıyorum, zira karşımda podyumdan fırlamış biri vardı.