youreonyourownkiddo

beni bırakma. beni, kim ne derse desin ve ne olursa olsun bırakma. canımı yaksan da, canını yaksam da terk etme; ağlasam da, ağlatsam da gitme; kırılsam da, kırsam da vazgeçme. beni sev, beni hep sev. beni dokuz bin dokuz yüz doksan dokuza kadar sev, on bin yapma.

youreonyourownkiddo

ben o günden sonra seni sevdim. kadınların, seni şımartıp sık sık bu sözleri söylemiş olduğunu biliyorum. fakat hiçbirinin seni benim gibi kul köle olurcasına böylesine bağlılıkla sevmeyeceğinin de bilincindeyim.
Reply

youreonyourownkiddo

beni bırakma. beni, kim ne derse desin ve ne olursa olsun bırakma. canımı yaksan da, canını yaksam da terk etme; ağlasam da, ağlatsam da gitme; kırılsam da, kırsam da vazgeçme. beni sev, beni hep sev. beni dokuz bin dokuz yüz doksan dokuza kadar sev, on bin yapma.

youreonyourownkiddo

ben o günden sonra seni sevdim. kadınların, seni şımartıp sık sık bu sözleri söylemiş olduğunu biliyorum. fakat hiçbirinin seni benim gibi kul köle olurcasına böylesine bağlılıkla sevmeyeceğinin de bilincindeyim.
Reply

youreonyourownkiddo

ne seni unutabiliyorum, ne de senden kalanları. başımın içinde bir kanser tümörü gibi büyüyor büyüyorsun. seni unutamamanın verdiği acılara dayanamıyorum artık. unutamamanın bu kadar kahredici, çıldırtıcı olduğunu bilmezdim. her yerde, her zaman benimle birliktesin, işin kötüsü her şey seni hatırlatıyor. kalabalıkta gelişigüzel söylenmiş bir söz bile yetiyor seni düşünmeme. yalnızlığımda ise sesin kulaklarımda çınlıyor, avuçlarının serinliğini hissediyorum alnımda. yaşanmış zamanlar bir film  şeridi gibi geçiyor hafızamdan. anılarımızın en küçük noktasına kadar birer birer hatırlıyorum. işte o zaman; bu seni unutamayan başı, duvarlara vura vura parçalamak geliyor içimden. renklerin, kokuların, seslerin ve ışığın bile seni hatırlattığı bir dünyada yaşamak, harikulade bir şey olurdu belki.
          
          yirmi dördüncü mektup.

youreonyourownkiddo

ona da bir mektup yazdı,
          zarfında adresiyle.
          sonra gitti aynaya baktı
          cesareti var mı hala diye.
          iki mektup masasında
          odaya geri döndüğünde,
          baktı ikisine de.
          acaba hangisi hangisiydi diye
          ansızın gözünden bir damla
          önce burnuna, sonra sayfaya.
          işte seçti bile gözyaşım, dedi.
          koydu mektubu zarfına,
          yırttı attı öbür mektubu.
          yavaş yavaş ayağa kalktı
          gitti içeriye,
          son kez dinlenmeye yatağına yattı.
          
          yalnız kalpler
          sayfalarca yalnız kalpler

youreonyourownkiddo

nahit,
          diyebilirim ki, senden ilk defa iyi olarak bir mektup aldım. bunun için çok memnunum. münasebetimizden bir hatıradan bahseder gibi edişimin vehim olduğunu söylemiştim zannederim. yani, sana öyle gelmiş. ben senden başka kimseyi düşünemiyorum, düşünemeyeceğimi de sanıyorum. "artık birbirimizi hiç görmeyeceğimize göre, yalnız yaşayacak değilsin ya" dedikten sonra, "ama ben yalnız yaşamanı, sadece bana ait olmanı istiyorum" diye ilave ediyorsun. ben de yalnız sana ait olmak istiyorum, bundan zerre kadar şüphe etme. senden başkasıyla en küçük bir münasebetim olabileceğini aklına bile getirme. fakat aynı şeyi ben de istiyorum. yani, senin de yalnız bana ait olmanı istiyorum. gelgelelim bunun imkansız olduğunu da biliyorum. hakikaten, ne olacak bizim bu halimiz nahit? artık birbirimizi hiç göremeyecek miyiz? böyle hazin talih olur mu?