Kirli Hayat

564 58 57
                                    

Lucy'nin Ağzından;

Uyandığımda Erza üstünü giyiniyordu. Çeketininin altında kalan saçlarını havalandırıp dışarı çıkardı.

Uzandığım yerden hafif dikelirken Erza uyandığımı fark etti.

"Üzgünüm seni uyandırdım." dedi mahçup bir şekilde. Gözlerimi ovuştururken esnedim.

"Önemli değil." dedim. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp bir süre oturur pozisyonda kaldım.

Tembellik bastırmıştı yine...

Erza küpelerini takarken konuştu.

"Gece Natsu aradı. Telefonun orada kalmış ve de... Annen aramış." dedi. Duyduklarım karşısında şok olurken aniden sordum.

"Natsu annemle konuşmuş mu?" diye sordum bağırarak.

"Bilmiyorum bir şey söylemedi." derken hızla ayağa kalktım. Zaten aynı üstle yattığım için direk çeketimi giyindim.

"Telefonumu almaya gidiyorum. Her şey için saol Erza." dedim gülümsemeye çalışarak ve hızla evden çıktım.

Erza arkamdan iki kez 'bekle!' diye bağırsada dinlememiştim.

Mümkünse Natsu işe gitmeden evde yakalamam gerekiyordu.

Natsunun oturduğu sokağa girmemle endişelerim arttı. Ya annemle konuştuysa? Ya annem ona gereksiz bir şey söylediyse? Ya Natsu telefonumu karıştırdıysa? Ah lanet!

Endişeler içimi kemirirken Natsunun evinin önüne geldiğimi fark ettim.

Hızla kapıyı çalıp açmasını bekledim.

Sertçe açılan kapı ve Natsunun bağırmasıyla affallayıp geriye sendeledim.

"Yine ne var lanet olası!" diye bağırmıştı.

Utançtan veyahut sinirden yüzüm kızarmıştı. Bana bunu nasıl diyebilirdi ki?

Beni görünce gözlerinde ki sinir hafif yumuşarken konuştu;

"Ah luce, pardon başka biri ile karıştırdım." dedi.

Bu beni ilgilendirmezdi... Hadi lucy gelme amacını unutma diye kendimi motive ettim.

"T-telefonumu almaya geldim." dedim hafif titrek bir sesle. Natsu başıyla onaylayıp içeriye girmek için atıldı ama hemen durdu.

"İçeri gelmek ister misin?" diye sordu. Ben ne cevap vereceğimi düşünürken beni kapıda yalnız bırakıp içeriye girmişti bile.

Çaresiz bir şekilde içeriye girip kapıyı arkamdan kapattım.

Zaten Natsuyla konuşmam lazımdı şu annem konusunu. Ayak üstü konuşabileceğimiz bir şey de değildi.

İçeriye geçip yatağın üzerine oturdum. Natsu mutfaktan elinde iki fincanla geldi ve birini bana uzattı.

Sıcak kahve hafif elimi ısıtmaya başlamıştı.

Natsu cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı.

Telefonu elime alınca Natsuya baktım.

"Annemle konuştun mu?" diye sordum.

Başıyla onayladı.

"Onu gelip görmeni, yarın hastaneye yatacağını söyledi." dedi.

İç çekip elimdeki telefonu döndürdüm.

"Şey..." dedi ve durdu.

Konuşmasını kestiği için direkmen gözlerine baktım.

Başını diğer tarafa çevirip konuştu.

"Ben sanırım senin yeteneğine inanıyorum." dedi. Sırıttım. Hadi ya ciddi miydi?

"Ah, nasıl inanmaya başladın?" diye sordum alayla.

Omuz silkti.

"İpimin rengi değişti dediğinden beri düşünüyordum... O kızla yattığımı Sting bile bilmiyordu." dedi sessizce.

Ah birde kızla yattığını bana söylüyordu! İnanılmaz... Yani geçip karşıma bir kızla yattığını söylüyordu ve bu nedenle bana inanıyordu demek.

"Kim o kız?" diye sordum aniden.

Natsu soruyla affallayıp güldü

"Ne?" diye sordu şaşkınca. Hemen sorduğum sorunun saçmalığını fark edip başımı çevirdim.

"Birileri kıskanmış..." dedi. Elimi sıkıp yumruk yaptım ve direk Natsunun göğsüne vurdum. Yalandan bir ah sesi çıkartsada güldü.

"Peki nasıl işliyor bu güç?" diye sordu merakla.

"İşlenecek bir şeyi yok. İnsanların yüzük parmaklarından birbirine bağlı olan iplerini görebiliyorum. Genelde herkesin ki siyahtır... Siyah kirlenmişliği temsil eder. Kaderinde ki insan dışında başka biri ile beraber olursa kırmızı olan ip siyaha döner. Ama seninki hep kırmızıydı... Ta ki o güne kadar." dedim.

Parmağına bakmamaya özen gösteriyordum. Natsu elini kaldırıp yüzük parmağına baktı.

"Üzgünüm..." dedi mahçup bir şekilde.

"Neden benden özür diliyorsun ki?" diye sordum. Omuz silkti.

"Sana haksızlık yapmışım gibi hissettim." dedi. Sonrada benim parmağıma baktı.

"Peki kirlenmiş ip nasıl eski haline döner?" diye sordu. Bir süre konuşamadım. Konuşamama nedenim cevap vermemek istememem değil cevabı bilmiyor oluşumdan kaynaklanıyordu.

"Demek bilmiyorsun..." dedi. Sonra gülümseyerek bana baktı.

"Peki ya kaderinde ki insanla beraber olursan eski haline dönerse?" diye sordu ama sorudan çok öylesine söylemiş gibiydi.

Cevap bekliyor gibi değildi sadece bana bakıyor ve benden bir hareket bekliyordu.

"N-ne demek istedin?" diye sordum utangaç bir şekilde. Aslında anlayabiliyordum ama buna ihtimal veremiyordum.

Kaderinde ki insan ben değildim... Onun ipi bağlıydı benimki ise yoktu!

"Kaderimiz bağlıysa?" dedi ve bana biraz yaklaştı.

Korkuyordum. Korktuğum natsunun davranışı değildi. Kendi davranış şeklimdi. Kaçmıyordum, teslim oluyordum...

Natsu yavaşça bana yaklaşıp dudaklarımın bir iki cm ilerisinde durdu.

Gözleri gözlerime işlerken durmaya devam ediyordu. Nefesi dudağıma çarpıyorken kalbim adeta yerinde duramıyor çıkmak için mücadele veriyordu.

Yanaklarımı geçtim kulaklarıma kadar kızarmıştım bile. Natsunun dudaklarımızı birleştirmesini beklemeden ileri atılıp öpmeye başladım.

Natsu bunu bekliyordu... İlk adımı atmamı...

Bunu fark edince kollarını bedenime sarıp bana daha çok yaklaştı.

Bir erkekten beklenmiyecek naziklikte beni öpmeye devam ederken bedenimi yatağa ittirip üzerime çıktı.

İkimizinde göğsü hızlı nefes alıp vermekten inip kalkıyor ve birbirine çarpıyordu.

Natsu öpümşeyi bırakıp geriye çekilince şaşkınca ona baktım.

"Benimle kirlenmeye var mısın Luce?" diye sordu. Hafif gülümseyip evet anlamında Natsuyu çekip dudaklarımızı tekrar birleştirdim.

Hayatımda aldığım en güzel teklif buydu sanırım... Gerçekci ve bir o kadar da anlamlıydı benim için...

Bu bölüm ya da diğer bölüm smuta girmeyecekler. Tabi yatacaklar ama ben smut kısmını şimdi yazmayacağım. Başka bir zaman yazıp smut özel bolum olarak yayimlarim. Seviliyonuzz :)))

Hayat ipliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin