viskilerde

viskilerde

bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı
          ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var
          köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan
          inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar
          gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras
          almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu
          biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz
          ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu.

viskilerde

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
          Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
          Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum
          Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum
          Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
          Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum
          Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu
          Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum
          Bir yağsam pahalıya mal olacağım
          Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
          Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
          Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
          Fakat korkuyorum. Birazdan da
          Kırk üç numara ayakkabılarınızla
          Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
          Bu iyi olmaz bayım!

viskilerde

gitmek mi istiyorsun? kanayacaksın, kapıdan çıkacak cesareti bulana kadar
          ve çıktığında küçüğüm,
          kalacaksın
          yaraların iyileşene kadar
          bu kısır döngü nefes aldığın sürece devam edecek zihninde
          ağlayacaksın,
          gözyaşlarını silecek duruma gelene kadar kesilecek avuç içlerin
          kanayacaksın
          saçların örülemeyecek kadar kısalacak,
          dudakların öpülemeyecek kadar kuruyacak,
          ciğerlerin nefes alamayacak kadar sönecek
          yara bandı tutmayacak açık yaraların,
          neşter kesti
          iğne dikmeyecek
          ipler yeterince uzun değildir, bilirsin
          kavuşamazlar sevdiklerine
          bana nasıl bir kalp verdiğinin farkında değilsin,
          zehir pompalıyor zihnime
          ve bir kapı görmediğinde artık dörr duvar arasında
          anlayacaksın,
          yalan söylediler
          küçüğüm,
          bize yalan söylediler
          bu dünya gerçek cehennemdi
          ve senin kolların
          cennetine hiç yetişemedi."
          
          

viskilerde

An gelir, silikleşir yaşam. Hissizleşirsin... Yokluğu da
          varlığı da aynıdır hayatınıza girenlerin.Uykunda durgunlaşır, uyanınca huysuzlaşırsın. Yüzsüzleşirsin dünyaya karşı. Flulaşır bedeninin yaşama yansıttığı slüet...Ve bir gün, tükenmez dediğin kalem izinden yok olup gidersin. Doğru kağıda, doğru zamanda, doğru izi bırakabilmek için..

viskilerde

Gittim,caz dinledim.duke ellington'ın plağıyla kendini kesen kadınları gördüm...benim adım yok.çünkü ben yokum.delirdim yetmedi delirttim.iğrendirdim.dünya bendim, acıyı inceledim üniversitelerde.üç ayrı okulda,üç yıl. Sonra acıttım akademik kariyerleri ve tabiki kendiminkini . Ne çalışmak,ne de bir işe yaramak.Hiç birine inanmadım.
          Ben doğdum! Oysa güneş batıydı,ben geceye geldim,aya misafir oldum.. bunları söylüyorum çünkü anlatılacak başka bir hikayem yok.zaten yazma işlerinde de hiç bir zaman başarılı olamadım.ben daha çok, fırça ve boyalarla ilgilenendim . Ve dünyaya bırakabileceğim bir miras yok.