Merhabalar efendim, merhabalar. Yepyeni bir bölümle karşınızdayım. Bugün size... Neyse, ben yemek programına bağlamadan, sadede geleyim. Canlarım bundan sonra bölümler en az 250 oy ve 30 yorumu geçmeden yayımlanmayacak, bilginize. Bu arada, Çığlık'a daha çok destek istiyorum. Keyifli okumalar!
*
Berkay'dan,
318.
319.
320.
Yine bir sabah, Minaların evine gelmek için yollara düşmüştüm. Ve yaklaşık 20 sabahtır olduğu gibi duraktan evin kapısına kadar adımlarımı saymıştım. Mina tam 20 gündür ortada yoktu. Koskoca 20 gün!
Onun kaçırıldığı günden beri, doğru düzgün yemek yemiyordum, adam akıllı uyumuyordum. Aniden parlıyor, daha sonra da sessizleşiyordum. İyi değildim. İyi değildik.
"Allah'ım, lütfen bugün güzel bir haber alalım. Lütfen..."
Derin bir nefes alıp zile bastım. Yaklaşık 5 saniye sonra kapı açıldığında, dünkü manzaranın bir benzeriyle karşılaştım. Emel Teyze... Gözleri ağlamaktan iyice şişmişti. İçim cız etti onu görünce. O benim de annem sayılırdı... Çocukken, sürekli düşerdim. Annem ve babam sürekli işte olduğundan böyle durumlarda hemen Emel Teyzeme gelirdim. Yaramı bir güzel pansuman ederdi. Tabi Mina sürekli mızmızlanırdı, "Anne ya, bu Berkay hiç dikkat etmiyor. Sürekli koşuyor sonra da düşüyor. Kız ona! Canını acıtıyor hep..." derdi. Emel Sultan da hemen beni savunmaya geçerdi, "Kızım, benim Berkay'ım çok akıllıdır. Bir daha yapmaz." diyip, annem gibi sarılırdı bana...
"Yapma be Emel Sultan..." diyerek kapıdan içeri girdim. "Üzme kendini." Sarıldım ona. Birlikte salona geçtik. Onu koltuğa oturttuktan sonra hemen yanına oturdum.
"Yine yemek yemedin deği mi Emel Sultan? Olmaz ki böyle... Mina geldiğinde seni böyle görmesin. Gidip bir şeyler hazırlayayım sana."
İç çekti. Gözleri yine dolmuştu. "Minam yaşıyordur, değil mi Berkay? Ona bir şey olursa..." Kaşlarımı çattım. "O nasıl söz öyle Emel Teyze? Yaşıyor elbette, kötü düşünme lütfen..."
Belki de hepimizin aklını kemiren ama cevap alamadığımız, cevabından korktuğumuz soruydu bu. Yaşıyor muydu? 20 gün geçmişti. Ne bir haber vardı, ne bir iz... Birkaç kez Emel Teyze ve Behzat Amcayı emniyete çağırmışlardı fakat önemli bir şey çıkmamıştı. İkisinin de yüreği parçalanıyordu.
Sahi, Behzat Amca neredeydi?
"Behzat Amcam nerede?"
"Yatak odasında oğlum. O da iyi değil..." dedi Emel Teyze yere bakarak. "Teyzem ben bir onu da göreyim. Gelirim daha sonra yanına." dedim ve yerimden kalktım. O sırada telefonum cebimde titredi ama bakmadım.
Yatak odasına girdiğimde, Behzat Amca'yı elinde küçük bir kutuyla buldum. Yanına gidip yatağa oturduğumda bunun bir fotoğraf kutusu olduğunu gördüm. "Behzat Amca..." Bana hiç bakmadan kutudan bir fotoğraf çıkardı. "Bu, benim güzel kızımın 7. yaş günü. Baksana ne kadar da mutlu." Fofoğrafı elime tutuşturdu. "Ne dilemişti biliyor musun pastasını üflerken," Başımı 'hayır' anlamında salladım. "Sizden hiç ayrılmamayı dilemişti. Ne kadar garip değil mi? Şuan hepimizden ayrı benim prensesim." Fotoğrafı elimden alıp kutuya bıraktı. "Mina yeniden aramıza katılacak." dedim. Behzat Amca sağ eliyle kalbini işaret etti. "Parçalanıyor... Yüreğim parçalanıyor." Elini yumruk yaptı ve gözlerini sıkıca kapadı. "Eğer ona bir şey olduysa... Eğer ki olduysa... Hepsini öldürürüm." dedi. Elimi Behzat Amcamın omzuna bıraktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biri Beni Kaçırdı (Bir Mafya Hikayesi)
Teen FictionÜniversitenin güzel olacağını düşünüyordum özellikle lisede ailemin baskısından sonra onlardan ayrı kalmanın muhteşemliğini düşünürdüm ta ki salağın biri beni kaçırıncaya kadar ... ×Bir Kutsal Mandalina ve Kutsal Ispanak yapımı.×