"Ömrüm sanki sayfaları atlanarak okunmuş bir kitap
öylece duruyor rafta
geniş bir zamanda bir kez daha okunacak
bir kez daha okunduğunda fark edilecek
bu sıkıcı fragmanın arkasındaki hakikat!
Beni bu bunaltılardan kır civarlarına
yangınlardan çakır dikenlerine
sorulardan çam diplerine ve kalabalıklardan su kenarlarına
savuran neden
o zaman anlaşılacak.
O zaman bir kez de benim gözlerimle bakacaksınız etrafa
soracaksınız en az bir kez
aslında park ne?
ağaç ne?
aşk ne?
hezeyanla heyecan arasında tek benzerlik ses mi?
hiçbir yere yetmezliğim sadece nefessizlikten mi?
benim beceriksizliğim mi bütün kırılıp dökülenler?
Allah'ı, annemi, sevdiklerimi inciten
mesnetsiz soruların sorumlusu tek ben mi?
şehrin tam ortasında yanık bir yatır gibi
üstüme kondurulan binaları kayıtsızca seyretmenin
bedeli kaç tel ak?
sayacaksınız sayfaları!
Kırılan küçük şeylerin kimse farkında olmaz
saç teli gibi
dal gibi
kalp gibi
durup bir kez daha bakıldığında anlaşılırlar
yaşamak ağrısından bezmiş
bükülü bir boyun gibi
Okunacak ve anlaşılacak dedim de
hayat esasen
sayfaları ürküten, kalın bir kitap
alfabesini terk eden bir topluluğun
terk ettiği alfabeyle yazılan
tarihçiler meşgul
arkeologlar halsiz
edebiyat öğretmenleri sınav telaşında
şimdi bu sayfalarını
kurtların kemirdiği
bu kalın
bu yaşlı
bu yorgun
bu ölü dilli kitabı
kim anlayacak?
Ezilmiş bir çimen gibi korkak ve utangaçım
etrafımdaki köpekleri seyrediyor kadınlar
uykusuz ve yorgunum en az otoban kenarına
belediyece zorla dikilen kasımpatılar kadar
hayat bir heyulaymış hay'la gelip hu'ya giden
gençken anlamamıştım, şimdi anladım, o kadar!"
Ali Lidar