37.Bölüm// Türkiye

2K 217 30
                                    


Hamza'nın hemen gerisinde bana doğru gelen adama bakıyordum. Hafif kumral saçları, uzun dik , pürüzsüz ne sakal ne bıyığı olan yüzü, yeşil lacoste tişörtü ve kot pantolonuyla , müslümanca görünmekten çok uzak olan dayım giderek yaklaşıyordu. Sonunda yanımıza ulaştığında bana sarılmak için hamle yapmış olsa da bir adım geri geldim. Henüz buna hazır olduğumu sanmıyordum. Benim için hala yabancı biriydi. Daha adını bile bilmiyordum.

Hamza da tam aramızda dikiliyordu. İstemeyeceğim her şeyden beni korumaya çalışır gibi..

Dayım olduğunu söyleyen adam da anlayışla karşılamıştı.

''Sen Hamza olmalısın.'' Diyerek elini Hamza'ya doğru uzattı.

Hamza dayımın ellerini sıkarken, dayım hiç de hoş olmayan bir tonda, gözlerini hafif kısarak

''Abdullah çok bahsetti senden.'' Dedi.

Hamza cevap vermedi.

''Hadi şu bilet işlerini halledelim de bir şeyler içelim, değil mi Nesibem?'' diyerek bana yöneldiğinde sakin kalmaya çalıştım.

O kimdi ki bana Nesibem diye seslenebiliyordu? Arkamı dönüp nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Zaten zihnim bulanıktı. Hala nerede olduğumun ne yaptığımın farkında bile değildim. Düşünme yetim fazlasıyla hasar almıştı.

Hamza da peşim sıra beni takip ediyordu.

Aklımda Hamza'nın babamın ve Abdullahın yaşadığını söylemesi dolanıyordu.

Babamı mı aramaya çıkmıştı yoksa Abdullah? Aklında ön time katılırken ne vardı? Niye beni almadan gitmişti?

Ah Abdullah.. Döndüğünde, seni bulduğumda, beni yalnız bıraktığın zamanların acısını senden fena halde çıkaracaktım..

***

Bilet işlerini halletmiştik. Uçağımızın kalkmasına 2 saat kadar vardı. Hamza Türkiye'den haberleri almış, Kardeşlerimin hastaneye yerleştiğini ve şimdilik her şeyin yolunda olduğunu söylemişti.

''Starbucks'a girelim mi? Ben ısmarlayacağım.'' Dedi dayım.

Hamza ile aynı anda,

''Ben starbucks'a girmem.'' Dedik.

Bu aynı anda söyleme olayına kafa atasım geliyordu. Bir sus diye içimdeki sese kızdım. Kimseyi dinlemeyen ben, içimdeki sesi mi dinleyecektim? Tabii ki cevap hayırdı.

Dayımın da biraz yüzü düşmüştü.

''Tamam kahveleri alayım şurada bir yerde oturalım?''

Hamza'ya baktım. Tepki vermeyince

''Bir şey de içmem oradan.'' Dedim.

Belki o da aynı anda söyleme olayına tekme tokat dalmak istiyor olabilirdi.

''Peki sadece oturalım o zaman, konuşmamız gerek.'' Dedi.

Hamza'ya dönüp,

''Hamza ben susadım, su alabilir miyiz?'' dedim.

''Dayıcım bana niye söylemiyorsun?''

Dayıcım neydi ya.. Yapmacıklıktan ölmeseydi bari.

''Tabii ki.'' Dedi Hamza .

Ve bu arada yüzük de hala parmağımdaydı. Çıkarıp Hamza'ya vermeliydim.

''Siz burada oturun, biz Nesibeyle alır geliriz. Valizler yanınızda kalsın.''

DİRENİŞWo Geschichten leben. Entdecke jetzt