vuslattevhid

. 
          	
          	
          	
          	
          	Ve sonunda herkes sevdiğine kavuşacak dediler..
          	Başladık ölümü beklemeye... ❤️
          	
          	
          	
          	
          	. 

vuslattevhid

Benî Kudâa Kabilesi’nden iki zât Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gelerek iman etmiş ve İslam ile şereflenmişlerdi. İçlerinden birisi, iman edişlerinden bir süre sonra çıkmış olduğu bir gazvede şehid düştü ve Allah yolunda canını verenler den oldu. Onunla birlikte iman eden diğer zât ise, arkadaşının şehâdetinden sonra ortalama bir yıl daha hayat sürdü ve bir yılın ardından o da “normal ölümle” öldü… Bu ölümlerin ardından biraz zaman geçti. Bir gece Ashab’ın önde gelen simalarından ve cennetle müjdelenen on kişiden birisi olan Talha b. Ubeydullah radıyallahu anh, bir rüya gördü. Rüyasında cenneti ve cennete girenleri görüyordu.
          Bir de baktı ki, cennete girenler arasında Benî Kudâa Kabile si’nden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gelerek iman eden iki zât da var.  Talha (ra) çok şaşırdı. Ama onu şaşırtan bu insanların cennete girmesi değildi; onu asıl şaşırtan, bu iki zâtdan normal ölümle ölen sahabînin, bir yıl önce Allah yolunda canını vererek şehid olan arkadaşından daha önce cennete girmesiydi!
          Bir anlam veremedi gördüğüne. Hayretlere düştü. Oysa o çok iyi biliyordu ki, Allah yolunda canını vererek şehid olanlar cennette en üst mertebeleri elde ederlerdi. Ama burada tam tersi oluyor ve bildiğinin aksi bir şey gerçekleşiyordu.
          Bu karışık duygular içerisinde hemen Efendimizin yanına geldi ve olayın gerçek yüzünü bizatihi O’ndan öğrenmek istedi. Olayı bütün netliğiyle anlattı. Rüyayı dinleyen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Talha’nın (ra) hayretler içerisinde kaldığını görünce meseleye açıklık getirmek istedi ve şu çok önemli cümlelerle meseleye izah getirdi: 
          “O değil mi ki, öbürünün ardından (fazladan) bir Ramazan’ı oruçla geçiren ve (ondan sonra) altı bin rekât namaz kılan! (İşte budur aralarındaki derece farkını sağlayan şey)”
          (Sahîhu Süneni İbni Mâce, 3171.)
          

vuslattevhid

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ
          Senden önce gönderdiğimiz her resûle: “Şüphesiz ki benden başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. O hâlde yalnızca bana kulluk/ibadet edin.” diye vahyetmişizdir.
          
          
          <Kelime-i Tevhid red ve ispat içerikli iki cümleden oluşmaktadır. “La ilahe” diyerek uluhiyet tamamen reddedilmekte, “İllallah” diyerek uluhiyet yalnızca Allah (cc) için ispat edilmektedir. İlah nedir? İlah, Kur’ân ıstılahında, kendisine ibadet edilen demektir. Okumakta olduğumuz Enbiyâ Suresi 25. ayeti dışında 19/Meryem 81-82, 43/Zuhruf 45. ayetler de bu anlama işaret etmiştir. Yani, Lailaheillallah dediğimizde: “Allah’ın dışında ibadeti hak eden hiçbir varlık yoktur ve yalnızca Allah’a ibadet edeceğim.” demiş oluruz. İlah, sanıldığı gibi yaratan, rızık veren, yaşatan ve öldüren gibi anlamlara gelmez. Öyle olmuş olsa müşriklerin Kelime-i Tevhid’e davet edilmesi anlamsız olurdu. Zira onlar, bunların tamamına inandıklarını söylüyorlardı. (Bk. 10/Yûnus, 31-32) Ancak onlar dua, adak, tavaf gibi ibadetleri Allah’tan başka varlıklara yapıyor, Allah’ın kanunları dışında kanunlar koyan ve toplumu bunlarla yöneten yöneticilerin peşinden gidiyorlardı. Böylece, Allah’tan başkasına ibadet ediyor ve Allah’ın dışında ilah edinmiş oluyorlardı. (Bk. 9/Tevbe, 31; 10/Yûnus, 18; 12/Yûsuf, 37-40) >
          
          (21/Enbiya, 25)
          
          (*__*)